Dijital ekonomi ve Türkiye
Son yıllarda hayatımıza giren yenilikçi ve yıkıcı teknolojiler ile birlikte artık iş yapış şekillerinde oluşan önemli değişiklikler ve bunlarla birlikte ortaya çıkan çok büyük kazanımlar, tüm dünyada gözleri “Dijital Ekonomi” kavramına çevirmiştir. Öyle ki, 2025 yılına ilişkin dijital ekonomide küresel hacim tahminleri geçen yıl 1.8 trilyon dolar olarak açıklanırken 2019 yılı sonu itibarı ile yayımlanan raporların 8.1 trilyon doları işaret ettiği dikkati çekmektedir. Günümüz itibarı ile Avrupa Birliği’nin “Sayısal Tek Pazar” ile ortaya koyduğu bölgesel hacmin 465 milyar dolar olduğu bir ortamda, dijital ekonomide Çin’in hedeflediği pazar büyüklüğü 3.8 trilyon dolar, ABD için bu hacim 1,2 trilyon dolar ve Asya Pasifik ülkeleri için ise 1,16 trilyon dolar seviyesine gelmiş durumdadır. Böylesine büyük hacimler sadece ülkelerin değil bölgesel birliklerin de bu alanda hedefler ortaya koymasına ve ciddi adımlar atmasına sebep olmaktadır. Nitekim 2020 yılı itibarı ile uygulamaya geçen Arap Bölgesel Dijital Ekonomi Stratejisi çerçevesinde Arap Ekonomik Birliği (AEB) Konseyi’nin hedefi 1.55 trilyon dolardır.
IMF’in yayımladığı “Dijital Ekonomiyi Ölçümleme”[1] raporuna göre, ticari hayatta bir şirket için eskiden önemli olan iki temel kriter sermaye ve işgücü iken artık bunlarla aynı ve zaman zaman daha büyük değere sahip olan üçüncü bileşen “yenilikçi teknolojiler ve iş yapış biçimi”dir. Dünyada ilk kez hayata geçirilen bölgesel dijital ekonomi strateji çalışmalarının içinde çekirdek ekipte yer alma ayrıcalığını yaşarken, bu süreçte bazı sorulara cevap aradık: Örneğin herkes e-ticaret yapıyor ama Amazon ya da Alibaba neden bu hacimleri yakalayabildi? Cevap platform ekonomisi ise buradaki sır nedir? İş yapış şeklindeki değişimi sağlayabilmek üzere, dönüşüm göstermesi gereken mesleklerdeki direnci kırmak için ne kadar kararlıyız? Örneğin halen ticaret akışını sağlayan belgelerin aktarılması, onaylanması ve doğrulanması aracı kurumlarla olmak zorunda mı? (Avrupa Birliği’nin 2019 yılında buna güzel bir cevabı var: Aralık 2018 tarihli “AB Kamu Hizmetlerinde Blokzincir Raporu”nda “Blokzincir doğası gereği, en güvenilir Noterlik servisidir” denilmiş[2] ve Mart 2019’da Luxemburg yönetimi, Avrupa’nın blok zincir tabanlı, güvenliği ve işbirliği optimize edilmiş ve düşük maliyetli ilk Noterlik sistemini hizmete açmıştır). Sayısal veriler ülkemizde de gösteriyor ki perakende sektörde, (geleneksel yöntem olarak bilinen) mağazası olan işletmelerin gelişim ve büyümesi, ayrıca elektronik ortamdan ticari faaliyet gösterseler de, sadece elektronik ortamda doğan ve büyüyen şirketlere ulaşamıyor. 2018 yılı e-Ticaret raporlarına göre, mağaza ve/veya internet kanalını kullanan işletmeler sadece %13 büyüme ile 3.4 milyar TL hacme ulaşırken sadece internet üzerinden hizmet veren işletmeler %48 büyüme ile 10,4 milyar TL’ye ulaşmışlardır[3].
Dijital Ekonomi Ne Kadar Büyük?
