Dijital Dönüşmek ya da Dönüşmemek, İşte Bütün Mesele Bu…
Geç izlediğiniz için pişman olduğunuz filmler var mıdır? Yoğun iş temposu, hayatın koşuşturması derken bazen geç okunmuş kitaplar, geç izlenmiş filmler, geç gidilmiş yerler ve geç tanınmış kişiler… liste uzayıp gidiyor. ‘Geç kalmışlık’ konusunu bir sonraki yazılarımdan birisi olarak not alıyorum, bu sayıdaki konumu borçlu olduğum “The Imitation Game: Enigma” filmine bir teşekkürü borç bilirim.
Alan Turing’in hayat hikayesine kısaca değinen film, Turing’in; İkinci Dünya Savaşı’nın iki (2) yıl daha önce bitmesini nasıl sağladığını ve milyonlarca yaşamı nasıl kurtardığını anlatıyor. Kahramanların ödüllendirildiğine inandığımız bu dünyada, malesef o, diğer kahramanlarla aynı kaderi paylaşmıyor. Milyonlarca insanın hayatını hediye eden Turing, erken yaşta intihar etmesine sebep olan zor bir yaşam sürüyor. Geriye muhteşem ve yüzyıllarca bize öncülük edecek bir miras bırakıyor.
Alan Turing’in hayalini, bugünün bilgisayarlarını ve bence dijital dönüşümünün temellerini oluşturan dehasını mutlaka okumamız ve düşünce yapısını anlamamız gerekiyor. Ancak yüzyılların ötesinde bir hayale sahip olmak bizi daha ileriye götürecek; mevcudu geliştirmek, hep birlikte Kızıl Okyanuslarda savaşmak, Mavi Okyanuslara yelken açmamak bizi adım adım ileriye götürmek demek, oysa ihtiyacımız olan hızlı, zamanın ötesinde hareket etmek, belki de ışınlanmak.
Enigma’nın şirfresini çözen Turing Makinası için, filmdeki bir konuşmada Alan, “Kendi kendine öğrenecek, gelişecek, öğrenmeyi öğretmek…” gibi söylemlerde bulunuyor. Filmi izledikten sonra çevremdekiler ile konuşurken yaptığım “Yapay zekanın temelleri bunlar. İNANILMAZ. Ölmeseymiş şimdi çok daha ilerideydik. Çoktan dijital dönüşmüştük çoktan…” söylemimime bazı arkadaşlarım “Bilgisayarın temelleri, yapay zeka değil ” deseler de fikrimde ısrarcıyım. Alan Turing dijital dönüşümü başlatan kahramandır, saygı ve sevgiyle anılmayı çok hak ediyormuş, filmi izleyene kadar bunu fark etmemiştim.
Gelelim konumuza; tüm Dünya’nın da gündeminden düşmeyen “Dijital Dönüşüm”. Hatta bir önceki yazıma da gönderme yapacak olursak, Covid-19 Salgını ile birlikte tüm kaynakları ile stratejik olarak dijital dönüşüme hazırlanan şirketlerin bu süreçten başarı ile çıktığından bahsetmiştim.
Dijital dönüşüm oradan bakınca nasıl görünüyor bilmiyorum, ama, buradan bakınca biz insanların iyiliğine ve hayatını kolaylaştırmasına hizmet eden tüm alanlarda teknolojinin varlığını derinlemesine hissetmek olduğunu biliyorum. Bunu yaratacak olanlar teknoloji şirketleri değil, pardon sadece teknoloji şirketleri değil…
Öncelikle tüm alanlarda neye ihtiyacımız olduğunu belirlemek şart; evimizde, arabamızda, iş yerimizde, dışarıdaki yaşam alanlarında neye ihtiyacımız var? Ne olsa daha kolay olurdu? Hayatımızdaki neyi kolaylaştırmak istiyoruz?
- Çalışırken,
- Ev işlerinde,
- Alışveriş yaparken,
- İletişim kurarken,
- Televizyon seyrederken,
- Tatil yaparken ne daha iyi olsun isterdiniz?
