Doğa ve ekonomi dostu yeni teknoloji
Duracell, Ar-Ge laboratuvarlarında geliştirilen yeni bir aktif madde ile sürdürülebilirliğe ve doğaya dost yepyeni bir teknolojiye ulaştı. Bu aktif madde ile geliştirilen “Optimum” teknolojisi pillerin ömrünü uzatmakla kalmıyor, kullanıldığı cihazların performansını şimdiye kadar olmadığı kadar artırıyor. Duracell Optimum’u ve çok daha fazlasını Duracell Türkiye CEO’su Kerem Sinanoğlu ile konuştuk.
Duracell Ar-Ge laboratuvarlarında yeni geliştirilen bir madde ile hem tüketiciler için hem de sürdürülebilirlik için yeni bir adım atıyor dedik. Optimum adını verdiğiniz bu teknoloji tam olarak nedir biraz daha açıklayabilir misiniz?
Duracell Optimum, laboratuvarlarımızda uzun süren Ar-Ge çalışmalarının ardından geliştirilen ve teknik özellikleriyle tüketicilere katma değer sunan çevre dostu yeni nesil pil diyebiliriz. Günümüz cihazlarında 30 kata kadar uzun ömür ve güçlü performans yaratıyor. Uzun ömür ve güçlü performans tüketiciler için tasarruf, doğa için daha az atık pil demek oluyor aslında.
Bu teknoloji nasıl bir yenilik vaat ediyor?
Geliştirdiğimiz bu aktif madde sayesinde, tüketicilere 30 kata kadar daha uzun ömür veya daha güçlü performans* imkanı sunuyoruz. En basit anlatımı ile Duracell Optimum, uzaktan kumandalı oyuncak arabada ya da elektrikli tornavida gibi yüksek güç gerektiren cihazlarda kullandığında cihazların daha hızlı çalışmasını sağlarken; kumanda, tansiyon aleti gibi cihazların ise daha uzun ömürlü olmalarına olanak sunacak.
Bu bahsetmiş olduğunuz yeniliğin gezegenimiz için anlamı ne?
Aslında temelde çıkış noktamız da bu oldu. Duracell, pil markaları arasında sürdürülebilirlik raporu olan ve karbon ayak izini ölçümleyip takip eden ilk marka. Artık sürdürülebilirlik konusu gezegenimizin en önemli sorunu ne yazık ki. Eski teknoloji ile üretilen piller ile Duracell Optimum’u karşılaştırdığımızda 1 Duracell Optimum pil, 30 tane sıradan çinko karbon pilin verdiği enerji verebiliyor. Bu da demek oluyor ki 1 tane Duracell Optimum pil kullandığınızda 1 atık pil ortaya çıkartırken, diğerinde 30 adet atık pil çıkartmış oluyoruz. Yeni nesil pil kullanarak aslında çevre kirliliğini minimuma indirmiş oluyoruz.
Tüm bunlarla birlikte üretim enerjimizi de tamamen yenilenebilir enerjiden oluşturduk ve dünya standartlarına uygun sorumluluk sertifikaları aldık.
Duracell ürün ambalajlarını uzun zamandır geri dönüştürülebilir kartondan ve plastik kullanılmadan üretiyor. Optimum pillerde de yine bu şekilde ürettik ambalajları, yaptığımız yenilik ise tasarımsal anlamda oldu. Bu yeni kutular ile amacımız, kullanıcının dikkatini pil geri dönüşümüne çekmek ve herkese bitmiş pillerin zamanı gelince toplama noktasına götürülmeleri gerektiğini hatırlatmak. Kutuların tasarımları, bitmiş pilleri dolu pillerden ayırmaya yardımcı olacak şekilde yapıldı. Biz diğer Duracell ürünlerimizi de yüzde 90 karton ve yüzde 100 geri dönüştürülmüş paketlerle tüketiciye ulaştırıyoruz. Bu paketler sayesinde 6127 ton plastiğin doğaya salınmasına engel olduk. Hedefimizde 2024 yılı geldiğinde ürünlerimizden tamamen plastiği yok etmek.
Durcell’in bir de atık pil toplama kampanyası var. Biraz ondan bahseder misiniz?
Kampanyamız hala devam ediyor. Aslında pillerde doğaya zararlı hiçbir madde yok. Fakat içerisinde çok nadir bulunan değerli hammaddeler var. Bu sebeple bu pilleri çöpe atmak yerine geri dönüşüme gönderdiğimizde bu maddeleri tekrardan döngüye sokabiliyoruz. Geri dönüşüm projesine başladığımızda hedefimiz 3 ton atık pil toplamaktı fakat şimdiye kadar 6 tondan fazla atık pil topladık. Önümüzdeki dönemlerde bundan çok daha fazlasını toplayarak katkı sağlamayı hedefliyoruz.