Dijital ekonomi, dünya gayri safi hasılasının %15.5’i kadar hacme sahiptir. 2018’de dijital ortamdan sunulabilen hizmetlerin ihracatı, 2.9 trilyon dolar ile toplam küresel ihracatın %50’sine ulaşmıştır. Piyasa değeri 100 milyon $ üzerindeki platform şirketlerinin toplam değeri 2017’de 7 trilyon doları geçmiştir. Bazı markaların kendi sektörlerindeki küresel hacmin büyük kısmını kapsayacak kadar büyüdükleri görülmektedir. Örneğin Google, arama motoru piyasasının %90’ına, Facebook sosyal medya hacminin 2/3’üne, Amazon çevrimiçi perakende satış piyasasının %40’ına, Alibaba Çin’in e-ticaret marketinin %60’ına sahip durumdadır. Platformların gücü geleneksel olarak ağ etkisinden (“daha çok kullanıcı sayesinde daha çok ürün ve fayda” yaklaşımı) gelse de, yine aynı ağ etkisi daha çok veri sağlamakta ve bu verinin analizi ise daha avantajlı satış ortamını ve kullanıcıları kendisine bağlayacak daha zengin servislerin üretilmesini sağlamaktadır.
Dijital Ekonomi’nin Gücü Nereden Geliyor?
Dijital ekonominin en önemli itici gücü veri tabanlı iş modelleri ve yenilikçi teknolojilerle oluşturulan platform ekonomisidir. 2019 yılında piyasa değeri en büyük 8 şirketin süper platform olarak adlandırılan 7’si (Microsoft, Apple, Amazon, Alphabet, Facebook, Tencent ve Alibaba) platform tabanlı iş modellerine sahiptir[4] ve toplam market değeri 4,5 trilyon doları[5] aşan ilk 5 firma, S&P Dow Jones Endeksine göre küresel piyasanın neredeyse %23’ünü oluşturmaktadır. 11 Kasım 2019 tarihinde bekarlar gününde AliBaba, platform ekonomisi sayesinde bir günde 38 milyar dolar ciroya eriştiğini duyurmuştur[6]. TÜBİSAD’ın “Türkiye e-Ticaret Pazar Büyüklüğü” raporuna göre, Türkiye’nin 2018’de toplam yıllık e-ticaret hacminin 11 milyar dolar olduğu göz önüne alındığında, platform ekonomisinin büyüklüğü daha çok dikkat çekecektir[7]. Diğer itici güç ise, dijital veri ve bunun ticari kullanımı ile para kazanmaktır. 2019 yılında 330 milyon dolar büyüklüğe ulaşan “veriden para kazanma” (data monetization) hacminin 2023 yılında 4,4 milyar dolara ulaşması beklenmektedir[8] [9]. Dijital ekonomide yapay zekâ, blok zincir, IoT, bulut bilişim, veri analitiği gibi tüm yenilikçi dijital teknolojilerin temeli “veri”dir. Bu sebeple en önemli hedef, “veriyi dijital zekaya dönüştürmek” olmalıdır. Bunu başaramayan ülkelerin, bu büyük dijital platformlara veri sağlayan ve bu veriden üretilen dijital zekaya para ödeyen duruma doğru sürüklenmesi beklenmektedir.
Dijital Ekonomi’den Nasıl Pay Alınabilir?
