Çifte darbe mi, fırsat vakti mi?
Ekonominin bütünü için 2013 yılı pek kolay geçmedi ve ilk ayın sonu itibariyle 2014’e dair yeşeren umutlar falan da yok. 2013 Mayıs itibariyle ABD Merkez Bankası (FED) kararları ışığında kademeli yükselişine başlayan dolar ve avroda, iç gündemin etkisiyle tırmanış devam etmişti. Yeni yılda da siyasi gündemde hareketlilik bir yandan, FED kararı sonrası Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalardaki çalkantı bir yandan dövizde hareketliliği sürekli kılıyor. Bunun üstüne olağanüstü bir gece toplantısı yapan Merkez Bankası, çok uzun zamandır kullanmamak için çabaladığı faiz silahını çekti. Geldiğimiz noktada dövizde sert gevşeme yok, ki gerilemelerin sınırlı kalması uzmanlarca olumlu bulunuyor, ama bir taraftan faizler, dolayısıyla maliyetler yükselecek.
Şimdiden ekonomik büyüme revizyonları, bu kararların istihdam piyasasına ve enflasyona etkileri üstüne tahminler yapılıyor ve 2014 yılının, seçimlerle, dış ekonomik ve siyasi gündemin gölgesinde kolay geçmeyeceği anlaşılıyor. Yılın daha ilk ayı biterken ortaya çıkan bu ‘gerçekçi’ tablo, acaba bilişim yatırımlarını, sektör şirketlerini nasıl etkileyecek? Çünkü bir tarafta çok gerilemesi tercih edilmeyen kurun riski, bir tarafta da artan faizlerin operasyonel süreçlere etkisi söz konusu.
İnce eleyip sık dokuyacaklar
ALB Menkul Değerler Kapalıçarşı Şubesi Yatırım Uzmanı Volkan Kuğucuk’a göre, reel sektör açısından kurun belirsizlik yaratması ya da öngörülememesi yatırımlarda yavaşlama, hatta durma noktasına şirketleri sürükleyebilir. İster ithalatçı ister ihracatçı olsun, kurdaki aşırı oynaklığın yanında belirsizliğin sürmesi, şirketleri zor durumda bırakıyor. Bu süreçte riskten korunma yöntemiyle kur riskini üzerinden atan şirketler de var. Kurda yukarı hareketin devamının yanında, yüksek seviyelerde kalıcı olup olmayacağı da önümüzdeki dönemde izlenecek başlıklar arasında. Gelelim faiz artırım kararına… Kuğucuk, yatırım yapılırken faiz etkisinin de dikkate alınacağı gerçeğine vurgu yapıyor. Sonuçta yatırımını büyük ölçüde borçlanarak yapmayı düşünen şirketler, bu koşullarda iki kere düşünmek zorunda kalabilir.
2014’e özel yaklaşımlar etkili olabilir
Sistem Danışmanlık Kurucu Ortağı Yeminli Mali Müşavir Hüseyin Karslıoğlu, bu kararı ve zamanlamasını doğru ve etkili bulduğunu belirterek sözlerine başlıyor. Buna göre, kura endeksli yatırımlarda geçen iki aya göre bir artış gözlenir. Zira kur baskı etkisinin uzun sürmeyeceği, kurun artacağı, düşüşün geçici olduğu fikri yaygın. Bu sebeple BT gibi kura endeksli yatırım ve harcamalarda artış öngörüyor Karslıoğlu. Ancak doların 2,30 TL ve üstü seviyelere gelmesi halinde tekrar durağanlaşma kaçınılmaz. Karslıoğlu’na göre, ihracat ağırlıklı çalışan şirketler dışında reel sektörde ek yatırım harcama hevesi kırık. Eğer Merkez Bankası, dolar kurunu yıllık ortalama açısından 2,30 TL seviyelerinde tutmayı başarırsa, reel sektör yatırım harcamaları korkulduğu gibi olmaz. Ama aksi durumda, ciddi bir durağanlık kaçınılmaz. Bu da en çok kura endeksli olan BT yatırımlarını doğrudan etkiler. Kur artışından olumlu etkilenen ihracatçı sektör ve şirketlerde ise yatırım harcamalarına ağırlık verilmesi gündeme gelebilir. Karslıoğlu’nun önerisi şöyle: “BT şirketlerinin, bu sektör ve şirketler için özel bütünleşik ürünler, kampanyalar ve özel yaklaşımlar sergilemeleri, 2014’ü avantaja döndürebilir.”
