Dijital dönüşüm mü dediniz?
Bu yazıya kendi kalemimden ortaya çıkan kitabımdan alıntı yaparak başlamak istiyorum.
“O zamanki ismiyle PTT, şimdiki ismi ile Türk Telekom şirketinin Bilinmeyen Numaralar servisi Sirkeci’deki merkez postanedeydi. Vardiyalı çalışan 200 kadar kadının önünde ve biraz da yukarısında iki silindir bulunurdu. Bu silindire dikey tutturulmuş yüzlerce A4 boyutuna yakın kartotekse İstanbul abonelerinin bilgileri kayıtlıydı. Bilinmeyen numaraları arayan kişi istediği kişinin numarasını talep edince bu hanımlardan biri, silindiri döndürür, harf sırasına göre yerleştirilmiş kartotekslerden o kişinin olduğu sayfayı bulur ve aboneye bilgi verirdi. Bu işlem oldukça uzun zaman alırdı. Güncellenen abone değişikliğini yapmak için görevli kadınlar ellerinde küçük etiketlerle dolaşıp bunları her kartoteksin ilgili sayfasına yapıştırırdı. Abone sayısının artmasıyla zaten silindirlerde yer kalmamış, ekstra defterler kadınların yanına verilmişti. Gürültülü, keşmekeş, tam bir kaos ortamında çalışan bu insanlar bir süre sonra stres ve sinir sistem bozuklukları nedeniyle izne ayrılıyorladı.
O dönemlerin erken zamanlarını yaşayanlar bilir; ben çocukken, mahallelerin neredeyse sadece bir evinde telefon bulunur ve bir telefon hattı alma süreleri yılları bulurdu. İlk zamanlar 10 yıl ile ölçülen süre 1 yıla indiğinde bile olay olmuştu. Bir başka numarayı aramak için kayıt açtırılır ve bağlantı sağlanana kadar beklenirdi. Bu bağlantı sağlandığında arayan kişi aradığı kişiyi unutacak kadar zaman geçmiş olurdu. 80’li yıllarda bu işlemler birden hızlanmış, otomatik arama, yani kayıt açtırmadan numarayı çevirme başlamıştı. Sonrasında ise hat tedariki hızlandı ve günümüzdeki şekline, yani neredeyse aynı gün hat bağlama haline dönüştü.
Hat talepleri hızla yerine getirilmeye başlanınca Bilinmeyen Numaralar servisi iyice tükendi ve bilgisayara geçilmesine karar verildi. İşte bilişim maceram gerçek anlamda bu noktada başlıyordu. Firmanın İsrail bölgesinden gelen ve bana göre oldukça yaşlı olan Aron Bey’le yaklaşık 100 metrekare salona ancak sığabilen bilgisayar sistemlerini kurmaya başladık. Sadece donanım kurulumu bile 1 ay sürdü! Sonra benim küçük İnfo ekibim ile kullanıcılara kablolar çekildi, ekranlar koyuldu. Sonrasında yazılım ekibi harikalar yaratıp projenin yazılım tarafını bitirdi.”
Dijital evrimin ta kendisiydi bu. Ülkede parmakla sayılan projelerden birinin ana oyuncularından olan ben, henüz sadece 24 yaşındaydım. 80’li yılların ortası. Artık bilinmeyen numaralar için bir telefonla robot hizmete ulaşma devrine kadar gelinmişti. Aynı sistemi PTT Arıza servisi için de kurduk.
Akabinde crossbar yani mekanik santrallerin arıza kayıtlarının dijital ortama aktarılması projesine başladığımızda bırakın dijital kelimesini hala bilgisayarlara computer deniliyordu.
Aynı dönemde bir de Kordsa fabrikasında, üretim kontrol sistemi kurulum ekibindeydim. İplik dokuma makinalarının üretim takibini yani ipliğin makinaya gelişinden, iplik kopmasının dijital takibi, yeni siparişin verilmesi gibi çok konuda çalışan muhteşem bir sistemi fabrikaya koyarak %5 karlılığı arttırmıştık.
Evet bu hikayelerin tarihi 80’li yıllar. Benim dönemden önce de anlatılırdı benzer projeler. Anlattıklarım ve duyduğum birçok projenin lideri ve sahibi şimdi Vestel İcra kurulu üyesi Cengiz Abi’dir. Onun gibi bizlere yol açan abilerden yaşayanlara saygı ve sevgilerimizi iletelim, aramızda olmayanlara da rahmet dileyelim.
Varmak istediğim sonuçlar:
- Birisi bir konuda “Biz ilkiz” diyorsa sorgulamak lazım. Herkes kendini ilklerden görür ve bundan gurur duyar.
- Dijitalleşme ya da dijital dönüşüm ifadelerinin yeni olduğuna bakmayın. Aslında endüstri 3.0 ile başlamıştı bu süreç.
- Hep karşımıza eski konuları yeni bir konsept gibi çıkarıyorlar. Örneğin internetin kendisi bir bulut zaten, bu durumda bulut da yeni değil. Elbette yeni teknolojiler çıkıyor ama çoğunluğu pazarlama stratejisi.
- Teknolojiye aşırı füturistik yaklaşanlara hep takılırım, bu yazı da beni haklı çıkarıyor. Teknoloji aslında çok ilerlemedi, bakın 1980’lerde yaptığım projeler bugün ERP, yapay zeka, makine öğrenmesi gibi adlarla muhteşem yenilikler diye aktarılıyor. 70’li yıllarda kapağında Yapay Zeka yazan kitap gördüm. Elbette o dönem bu kadar ileride değildik ama 40 yılda geldiğimiz nokta da 1 arpa boyu. Ezcümle kısa süre içinde ne hayatımızı robotlar ele geçirecek ne de yollarda sadece otonom araçlar göreceğiz.
Yazdım