Blok zincir teknolojilerine ait patentlerin %75’i, küresel IoT harcamalarının %50’si, bulut bilişim marketinin %75’i ile dünyanın en büyük 70 dijital platformunun market değerinin %90’ı ABD ve Çin’e aittir. Avrupa aynı market değerinin %4’üne sahiptir. Ayrıca bu dijital veri ve faaliyetlerin sağladığı kalkınma fırsatları, daha kaliteli üretim, daha düşük maliyetler, ekonomik değer üretmede yeni kanallar, sosyal faydaları, yenilikçilik için itici güç olması da dijital ekonominin getirdiği avantajların bir diğer boyutudur. İşte dijital teknolojilerle sağlanan bu küresel ekonomik hacimdeki dengesiz dağlımdan pay almak isteyen, avantajlarına sahip olmak isteyen ve bu yarışta yer alınmayacak olursa özellikle rekabette mevcuttan daha geriye düşüleceğini fark eden ülkeler kendi “dijital gelecek”lerini güçlendirebilmek için, dijital ekonomi alanında ulusal/bölgesel politikalar oluşturmaya ve hedefler belirlemeye başlamışlardır. Küresel platformların veri akışındaki gücü ile daha iyi rekabet edebilmek için ayrıca ve AB ve AEB gibi birlikler de bölgesel olarak stratejiler belirlemişlerdir. Bu dönüşüm sadece teknolojik gelişim ve yenilikçilik değil, dijital becerileri artmış bir toplum ve güncellenmiş mevzuat, üst politika uyumu, küresel iş birliği yaklaşımları ile dijital yenilikçiliğe ve değişime hazır bir ülke gerektirmektedir. İşte bu sebeple dijital ekonominin bileşenleri parçalar halinde değil, “belirlenmiş hedefler doğrultusunda” teknolojiden kapasite geliştirmeye, mevzuattan ekonomik hedeflere ve hatta bölgesel ve küresel paydaşlara ilişkin iş birliği politikalarına kadar bir bütünün net olarak belirlenmiş ve ilişkilendirilmiş bileşenleri olarak yani ulusal bir strateji çerçevesinde belirlenmeli ve buna uygun bir eylem planı oluşturulmalıdır.
Türkiye’de Dijital Ekonomi ne zaman gündeme geldi ve hangi hedefler konuldu?
Aslında bu başlıkta en dikkat çekici açıklama, Türkiye Bilişim Derneği tarafından düzenlenen 34. Bilişim Kurultayı’nda, Kalkınma Bakanı Sayın Elvan’ın, 2018 yılının Türkiye için dijital ekonomi yılı olacağını duyurması olmuştur[10]. Yapılan açıklamada, sanayinin dijital dönüşüme uyum sağlaması amacıyla OSB’lerde dijital dönüşüm merkezlerinin kurulacağına ilişkin bir hedef belirtilmiştir. Bununla birlikte 2018 yılı içerisinde dijital ekonomiye ilişkin herhangi yeni bir hedef konulmadığı ve ilave çalışma duyurulmadığı görülmektedir. 2018 yılı sonunda, ilk “Yetkinlik ve Dijital Dönüşüm Merkezi (Model Fabrika)” 11.12.2018 tarihinde ASO 1.OSB’de düzenlenen törenle hizmete açılmıştır[11]. Temmuz 2019 tarihinde yayımlanan 11. Kalkınma Planı’nda, dijital dönüşüm merkezlerinin sayısının 2023 yılına kadar 14’e çıkarılması hedeflenmiştir[12].
Günümüz itibarı ile baktığımızda, dijital ekonomiye ilişkin yapılan birçok etkinlikte, gerçekleştirilen çalışmalarda ve resmî açıklamalarda, aslında daha çok, 2012 yılında kamuda başlatılan ve ilki TÜBİTAK bünyesinde “e-Dönüşüm Birimi” olarak kurulan “dijital dönüşüm” sürecinin sanayide tamamlanmasına odaklanıldığını ve konunun ağırlıklı olarak dijital dönüşüm şeklinde algılandığını görmekteyiz. Bu yaklaşım bize çok kısıtlı bir bakış açısı sağlayabilmektedir. Nitekim politika belgelerindeki hedefler bakıldığında da benzer yaklaşım göze çarpmaktadır.
Dijital Ekonomi Politika Belgelerimizde Ne Kadar Yer Alıyor?