Tüm bu deneyimleri insanlık için kolay ve keyifli hale getirmek, hatta mümkünse yapmamak nasıl olurdu?
Bunu yapabilmek için öncelikle tüm bu yaşam alanlarına dokunan ürün ve hizmetlerin üreticilerinin, insanların beklentilerine odaklanması gerekiyor. Müşteri odaklı olmak ve onların beklentilerini önemsemek oldukça önemli. Söylemde güzel fakat üretici ve hizmet sağlayıcıların çoğunlukla hayallerini gerçekleştirdiği ve insanların beklentilerini onlara göre şekillendirmeyi sağlamak gibi zorlu bir yolu seçtiklerini görebiliriz.
Eminim hepimiz bir ürünü kullanırken ve/veya bir hizmeti alırken “Bunu bu kadar zor yapmak zorunda mısınız?” demişizdir. Hayatı kolaylaştırmak için kullandığımız teknolojinin daha hızlı yöntemlerle deneyimimizi alması, arge süreçlerine yön vermesi ne mükemmel olurdu. Ama hala deneyimi almak için uzaktan anketler, müşterinin şikayet ve ürün/hizmet talepleri ile geldiğinde yapılan değerlendirmeler şirketlerin dijital dönüşümüne yeterince hizmet etmemektedir.
Eğer dijital dönüşümü konuşmaya devam edeceksek, şirketlerin de mutlaka kendilerini dijital dönüştürmeleri gerekmektedir. Her bir şirket, teknoloji şirketi olmayı stratejisi haline getirmediği sürece tam bir dönüşüme ayak uydurmak zaman alacaktır. GSM, telekomünikasyon, bilgisayar, yazılım, internet, dijital platformlar… gibi sektörlerdeki teknoloji şirketlerinin kurulma amacı budur, ama bunların dışında kalan finans, sigorta, sağlık, ilaç, otomotiv, perakende, e-ticaret, tekstil, medya… gibi sektörlerin de bilgi teknoloji departmanlarının şirket stratejilerindeki rollerinin kuvvetlenmesi şarttır.
Pandemi de gösterdi ki; bilgi teknolojilerine yapılan yatırım olmadan kuvvetli, ayakta kalan, büyüyen bir şirket olmak çok da mümkün olmayacaktır.
Sonuç olarak;
Dijital dönüşümün iki tane önemli parçası olduğunu ve bunlara yatırım yapmak gerektiğini hep hatırlamalıyız. Birincisi ürün ve hizmetlerimizin dokunduğu nihai tüketicinin yani bizlerin ihtiyaçlarını, deneyimlerini, yaşam kolaylaştırmadaki beklentilerini anlamak ve bunlara göre modeller geliştirmektir. Dijital dönüşüm ürün/hizmet üretmekten onu geliştirmeye kadar, insanın hayatına en kolay, en basit, en zahmetsiz ama en çok dokunuşu sağlayabilmek demektir. İkincisi tüm şirketlerin teknoloji şirketi olma felsefesini kazanmasıdır. Bu da teknoloji yatırımları ve güçlü dönüşüm gerçekleştirecek güçlü kadrolardan geçmektedir, şirketler buna odaklanmadıkça dijital dönüşüme yani geleceğe ayak uydurmaları kolay olmayacaktır.
Dijital dönüşüm sadece dijital dönüşüme ayak uydurmak için değildir, moda akımı gibi bakmamak gerekir. Dijital dönüşüm insan hayatını kolaylaştırmak içindir. Odağında İNSAN ve İNSAN HAYATI vardır.
Kendi öğrenmem;
Hem nihai tüketici olarak hem de bilişim dünyasının tam ortasında yer alan bir gazetenin yazarı olarak; dijital dönüşümün odak noktasındaki insanları ve bilişim dünyasının kahramanlarını daha fazla ön planda tutmak için elimden geleni yapmaya devam edeceğim. Dijital dönüşmek için kendimizden başlayarak mutlaka mental olarak değişimi başlatmamız gerekiyor, ben kendimde başladım, ya siz?
Keyifle okumanız ve dijital dönüşümdeki rolünüzü bulmanız dileğiyle, görüşmek üzere…