ComPro Genel Müdür Yardımcısı Hakan Yıldız: “SATIN ALMALAR VE UYGULAMALAR, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK PORTFÖYÜNÜ ZENGİNLEŞTİRİYOR”
“Hepimizin gördüğü ve yakından yaşadığı gibi son yıllarda çok büyük felaketler yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz, gerek Türkiye’de gerek dünyada. Bunların hepsi de ortaya çıkan karbon salınımı ve bunun getirdiği iklim değişiklikleri ve olumsuzluklarla gerçekleşiyor. Büyük kurumlar uzun bir süredir sürdürülebilirlik çalışmalarını başlatmış ve kendi tedarik zincirlerini bu çalışmaları yapan şirketlerle oluşturmaya başlamış. Hatta yatırım şirketleri de yönlerini sürdürülebilirlik konusunda çalışmaları olan şirketlere doğru kaydırmış bulunmakta. IBM özellikle sürdürülebilirlik konusunda son 10-15 senedir çok ciddi çalışmalar yürütüyor. Hem bu konuda sorumluluk sahibi bir kurum olarak sürdürülebilirliğe katkı sağlıyor hem de ürettiği yeni ve önemli teknolojilerle kullandığımız ürünlerin çevreye olan etkisini önemli ölçüde azaltıyor. Bunların birçoğuyla da ödül almış durumda. İçerisinde sizlerin de sürdürülebilirlik çalışmalarınızda kullanabileceğiniz değerli teknolojiler var. Bir kısmı yazılımsal, bir kısmı donanımsal, bir kısmı bulut teknolojilerinden sağlanan çok geniş ve birçoğu da burada ele alınamayacak, farklı oturumlarda ele alınmayı gerektiren derinlikte bir ürün yelpazesine sahip. Tedarik zinciri optimizasyonu olsun, operasyon optimizasyonu olsun, hava şartlarının işle entegrasyonu olsun buralarda IBM’in farklı değer katan ürünleri var. Yapılan yeni bir satın alma ile bu portföye yakın zamanda sürdürülebilirlik peformans yönetimi ürünü olan Envizi katıldı. Sürdürülebilirlik stratejisi ile ilgili olan bir şirketin kendi karnesini görmesini ve raporlarını paydaşları ile paylaşabilmesini sağlayan bir çözüm bu. Bu da kurumlara bu alanda önemli fayda sağlayacak bir çözüm. Çünkü görüştüğüm şirketlerin birçoğunda hala Excel ya da birtakım farklı araçlar bir araya getirilerek bu çalışmalar yapılıyor. O raporları üretmek gerçekten kolay değil. Bu satın alma ile beraber daha kolay ve hızlı üretmek ve durumu anlık olarak görmek mümkün olacak.
Bulut kullanımı gelişiyor
BT olarak sürdürülebilirliğe ne katkı sağlayabiliriz, biraz ondan bahsedeceğim. Enerji tüketimi buradaki en önemli konu ve karbon salınımının da en büyük sebebi. Bunun da temelinde veri merkezleri yatıyor. Arada konuşmalar içerisinde hatırı sayılır sayıda bulut kullanımı olduğunu duydum. Türkiye’ye baktığımda bulut, regülatif sebeplerden dolayı pek kullanılmıyor gibi bir algımız var. Ama burada fazlaca bulut kullanımı olduğunu gördüm. Bu çok güzel bir şey. Çünkü bulut veya paylaşımlı bir veri merkezi kullanmak enerji tüketimini aşağı çekip, karbon salınımını da aşağıya çekecek avantajlar sağlıyor. Ama büyük şirketler, bankalarımız, telko operatörlerinin birçoğu çok büyük veri merkezlerine sahip. Genelde bizde IT’de bir alışkanlık var. Planlar 3-5 yıllık yapılıyor, ilk günden 3-4 kat daha fazla kaynak alınıyor, bu alınan kaynaklar da hiçbir zaman kapalı durmuyor. Hepsi açık bir şekilde sistem odalarında çalışıyor. Çok ciddi enerji tüketiyor bunlar. Bizim yapmamız gereken ise bir uygulamanın sağlaması gereken performanstan ödün vermeden, ihtiyaç duyduğu kaynağı ihtiyaç duyduğu anda ona vermek olmalı. Ne az, ne de çok. Zamanında ve yeterli miktarda. Bunun için de bütün uygulamaları akıllı bir şekilde izlemek, bütün verileri toplamak ve bunları arka tarafta bir yapay zeka ile işleyip hızlı kararlar verip, bu kararları otomatik olarak aldırabilmek lazım. Böylece sistemlerin kullanım oranlarını yukarı çekip ilave sunucu ve donanım kaynağı kullanımının önüne geçmek mümkün olabilir.