Şu anda geçerli olduğu dönem devam eden (veya yenisinin hazırlanma çalışmaları sürmekte olan) üst politika belgelerine ve ulusal stratejilerimize baktığımızda, 11. Kalkınma Planı’nda[13], Cumhurbaşkanlığı 2020 Yıllık Programı’nda ve 2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı’nda dijital ekonomiye ilişkin doğrudan bölümler veya hedefler olmadığını ancak bu belgelerin farklı bölümlerde ilgili bileşenlerin yer aldığını görmekteyiz. Örneğin 11. Kalkınma Planı’nda, Milli Teknoloji Hamlesi’nin gerçekleştirilmesine yönelik olarak, dijital ekonominin yapıtaşlarının bazılarına (yapay zeka, robotik, büyük veri, sensör teknolojileri) ilişkin yol haritası hazırlanması, altyapı tesis edilmesi ve ihtiyaç duyulan nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesi hedeflenmiştir.
18 Eylül 2019 tarihinde yayımlanan “2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi’nde, doğrudan dijital ekonomiye atıfta bulunulmasa da, özellikle “Altyapı” bölümünde ele alınan başlıklar (bulut bilişim, siber güvenlik standartları, ulusal blok zincir altyapısı ve lojistik), dijital ekonominin önemli bileşenleri arasında yer almaktadır. Burada bahsedilen yenilikçi teknolojilerin dijital ekonomiden önce daha çok e-devlet uygulamalarında ele alınacak şekilde vurgulandığı görülmektedir. Örneğin blok zincir alanında öncelikle tapu kayıt, diploma, gümrük uygulamaları gibi kamu merkezli uygulamalardan bu altyapıya taşınabilir olanların tespit edilmesi ve projelendirilmesi hedeflenmiştir.
Bu konuda dikkat çeken bir diğer belge, konunun kapasite geliştirme bölümünü ele alan Yeni Ekonomi Programı (YEP) 2020-2022’dir. Bu programda (sayfa 18) “Dijital ekonomide nitelikli işgücü ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla gelişen sanayinin gerekliliklerine bağlı olarak ortaya çıkan yeni meslek alanlarında işgücünün yetiştirilmesine yönelik kurs ve programlar düzenlenecektir.” denilmiş ve bu hedef eğitim eksenindeki 6. eylemde Aralık 2022 tarihinde tamamlanmak üzere MEB ile ilişkilendirilmiştir[14].
Sonuç olarak, politika belgelerinde dijital ekonominin farklı unsurlarının farklı amaçlarla yer aldığı görülmekle birlikte, küresel dijital ekonomiden hedeflenen bir pay olmadığı, doğrudan dijital ekonomiye yönelik bir strateji bölümü veya müstakil strateji olmadığı, dolayısıyla bu alanda bütüncül bir yol haritasının henüz bulunmadığı görülmektedir.
Dijital Ekonomiye Ne Kadar Hazırız?
İletişim: İletişim altyapısında sabit abone sayısı 11.542.548, mobil abone 82.896.108 hat (76.489.920 kişi), geniş bant internet abone 77.048.026, fiber abone 3.090.952 ve mobil cep abonesi 62.238.237 kişidir. Abonelerin aylık internet trafiği 5,847,634 TB (5,9 ExaByte)’dır[15]. ULAK baz istasyonu ve 5G hedeflerimiz sayesinde çok daha güçlü bir noktaya doğru hızla ilerlediğimiz açıkça görülmektedir.
e-Devlet: E-Devlet tarafında günümüz itibarı ile 50 milyon aboneye ulaşılmış olup 649 kurum 2.500’den fazla mobil hizmet ve 5 binden fazla servis vermektedir. Türkiye, e-Devlet alanında 2011 yılında bu yana sürekli yükselerek BM ölçümlemelerinde 193 ülke arasında 80. sıradan 2018’de 53. sıraya yükselmiştir[16].
