Davranışların İnterneti ve Sınır Bilişim
Pandemi ile birlikte hemen hemen her sektörde dijitalleşmenin önemi bir kez daha ortaya çıkmış ve dolaylı olarak bu süreç en çok bulut hizmetlerini tetiklemiştir. Bu süreçte Amazon, Microsoft veya Google gibi bulut teknoloji devlerinin bulut altyapı yatırımları yaklaşık 20 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. 2021 yılı sonunda hiper ölçekli veri merkezlerindeki trafiğin dört katına çıkacağı ve hiper ölçekli veri merkezlerinin 2021 yılında tüm veri merkezi trafiğinin % 55’ini oluşturacağı modellenmiştir. Son olarak Gartner’ın yaptığı bir araştırmaya göre 2025 yılına kadar şu anda kurumsal olarak üretilen verilerin yaklaşık %75’inin bulut üzerinde oluşturulup işleneceği tahmin edilmektedir.
Bilişim Zirvesi kapsamında konuşacağımız gündemi özetlemek gerekirse; Internet of Behaviors (IoB) yani Davranışların İnterneti ile elde edilen verilerin davranışları değiştirmek için kullanılacağı bir sürece girdik. Özellikle pandemiyle birlikte insanların evde kalma süreleri artmış ve teknoloji her alanda öncelikli sıralara yerleşmiştir. Firmaların çalışmalarına baktığımızda, öncelikle insan davranışlarını çok daha yakından tanımaya çalışacakları ve insanlarla ilgili yürütebilecekleri her çalışmada bu verilerden faydalanacakları karşımıza çıkmaktadır. Kişilerin nelerden hoşlandığı, nerelere gitmeyi sevdiği gibi her konunun bir sistemden geçirilip incelenmesi ve bu çalışmaların yapılması daha önemli hale gelmiştir.
Yıllardır veri merkezi endüstrisinde dünya çapındaki ana trend, hiper ölçekli veri merkezleri olarak adlandırılan, çok büyük tesislerin sağladığı ölçek ekonomisi ile yönlendiriliyordu. Kabin ya da sunucu başına işletme maliyeti, sabit maliyetlerin çok sayıda sunucuya paylaştırıldığı düşünüldüğünde, ölçek ekonomisi büyük veri merkezlerinde daha kolay elde edilmektedir. 2020 sonunda hiper ölçekli veri merkezi sayısı 597’dir. Bu sayı 2018’de 430, 2019’da ise 500 olduğu raporlanmaktadır. Bu tesislerin %39’u Amerika’da, %10’u Çin’de, geri kalanları ise Japonya, Almanya, İngiltere, Kanada, Hindistan ve Singapur gibi ülkelerde yer almaktadır. Teknoloji devi bulut sağlayıcıları olan Amazon, Google ve Microsoft tüm büyük veri merkezlerinin yarısından fazlasını temsil etmektedir. Bu trendin çok kısa bir sürede değişmesi beklenmese de bazı etkenlerin mimaride öngörülebilir bir değişikliğe yol açacağı aşikardır. Bunların başında da IoT ve 5G gelmektedir. Bizim de son 2 yıldır üzerinde çalışmalarda bulunduğumuz ve diğerlerine göre biraz daha fazla değinmek istediğim konu EDGE computing olacaktır.