Yine faiz artar mı?
Danışman ve analist Mehmet Çoban, kurlarda ve faizlerdeki bu yükselişin şirketlerin gelecek planlarını yapmasında, yatırım planlarında, satış fiyatlarını belirlemesinde zorluk çekmesine neden olduğuna dikkat çekti. Buna göre, iki seçimin olacağı 2014 ve genel seçimlerin yapılacağı 2015 öncesinde, zorunlu olmadıkça yeni yatırımlara başlanması önünde set olan unsurlar var. Faiz artırımına rağmen kurların istenen ölçüde gevşememesi, Çoban’a göre, bankayı yeni faiz artırımları ile karşı karşıya bırakabileceği gibi, bu durum özellikle sanayi sektörü ve yatırımlar açısından olumsuz görüntü ortaya koyuyor. Yani önümüzdeki dönem kurlar yükselişi sürdürürken yeni faiz artırımları gelirse, bu durum, zorunlu olmayan şirketlerin dışında, yeni yatırımların duracağı anlamına gelebilir.
Yatırımlar, daha çok verimlilik için olacak
Kurda aşırı dalgalanma, sadece BT sektörünü değil, tüm iş dünyasını olumsuz etkiler. Armada Genel Müdürü Mustafa Güven’in belirttiği gibi, Merkez Bankası’nın aldığı kararlar ile aşırı dalgalanmaların önlenmesi BT yatırımlarını olumlu etkileyecek. Bir tarafta bilişim yatırımlarının niteliği de bu dönemde önemini artırıyor. Sonuçta kurumsal BT yatırımları ve BT teknolojilerinin doğru kullanımı, şirketlerin verimlilik ve etkinliğini artırıcı. Güven bu noktada, rekabete karşı fark yaratmada etkin olarak kullanılacak birçok uygulamanın her alanda şirketlerin pazara, müşteriye ulaşımını hızlandırdığına, maliyeti düşürürken, verimliliği artırdığına işaret etti. Bu beklenti ile 2014’te kurumsal pazarda yüzde 10 büyüme öngördükleri bilgisini veren Güven’e göre, büyümeden yazılım ve çözümler daha çok pay alacak.
Sektördeki şirketlerin kur ve faiz artışına karşı alacağı pozisyon, faaliyet alanlarına göre farklılık gösterebiliyor. Proline Ürün Müdürü Veli Hazar, bu bakış açısı ile BT sektöründe daralma ihtimalini kısa vadeli düşünüp, kurun istikrar sağlamasına paralel, sektörün büyümesinin devam edebileceğini söylüyor. Merkez Bankası’nın faiz kararı ise tüketicilerin talebinde daralma yaratırken, reel sektör yatırımlarının hızını engelleyici etmen olarak görülebilir. Hazar ekliyor: “Ama faizlerin Mayıs 2013’ten bu yana kademeli artışını göz önüne aldığımızda, reel sektör aslında ani bir tabloyla karşılaşmadı.” Pek çok şirketin planladığı yatırımlar var ve güçlü özkaynaklara sahip şirketlerin yatırımlarına devam etmeleri, daha kırılgan yapıdaki şirketlerin yatırımları erteleyebilmeleri mümkün. Konuya bütünleştiriciler açısından da yaklaşan Hazar, şu yorumu yaptı:
“Özellikle kamu BT ihalelerinin TL cinsinden yapılması, satın alınan ürünlerin döviz cinsinden olması kur riski demek. İhale öncesinde; tahsilat günü için öngörülen kur ile tedarik edilen ürünlerin ödeme vadesi için öngörülen kur arasında farklılıklar iyi hesaplanmalı. Öngörülerde hesap hataları, projelerin maddi zararlara dönmesine yol açabilir. Bütünleştiricilerin teker teker sektörden çekilmelerinin, var olanların da çekilme tehlikesiyle karşılaşmasının temel sebeplerden biri olan ‘kur riski’ 2014 gündeminde daha hassas bir yer teşkil edebilecek. Bütünleştiricilerin çok düşük kârlı projelerin içinde bulunmaktansa, kaliteye ve katma değerli çözümlere odaklanmaları gerektiğine inanıyoruz.”