Siber Güvenlik: Bir diğer önemli başlık olarak siber güvenlik açısından Türkiye, siber güvenliğin milli güvenliğin bileşeni olduğunu üst politika belgelerinde dile getirerek bunun farkına varan ve hedef belirleyen sayılı ülkeler arasındadır. İlk kez, Ekim 1999 tarihinde yayımlanan Türkiye Ulusal Enformasyon Altyapısı Anaplanı (TUENA) raporunda “güvenlik teknolojilerinde kendine yeterlilik düzeyine ulaşılabilmenin ulusal güvenliği sağlamanın önemli bir parçası olacağı” vurgulanmıştır. ITU tarafından yayımlanan 2018 Küresel Siber Güvenlik Endeksi’nde göre Türkiye, Avrupa’da 11. sırada ve dünyada 175 ülke arasında 20. sırada yer almaktadır. 2015 yılında bu yana düzenli olarak uluslararası siber güvenlik tatbikatlarını düzenleyen Türkiye’de Şubat 2020 itibarı ile 14’ü sektörel olmak üzere toplam 1.291 tane SOME yapılanması görev yapmaktadır. Üçüncüsü YEP’de belirlenen hedeflere göre Aralık 2020’de tamamlanacak olan Siber Güvenlik Stratejisi’ne ilaveten özellikle 11. Kalkınma Planı’nda ve 2020 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda siber güvenliğe önemli seviyede yer verildiği görülmektedir. 2017 yılında oluşturulan Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi’nde bugün 135’den fazla üye firma yer almaktadır.
Yenilikçi Teknolojiler: Blok zincir Türkiye Platformu’nun ilk kamu üyesi olan Ticaret Bakanlığı ihracatta, gümrükte ve kimya sektöründe uygulama çalışmalarına devam etmektedir. TÜBİTAK BİLGEM bünyesinde kurulan Blok zincir Araştırma Laboratuvarı (BZLab) ile Bulut Bilişim ve Büyük Veri Laboratuvarı (B3Lab), kurulması planlanan Yapay Zeka Enstitüsü, 11. Kalkınma Programı’nda belirtilen Merkez Bankası blok zincir tabanlı dijital parası hedefine yönelik gerçekleştirilen çalışmalar, yenilikçi teknolojiler bakımından atılan önemli adımlardan sadece bir kaçıdır.
Eksik Noktalarımız Var Mı?
Siber güvenlik mevzuat tasarısının henüz yasalaşmamış olması, Ocak 2013’de başlatılan Kamu Entegre Veri Merkezi çalışmalarının tamamlanmamış olması, Bilgi Toplumu, Siber Güvenlik, e-Devlet alanlarındaki temel politika belgelerinin / stratejilerin 2020 yılı itibarı ile yayımlanmamış olması, şirket ve kurumlar için önemli olan e-Mühür kavramının 5070 sayılı kanuna henüz derç edilmemiş olması, Siber Güvenlik Kurulu’nun Aralık 2012 tarihindeki ilk toplantısında “İnternet Değişim Noktalarının (İDN) yurtiçinde oluşturulması için alınması gereken tedbirleri ve çözüm önerilerini de içeren hususlarda Haberleşme Genel Müdürlüğü ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından bir raporun hazırlanması” şeklinde bir karar alınmış olması[17] ve 2019/12 tarihli “Bilgi ve İletişim Güvenliği Tedbirleri” konulu Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’nin[18] 20. maddesinde “haberleşme hizmeti sağlamak üzere yetkilendirilmiş işletmecilerin Türkiye’de İDN kurma yükümlülüğü” belirtilmiş olmasına rağmen henüz İDN’lerin hizmete girmemiş olması, devam eden çalışmaların gündemini oluşturmaktadır.
Ne Yapmalıyız?
