Dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik stratejileri birbirinden ayrı düşünülemez


Schneider Electric Endüstriyel Otomasyon İş Birimi Genel Müdür Yardımcısı Alişan Çapan: “Dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik arasındaki en önemli kesişim noktası, her ikisinin de iş süreçlerini ve karar alma mekanizmalarını dönüştürme gücüne sahip olmasıdır.”
Ayhan Sevgi
Dünyamız bir yandan yeni teknolojiler ile tanışırken bir yandan da artan enerji tüketimi ve karbon emisyonu sonucu ortaya çıkan iklim krizi ile mücadele etmek zorunda kalıyor. İklim krizinin yarattığı ve her geçen gün giderek artış gösteren olumsuz sonuçları ortadan kaldırmak, en azından asgari düzeylere indirgeyebilmek için artık tüm devletler ve şirketler keskin kararlar almak ve gerekli yatırımları yapmak zorundalar. Tabii şirketlerin öncelikle sürdürülebilirlik ve verimlilik yaklaşımlarını gözden geçirmesi gerekiyor. Schneider Electric sunduğu çözümler ile şirketlerin iş süreçleri ve karar alabilme mekanizmalarının yeniden yapılandırılmasına ve dijital dönüşüm çalışmalarına destek oluyor. Schneider Electric Endüstriyel Otomasyon İş Birimi Genel Müdür Yardımcısı Alişan Çapan, sorularımızı yanıtladı.
- Sürdürülebilirlik kavramı günümüzde nasıl bir gelişim gösteriyor? Global ölçekte bu değişimin arkasındaki itici güçler neler?
Sürdürülebilirlik, artık yalnızca çevresel kaygılarla sınırlı bir kavram olmaktan çıkarak; ekonomik büyüme ve verimlilik için de kritik bir unsur haline geldi. 2020 yılında dünya genelindeki kaynak tüketiminin yalnızca %8,6’sı döngüseldi. Yalnızca döngüsellik, 2050 yılına kadar inşaat ve ulaşım sektörülerinin CO2 emisyonlarını sırasıyla %75 ve %60 oranında azaltabilir. Döngüsellik, daha az kullanmak, daha iyi kullanmak, daha uzun süre kullanmak ve tekrar kullanmak felsefesi ve pratiğidir Daha iyi tedarik, daha akıllı üretim ve daha fazla yenileme, geri dönüşüm ve onarım gibi uygulamalar işletmelerimizi verimlilik, dayanıklılık ve sürdürülebilir değer önerileri için birer katalizöre dönüştürmenin anahtarıdır. Bu yüzden işletmeler, doğrusal ekonomi modelinden uzaklaşıp döngüsel ekonomi uygulamalarını benimseyerek, iş süreçlerini sürdürülebilir bir anlayışla dönüştürme ihtiyacı duyuyorlar.
- Schneider Electric’in sürdürülebilirlik yaklaşımı ve bu alandaki çalışmaları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Schneider Electric olarak, döngüsellik prensibini işimizin merkezine yerleştirerek sürdürülebilirliği teşvik ediyoruz. Ürün yaşam döngüsünün her aşamasında – tasarımdan yeniden kullanıma kadar – değer yaratmayı hedefliyoruz. Schneider Electric’in SSI programı, şirketin 2025 yılı için belirlenen bir dizi dönüştürücü Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ESG) hedefindeki ilerlemesini izliyor ve ölçüyor. Sürdürülebilirlik Etki (SSI) raporunda da belirtildiği gibi iklim pozitif bir dünya için kararlılıkla çalışıyoruz. Net Sıfır Taahhüdümüz doğrultusunda, anında ve kalıcı karbon azaltımı sağlayan yenilikçi çözümlere sürekli yatırım yapıyor ve teknolojik çözümler geliştiriyoruz. Yeşil gelirlerimizi %80’e çıkarmayı, en büyük 1.000 tedarikçimizin operasyonlarından kaynaklanan CO₂ emisyonlarını %50 azaltmayı hedefliyoruz.
Akıllı fabrika operasyonlarımızla enerji tüketimimizi, su tüketimimizi ve CO2 emisyonlarımızı önemli ölçüde azalttık. Yakın zamanda TIME ve Statista tarafından “Dünyanın En Sürdürülebilir Şirketi” seçildik. Ayrıca Corporate Knights tarafından açıklanan “2025 yılı Dünyanın En Sürdürülebilir Şirketi” unvanını kazandık ve Global 100 endeksinde iki kez birinci olan tek şirket olduk. Schneider Electric’in en iyi çevresel, sosyal ve yönetişim performansını (ESG) sunma konusundaki uzun vadeli taahhüdünü ve bütüncül yaklaşımını da bu sonuçla bir kez daha gözler önüne serdiğimizi düşünüyorum. Bu başarı, dijital olgunluk ve yenilikçilik için sağlam bir temel olmadan mümkün olamazdı.
- Dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik arasında nasıl bir ilişki bulunuyor? Bu iki alanın kesişim noktaları nelerdir ve birbirlerini nasıl destekleyerek daha etkili sonuçlar elde edebilirler?
Karşı karşıya olduğumuz iklim krizi, aldığımız kararların bir sonucu olarak şekilleniyor. Karbon emisyonlarını azaltmak için enerjiyi daha verimli kullanmak ve tüketimi azaltmak gerekiyor; ancak bu, çoğu zaman popüler olmayan kararlar almayı gerektiriyor ve doğru veri olmadan uygulamak oldukça zor olabiliyor. Neyse ki, dijital teknolojiler, kararlarımızı daha akıllıca, hızlı ve hassas bir şekilde almamıza yardımcı oluyor ve bu da gezegenimiz için daha iyi sonuçlar doğuruyor.
Schneider Electric’te dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik stratejilerinin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğine inanıyoruz. Dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik arasındaki en önemli kesişim noktası, her ikisinin de iş süreçlerini ve karar alma mekanizmalarını dönüştürme gücüne sahip olmasıdır. Özetle üç etkenin önemini vurgulamalıyız:
Tüketim Şeffaflığı: Enerji tüketimi ve kaynak kullanımını gerçek zamanlı olarak izleyip optimize edilebilen Nesnelerin İnterneti (IoT), enerji ve kaynak verilerini toplayıp analiz ederek işletmelerin sistemlerden tesislere kadar içgörü elde etmelerini sağlıyor. Bu görünürlük, elektrik ve diğer kaynakların yalnızca gerektiğinde teslim edilip kullanılmasından öte, tüketimi gerçek talep, şebeke performansı ve hedeflerle uyumlu hale getirmemize olanak tanıyor. Karbonsuzlaşma sürecinin başlangıç noktası da burada şekilleniyor.
Analitik ve Yapay Zeka (AI): Veriye dayalı içgörüler sayesinde, sezgiden ziyade somut verilere dayalı akıllı kararlar alabiliyoruz. Doğru veri yapısı ile AI, bu kararları otomatikleştirme ya da sürece yardımcı olma gücüne sahip, bu da geleneksel iş süreçlerini dönüştürüyor.
Dijital Ekosistem İş Birliği: İklim değişikliğiyle mücadele ve yenilik, tek başına mümkün değil. Doğru teknoloji ortaklarıyla iş birliği yaparak sürdürülebilirlik hedeflerine hızlı ve karlı bir şekilde ulaşmak mümkün. Dijital ekosistemler, örneğin Schneider Electric Exchange, son kullanıcılar, teknoloji sağlayıcıları ve entegratörleri bir araya getirip veri paylaşımını ve yenilikçi çözümler üretmeyi teşvik ediyor.
Karbon emisyonlarını analiz eden yapay zeka, emisyonları artıran süreçleri tespit ediyor ve çözüm öneriyor. Sanayide, makine öğrenimi enerji tüketimini analiz ederek verimliliği artırıyor ve emisyonları azaltıyor. Karbon yakalama ve depolama süreçlerinde de yapay zeka optimizasyon sağlıyor. Yapay zekanın kullanıldığı akıllı şebekeler, tüketicilerin enerji taleplerini dengeleyerek verimliliği artırıyor. Akıllı sayaçlardan alınan verilerle, zirve saatlerde tüketimi azaltmak veya düşük talep zamanlarında daha fazla enerji kullanmak mümkün oluyor. Bu da sürdürülebilirliği destekliyor.
Dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik, birbirinden ayrı düşünülemeyecek kadar iç içe geçmiş stratejilerdir. Enerji ve kaynak verimliliğini artırarak karbon emisyonlarını azaltmamızı sağlayan dijital uygulamalar ve sürdürülebilirlik stratejilerini birleştiren işletmeler, operasyonel süreçlerde %20’ye kadar enerji tasarrufu sağlayabilir ve karbon ayak izlerini önemli ölçüde azaltabilir. Sürdürülebilirlik ve dijitalleşmenin el ele ilerlediği bir strateji, geleceğin en başarılı işletmelerini yaratacaktır.