Kaynaklar boşa harcanmasın! İhtiyaç kadar kullanılsın. Ne az, ne de çok!
IBM bu alanda önemli teknolojilere sahip. Gerek ürettiği gerek satın aldığı yazılımlarla hep AI portföyünü geliştirmeye çalışıyor. AI portföyü içerisine geçen sene Turbonomic yazılımı eklendi. Bu yazılım, uygulama performans uygulamaları ile entegre çalışan ve uygulamayı baz alarak, aşağıya doğru bütün altyapı ile bağlantılı bir şekilde tüm yapıyı izleyen bir yazılım. Bu; tanımladığınız performans metriklerine göre ortamı izleyip kararlar alma, ve istenirse bu kararları otomatik uygulama yeteneğine sahip. Böyle bir yazılımın veri merkezine girmesiyle, veri merkezi içerisindeki kaynakların verimli bir şekilde kullanılması, kullanılmayan kaynakların kapalı duruma getirilmesi ve böylece enerji tüketiminin azaltılması ve dolayısıyla karbon salınımının azaltması mümkün oluyor.
Bir taraftan da şöyle ters bir bakış açısı var: Veri merkezinde bir birim enerji tüketiyorsak, bunun enerji üretim tarafında 3 birim olarak üretilmesi gerekiyor. Çünkü hem üretilirken hem de iletilirken önemli kayıplar oluyor. Biz veri merkezlerimizde bir birimlik enerji tasarrufu sağladığımızda, aslında üç birimlik enerji tasarrufu sağlıyor olacağız ve sürdürülebilirlik anlamında katkımız çok daha yüksek olacak. O yüzden bu tarz optimizasyon ürünlerini ve bunları otomatik olarak gerçekleştiren, gerçekten ihtiyaca göre gerçekleştiren ürünleri veri merkezlerine koymak lazım ve üzerinde yapay zeka barındırması önemli. Çünkü benzer birçok teknoloji, birçok ürün var. Bu ürünler ise genel olarak manuel çalışıyor, manuel tanımlamalar yapılması gerekiyor. Bu da önemli bir efor. Halbuki içinde bulunan o yapay zeka ile kararları çabuk şekilde almayı ve hatta uygulamayı sağlıyor.
Uygulamaların modernize edilerek mikroservis ve konteynır mimariye dönüştürülmesi özellikle buluta transfer olan müşterilerimiz ve şirketler için çok etkili. Bu mimari ve bulut ortamlarının sağladığı imkanlarla uygulamaların ihtiyaca cevap verecek şekilde gerektiğinde büyümesi ve küçülmesi çok kolay bir şekilde sağlanabiliyor ve bu da tüketilen enerji miktarını önemli ölçüde azaltıyor.
IBM’in bir başka önemli teknolojisi özellikle enerji tüketimi anlamında fayda sağlayan, kurumsal sunucu ailesi içerisinde yer alan LinuxONE sunucusu. Bu sunucu, dönüşümü de adresleyen Linux tabanlı açık kaynak kodlu uygulamaları çalıştırmak üzere planlanmış, çok yüksek performanslı makineler. Ama en önemlisi, çok düşük enerjiyle çalışıyorlar, sistem odalarında daha az yer kaplıyorlar ve çok yüksek konsolidasyon oranları var.
Turbonomic web sitesinde sürdürülebilirlik ile ilgili güzel bir tool var. Sizler mutlaka daha detaylı hesaplamalar yapıyorsunuzdur, ama oraya girerek, sahip olduğunuz veri merkezini, sahip olduğunuz bulut kaynaklarını ekleyerek ne kadar karbon saldığınızı çok kolay görebiliyorsunuz. Saldığınız karbonun kaç hektar ormana, kaç ağaç fidanına denk geldiğini orada görebiliyorsunuz. Sonuçları doğruya yakın, çünkü arkasında ciddi bir hesaplama var. Bu da açık kaynak kodlu bir yerden alınmış. Beraber bu konularda çalışmak oldukça keyifli olur.”