Demokrasiye tehdit mi?
MIT Technology Review dergisinin son sayısında “Bu teknolojiyle, demokrasinin hali ne olacak?” sorusuna cevap aranıyor. Ve tabii ki Zeynep Tüfekçi’ye, en çok üzerinde durduğu bu konuda geniş yer ayrılmış. BTHaber okurları, ABD’de çalışan sosyolog Zeynep Tüfekçi’yi iyice bilir ama yeni duyanlar için: Kuzey Carolina Üniversitesi hocasıdır, kendini “teknososyolog” olarak tanıtır.
Tüfekçi’nin 4 bini aşkın kelime, 26 bin vuruşluk uzun makalesinde temel fikir şu: Dijital teknolojilerin, demokrasinin yaygınlaşması için bir araç olmaktan, şimdi demokrasiye karşı saldıran bir araca dönüşmesini anlamak için teknolojiye değil, ötesine bakmak gerek. Önce, bir “buluş” neşesi, sevinci vardı. Bu, 2011’de Arap Baharı’yla başladı. Ceptellerle iletişimin görsel gücüne tanık olduk. Daha eski dönemde kim, elinde sürekli olarak video kamerayla dolaşıyordu? Kim, bu görüntüleri anında gönderebiliyordu? Orada bir haber fotoğrafçısı olsa bile, görüntüsü asla bir video kadar etkili olamazdı. Twitter, o dönemde dünyaya iyilik yapıyordu. Çünkü o, “sadece” bir platformdu. Ve oradan, geldik “umudun küstahlığına.” Yani, sosyal medya ve büyük verinin her sorunu çözeceğini sanmaya başladık. Herkes, teknolojinin “iyi niyetli” olduğunu söylüyordu. Bizim, olumsuzluklara karşı “bağışıklığımız” olduğunu sanıyorduk. İnternet bir Amerikan icadıydı. En büyük şirketleri ABD’deydi. Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) binlerce haker ve matematikçi çalıştırıyordu. “Bize” ne olabilirdi ki? Ama neler olabildiğini gördük. Ve böylece geldik “platformların gücü” konusuna: On yıldan kısa sürede Google, Facebook, Google (ve YouTube) dijital piyasada tekel oldular. Ve yalan dolan başladı.
Tüfekçi’nin mükemmel analizini burada daha özetlemek mümkün değil. Bu görüşlerini “Tehlikeli Fikirler Festivali” adlı uluslararası konferansta da “esas konuşmacı” olarak dillendirecek. 3 Kasım’da Avustralya’da Sydney Limanı’ndaki adalardan Cockatoo’da yapılacak konferansta Tüfekçi şu sorulara yanıt arayacak: “Zihnimizi, bağımlılık yapan teknolojilere mi teslim ettik? Şirketlerin, verimizi satması yeterince kötü, ama ufukta daha büyük bir sorun görünüyor: Akıllı telefonlara bağımlılık. Bunlar üstelik, paramızdan daha değerli bir şeyimizi çalıyorlar: Dikkatimizi. Ve bunu, onlara en fazla ücreti ödeyene satıyorlar. Bu durumu değiştirmek için geç mi kaldık?”