- Endüstriyel Otomasyon iş biriminde, endüstrilerin dijital dönüşüm süreçlerine hangi ürün ve çözümlerle katkı sağlıyorsunuz? Bu çözümlerin sektörde yarattığı yenilikler ve avantajlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Biz, Schneider Electric olarak endüstrilerin dijital dönüşüm süreçlerine geniş bir ürün ve çözüm yelpazesiyle katkıda bulunuyoruz. Özellikle EcoStruxure platformumuz, IoT tabanlı bir sistem olarak öne çıkıyor. Bu platform, endüstriyel tesislerde enerji ve süreç optimizasyonunu sağlamak için verileri toplayarak analiz eden ve gerçek zamanlı olarak sistemleri kontrol eden bir çözüm sunuyor. Bunun yanı sıra, yazılım tanımlı otomasyon (SDA) çözümlerimiz, üretim süreçlerini daha esnek ve uyarlanabilir hale getirerek, endüstriyel süreçlerdeki verimliliği artırıyor. Bu çözümler, özellikle sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için kritik öneme sahip, çünkü kaynak kullanımını optimize etmeye ve enerji tüketimini azaltmaya olanak tanıyor.
- Bu çözümlerin sektörde yarattığı yenilikler ve avantajlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bu çözümler, endüstriyel sektörde önemli yenilikler ve avantajlar sunuyor. Öncelikle, yazılım tanımlı otomasyon teknolojisi sayesinde, eski otomasyon sistemlerinin veri odaklı geleceğe uyum sağlaması mümkün oluyor. Bu teknoloji, işletmelere daha hızlı karar alma yeteneği kazandırırken, operasyonel süreçlerin daha verimli ve sürdürülebilir hale gelmesini sağlıyor. Örneğin, Henkel’in üretim hattında uyguladığımız enerji verimliliği çözümleri, önemli ölçüde enerji tasarrufu sağladı ve kaynak kullanımını optimize etti. Ayrıca, dijital dönüşüm süreçleriyle birlikte, yeni yeteneklerin sektöre kazandırılmasını kolaylaştıran ve mevcut iş gücünü destekleyen çözümler sunarak, endüstriyel sektörlerdeki yetenek açığını kapatmaya yardımcı oluyoruz. Dijitalleşme, yalnızca üretkenliği ve verimliliği artırmakla kalmıyor, aynı zamanda sektörün gelecekteki yetenek ihtiyaçlarına da cevap veriyor.
Bu sayede, sektördeki işletmeler daha sürdürülebilir, verimli ve esnek bir yapıya kavuşuyor, bu da onların gelecekteki zorluklara daha iyi hazırlanmasını sağlıyor.
- Yazılım çözümleriniz, endüstriyel otomasyondan enerji yönetimine kadar geniş bir yelpazede hangi alanlarda ön plana çıkıyor? Bu yazılımların kullanıcı deneyimini ve verimliliği artırmadaki rolü nedir?
Schneider Electric ve AVEVA olarak yazılım çözümlerimiz, endüstriyel otomasyondan enerji yönetimine kadar geniş bir yelpazede tasarımdan inşaya, operasyondan bakıma kadar tüm yaşam döngüsü boyunca endüstriyel süreçleri destekliyor. Yazılım portföyümüz, binalar, altyapı ve endüstrilerdeki dijital dönüşümü hızlandırarak, yeni elektrik dünyasında akıllı ve yeşil bir gelecek oluşturmayı hedefliyor. PLC, PAC ve diğer kontrolör programlama yazılımlarımız, endüstriyel otomasyon projelerinde merkezi bir rol oynarken, HMI SCADA yazılımlarımız operasyon ve izleme süreçlerini optimize ediyor. Ayrıca, sürücü ve motor kontrol konfigürasyon yazılımlarımız, enerji verimliliğini artırırken, mühendislik yazılımlarımız tasarım süreçlerinde verimliliği en üst düzeye çıkarıyor. IoT ve gelişmiş bağlantı, sensörler ve analitik gibi teknolojilerle entegre olan yazılım çözümlerimiz, enerji yönetimi ve otomasyon süreçlerini daha akıllı ve daha verimli hale getiriyor.
- Bu yazılımların kullanıcı deneyimini ve verimliliği artırmadaki rolü nedir?
Yazılım çözümlerimiz, kullanıcı deneyimini ve verimliliği artırmada kritik bir rol oynamaktadır. Agnostik yazılım portföyümüz, farklı sistemler ve platformlarla uyumlu çalışarak, tüm kullanıcılar için sorunsuz ve iş birliğine dayalı bir veri akışı sağlar. Bu, kullanıcıların daha hızlı ve doğru kararlar almasına olanak tanır. Otomasyon yazılımlarımız, reaktif bakımdan proaktif bakıma geçişi sağlayarak, olası hataların erken tespit edilmesine ve operasyonel risklerin azaltılmasına yardımcı olur. Bu, varlık ömrünü uzatarak, maliyetleri düşürür ve genel operasyonel verimliliği artırır.