Dijital ekonominin ülkelerin dijital geleceğinde önemli yer kapladığı ve büyük fırsatlara kapı araladığı inkâr edilemez bir gerçektir. Ülkemizin başta iletişim, e-devlet ve yenilikçi teknolojilerde oldukça güçlü konumda olması, siber güvenlik gibi yatay eksenlerde önemli başarılara imza atmış olması, dijital ekonomiye geçişte çok önemli avantajlar sağlayacaktır. Bu aşamada ulusal Dijital Ekonomi Stratejisi’nin hazırlanarak, oluşturulacak yol haritasına ilişkin hedeflerin belirlenmesi, elimizdeki hangi aracın hangi amaca yönelik olarak nasıl bir somut çıktıyı sağlamak üzere kullanılacağını ortaya koyacak, böylece dijital ekonomiye bütüncül olarak odaklanılmasını ve somut çıktıların üretilmeye başlanmasını sağlayacaktır. Böyle bir hedef çerçevesinde ayrıca:
- Dijital girişimcilerin önündeki küresel engelleri yerelde kaldıracak tedbirlerin belirlenmesi
- Kadın girişimcileri alanda daha güçlü hale getirecek tedbirlerin alınması
- Yenilikçi teknolojilerin önceliklendirilmesi ve hangi teknolojinin dijital ekonomi hedeflerine nasıl somut katkı sağlanacağının belirlenmesi
- Girişimcilerin, önceliklendirilmiş dijital teknolojilerden maksimum seviyede faydalanmasını sağlayacak ulusal çerçeve ve altyapıların geliştirilmesi
- Dijital ekonomi teknolojilerinin, üniversite müfredatına daha yoğun olarak entegre edilmesi ve buna ilişkin lisans ve ön lisans bölümlerinin açılması
- Veri güvenliği, sahipliği, kullanımı ve sınır ötesi paylaşımına ilişkin düzenlemelerin yapılması, mahremiyete ilişkin KVKK’nın GDPR çizgisinde geliştirilmesi
sağlanabilecektir.
Dr. Mustafa Afyonluoğlu – Siber Güvenlik, E-Yönetişim ve E-Devlet Kıdemli Uzmanı
[1] IMF «Measuring the Digital Economy»: https://www.imf.org/~/media/Files/Publications/PP/2018/022818MeasuringDigitalEconomy.ashx
[2] https://www.eublockchainforum.eu/sites/default/files/reports/eu_observatory_blockchain_in_government_services_v1_2018-12-07.pdf?width=1024&height=800&iframe=true
[3] http://www.tubisad.org.tr/tr/images/pdf/TUBISAD_2019_E-Ticaret_Sunum_TR.pdf
[4] https://www.gfmag.com/global-data/economic-data/largest-companies
[5] https://www.statista.com/statistics/263264/top-companies-in-the-world-by-market-value/
[6] https://www.cnbc.com/2019/11/11/alibaba-singles-day-2019-record-sales-on-biggest-shopping-day.html
[7] http://www.tubisad.org.tr/tr/guncel/detay/E-Ticaret-hacmi-yuzde-42-buyuyerek-2018-yilinda-59-9-milyar-TLye-ulasti/58/1980/0
[8] https://www.360researchreports.com/global-data-monetization-market-13877885
[9] https://www.marketwatch.com/press-release/at-540-cagr-data-monetization-market-size-is-expected-growth-forecast-to-2024—research-report-by-360-research-report-2019-10-11
[10] https://www.tbd.org.tr/2018-dijital-ekonomi-yili-olacak-ticaret-gazetesi/
[11] http://www.aosb.org.tr/20048/n/turkiyenin-ilk-yetkinlik-ve-dijital-donusum-merkezi-model-fabrika-aso-1osbde-acildi
[12] 11. Kalkınma Planı, 345.4, Tablo 17, sayfa: 78 – http://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2019/07/OnbirinciKalkinmaPlani.pdf
[13] http://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2019/07/OnbirinciKalkinmaPlani.pdf
[14] “Ekonomik hedeflerle uyumlu olacak şekilde mesleki eğitim kurumlarının kurumsal kapasiteleri geliştirilecek, sektörlerin ihtiyaçları doğrultusunda mesleki eğitim merkezleri yaygınlaştırılacak, ölçüm ve belgelendirme ile işgücünün niteliği artırılacaktır.”
[15] 2019 3. Dönem: İletişim Hizmetleri İstatistikleri https://www.btk.gov.tr/uploads/pages/iletisim-hizmetleri-istatistikleri/istatistik-2019-3.pdf
[16] https://afyonluoglu.org/e-devlet/egovbench/
[17] http://kanun.kmk.net.tr/sayfalar.282.siber.guvenlik.kurulu.html
[18] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2019/07/20190706-10.pdf