Davranışların İnterneti ile birlikte Sınır Bilişim (Edge Computing) kavramı da derinliğini arttırmaktadır. Verilerin oluşturulduğu ve tüketildiği yere yakın yerlerde bulunan mikro veri merkezlerine doğru paralel bir trend oluşmaktadır. Sınır veri merkezleri genellikle büyük veri merkezlerinden çok daha küçüktürler. Merkezileştirmenin zayıf noktası, tüm verilerin ağın ortasındaki bir veri merkezinde bulunması ve tüm kullanıcıların verilere erişmek için bu merkezi noktaya bağlanmak zorunda olmasıdır. Bunun iki sonucu vardır: Önemli miktarda bant genişliği gerektirir ve gecikmeler belirli uygulamaların verimli biçimde yönetilmesi için yeterince düşürülememektedir. Verilerin sınıra daha yakın hale getirilmesi, kullanıcıya veri akışının daha verimli biçimde yönetilmesine imkan sağlar. Sınır bilişim yakın zamanda hayatımıza girecek olan 5G ile birlikte daha da olgunlaşacak bir konudur. 5G ile birlikte oluşturulan ve aktarılan veri miktarında çok yüksek artışlar olacaktır. Geçtiğimiz on yıl boyunca verilerdeki büyüme daha çok insanların tüketimiyle sağlanıyordu. Yeni veri dalgası ise makineler tarafından oluşturulmaktadır. Bunlar diğer makineler tarafından işlenecek, analiz edilecek ve yine bu makineler tarafından eyleme dökülecektir. Bu farklı bir veri türü olmakla birlikte, günümüzde kullandığımızdan kat kat daha büyüktür. Merkezi bir bulut için bu verinin işlenmiş bir formda olması gerekmektedir. Akıllı şehirler, IoT ve drone’la teslimat hizmetleri de 5G’nin potansiyelini gerçekleştirmek için sınır mikro veri merkezlerine bağlı olacaktır. Gartner, 2025 yılına kadar verilerin %75’inin geleneksel veri merkezi veya bulut dışında oluşturulacağını ve işleneceğini tahmin ediyor.
5G bir veri merkezi teknolojisi olmasa da veri merkezi trendlerini etkileyecek bir katalizör olacaktır. 5G sadece çok daha yüksek hızlar sunmakla kalmayacak, aynı zamanda kilometre kare başına bir milyona kadar cihazın bağlanmasına olanak tanıyacaktır. Böylelikle şu anda olduğundan çok daha yüksek hassasiyetle veri ve iletişimin yönetilmesine olanak tanıyacaktır. Evlerimizdeki sensörler, sağlığımız, çevremiz ve güç gereksinimlerimizle ilgili gerçek zamanlı veriler iletilecektir. 5G’nin büyümesine bağlı olarak sınır veri merkezlerine olan talep, mevcut veri merkezlerinden önemli ölçüde farklılık gösterecektir. Örneğin bir Gartner çalışması, bağlantılı nesnenin 2021 yılında 25 milyara ulaşarak muazzam miktarda veri üreteceğini tahmin etmektedir. IoT pazarının 2022 yılına kadar 50 milyar doların üzerinde büyümesi beklenmektedir. Bu tür bir büyüme ve bu tür güvenilirlik, hız ve bağlanabilirlik talebi ile uç pazarın büyümesi kaçınılmaz olacaktır.
Tüm bu gelişimler elbette yapay zeka ve dtomasyon süreçlerini hızlandıracaktır. Doğru becerilere sahip kişileri işe almak, bu kişileri iş yerinde tutmak dijital çağda büyük bir zorluk haline gelmiştir. Bu durum Corona virüsü salgını nedeniyle daha çok ön plana çıkmıştır. Veri merkezi yöneticileri ile 2020 yılında yapılan bir ankete göre, personel kayıplarının en önemli risk kaynağı olduğu ve muhtemelen bu durumun otomasyon ihtiyaçlarının da itici gücü olduğunu göstermektedir. Google, veri merkezlerinin güç verimliliğini artırmak için veri merkezinde yapay zeka otomasyonu kullandığına dair araştırmayı yayınladığından beri, birçok firma yapay zekanın dönüşüm potansiyelini keşfetmek için çalışmalara başlamıştır. Örneğin, yalnızca 18 aylık bir süre içinde Google, yapay zeka destekli Google DeepMind sistemini kullanarak soğutma için gereken enerji miktarında yaklaşık %40’lık bir azalma sağlamıştır. Bu oran PUE genel giderlerinde %15’lik bir azalmaya denk gelmektedir.
Dijitohum Kurucusu Engin Işık