Kullanıcılarımıza sunduğumuz yazılım çözümleri, sadece verimliliği artırmakla kalmaz, aynı zamanda sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına da yardımcı olur. Bu, yeni nesil dijital teknolojilerle donatılmış akıllı ve yeşil bir geleceğe doğru adım atmalarını sağlar.
- Enerji yönetimi her geçen gün hem maliyetleri düşürme hem de çevresel açılardan önemini artıran bir konu. Bu sürecin nasıl gelişeceğini öngörüyorsunuz? Kurum ve şirketlerin kendilerini geleceğe hazırlamaları açısından nasıl bir strateji ve hedef belirlemeleri gerekiyor?
Dünya, kısa vadeli enerji krizi ve uzun vadeli iklim krizi nedeniyle bir dönüm noktasına gelmiştir. Enerjiyi 2050 yılına kadar karbonsuzlaştırmak ve daha geniş bir şekilde erişilebilir kılmak mümkündür. Ancak bunu başarabilmek için enerjiyi farklı bir şekilde değerlendirmemiz gerektiğini kabul ediyoruz. Hükümetler ve organizasyonlar, arzı karbonsuzlaştırma taahhütlerinde bulunuyor. Ancak, emisyonları on yıl sonuna kadar yarıya indirmek ve enerji arzımızı 2050 yılına kadar karbonsuzlaştırmak için, mevcut girişimlerin üzerine odaklanarak talebi de aynı şekilde ele almamız gerektiğinin farkındayız.
Enerji yönetimi hem maliyetleri düşürme hem de çevresel sürdürülebilirlik açısından giderek daha kritik bir hale geliyor. Schneider Electric olarak, enerji verimliliğini artırmak ve işletmelerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmak için enerjinin dijitalleştirilmesi ve elektrikleştirilmesi süreçlerini birleştiriyoruz. Electricity 4.0 vizyonumuz doğrultusunda, akıllı enerji sistemleriyle kaynak kullanımını optimize ederek, işletmelerin hem maliyetlerini azaltmalarına hem de karbon ayak izlerini azaltmalarına olanak tanıyoruz.
Enerji yönetiminin önemi giderek artarken, Electricity 4.0 vizyonumuz çerçevesinde sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlamak için enerji dönüşümünde yenilenebilir enerji, elektrifikasyon ve dijitalleşme olmak üzere üç temel unsura odaklanıyoruz. Bu hedeflere ulaşabilmek için, enerji tüketimini optimize etmek ve karbon ayak izini azaltmak amacıyla yenilikçi çözümler geliştiriyoruz. Yapay zekanın dijital çözümler, otomasyon ve elektrifikasyon ile birleşerek daha akıllıca yönetilen, verimliliği öncelikleyen ve doğaya saygılı bir dünyaya katkı sağladığının farkındayız. Schneider Electric olarak, dijitalleşme ile sürdürülebilirliği en iyi şekilde birleştirerek sektörde öncü bir rol oynuyoruz.
- Kurum ve şirketler geleceğe nasıl hazırlanmalı?
Kurum ve şirketlerin, geleceğe hazırlanmaları için öncelikli olarak enerji verimliliğini artıran dijital çözümleri benimsemeleri gerekiyor. Akıllı enerji yönetimi stratejileri geliştirerek, enerji kullanımını optimize etmeli ve karbon ayak izlerini azaltmalıdırlar. Bunun yanı sıra, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak, enerji depolama çözümleri kullanmak ve akıllı şebeke teknolojilerini entegre etmek de kritik önem taşıyor.
Şirketlerin sürdürülebilirlik hedeflerini belirlerken, enerji yönetimi stratejilerini de bu hedeflerle uyumlu hale getirmeleri gerekiyor. Schneider Electric olarak biz, müşterilerimize bu dönüşümde rehberlik ediyoruz. Onlara enerji ve otomasyon çözümleri sunarak, işletmelerinin daha yeşil, daha verimli ve daha dijital bir geleceğe adım atmalarını sağlıyoruz. Enerji yönetimini, dijital dönüşüm stratejilerinin ayrılmaz bir parçası haline getiren şirketler, rekabet avantajı elde edecek ve sürdürülebilir büyümeyi yakalayacaktır. Bu dönüşüm, sadece daha verimli ve maliyet etkin değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliği de destekleyen bir yapı sunuyor.