GÖZDER ile de Beyaz Baston projesini birlikte yönetiyorsunuz. Bu projenin içeriği nedir?
GÖZDER ile birlikte bir sosyal sorumluluk projesi yürütüyoruz. İsmi de Beyaz Baston. Beyaz Baston, görme engelli vatandaşlarımızın yürürken önüne çıkan engelleri fark edebilmeleri için kullandıkları bastonlar. GÖZDER’den Türkiye’de yaklaşık iki buçuk milyon kadar görme engelli vatandaşımız olduğunu ve bunların büyük bir kısmının Beyaz Baston’a ulaşamayacak durumda olduğunu öğrendik. Biz de bu doğrultuda 2000 adetten fazla Beyaz Baston’u ihtiyaç sahibi görme engellilere GÖZDER ile ulaştırdık.
Eğitim girişimi de var Duracell’in. Bu girişimde amaç nedir? Kaç öğrenciye ulaşıldı.
Duracell olarak öncelikle toplum bilincinin artması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için biz neler yapabiliriz diye düşündük ve ilkokul üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerine ulaşıp onlara sürdürülebilirlik ile ilgili seminerler vermeye karar verdik. Bu eğitimler tamamen Duracell çalışanlarının gönüllüğü aracılığıyla veriliyor. Çocuklarımıza sürdürülebilirlik nedir, pil nedir, içinde ne vardır, neden geri dönüştürülmesi önemli, nasıl kullanılmalı, geri dönüşüm süreci nasıl oluyor? gibi konuları anlatıyoruz. Şu ana kadar 8.500’den fazla öğrenciye ulaştık. 2022 sonunda hedefimiz 10.000 öğrenciye ulaşmak. Daha büyük kitlelere ulaşabilmek için de çeşitli sivil toplum örgütleri ile irtibat halindeyiz.
Yaşadığımız pandemi nedeniyle çok zor süreçlerden geçtik hep birlikte. İşyerlerimizin çoğu eve taşındı ve bu da bu şekilde çalışmayan firmaları çok zorladı. Aynı zamanda çalışanlar da elbette bu süreçte fazlasıyla zor zamanlar yaşadılar. Siz Duracell’de bu süreçleri nasıl yürüttünüz?
Biz de pandemi sürecinde, çalışan sağlığı önceliğimiz olduğundan, evden çalışma şekline geçtik. Bu süreçte de ilerisi için ne yapabilirizi düşündük açıkcası. Tüm çalışanlarımıza evden çalıştıkları zaman boyunca bazı aralıklarla nabız yoklama anketleri yaptık. Bu anketlerin sonucunda da gördük ki çalışanların %95’i, uzaktan çalıştıklarında eşit derecede veya daha verimli olduklarını söylerken, haftada bir ya da iki kez yüz yüze görüşmenin önemli olduğunu iletmiş bizlere. Biz de bu geri bildirimler sonucunda farklı aksiyonlar almaya karar verdik ve “Future of Work” sistemini hayatına geçirdik.
Bu proje ile Duracell çalışanları, kalıcı bir değişiklikle tamamen esnek bir çalışma düzenine geçti diyebiliriz. Bu esnek çalışma düzeni, ekip verimliliğini artırdığı sürece çalışanların evden veya istedikleri her yerden çalışmasına olanak tanıyor. Fiziksel katılımın uzaktan etkileşime kıyasla daha fazla değer yarattığı durumlarda, çalışanların toplantılara katılması için Ataşehir’deki genel merkezde bir dizi düzenleme yaptık. Burada herkese açık masalarda fiziksel toplantılara katılınıyor. Bunun yanında hazır ofis çözümü sunan bir şirketle yapılan anlaşma kapsamında da çalışanlarımız İstanbul genelinde 10 farklı konumda bulunan ortak çalışma ofislerinden faydalanabiliyor. Ulaşım süresi gibi verimliliği azaltan etkenleri ortadan kaldıran yeni model, çalışanların iş ve özel yaşam arasında sağlıklı bir denge kurmasına da yardımcı oldu. Duracell Türkiye olarak, Türkiye’de esnek çalışma kültürünü kalıcı olarak uygulayan ilk şirketlerden biri olmakla kalmayıp, aynı zamanda Duracell’in tüm ülke birimleri arasında bu yeni modele geçen ilk ülke olmaktan da çok mutluyuz.
Son olarak, ekipçe ödüller aldığınızı biliyoruz, bu ödüllerden de bahsedelim mi biraz?
Tüm ekip, çok çalıştık ve sorunlara çok hızlı çözümler bulduk, kendimizi çok geliştirdik. Ve çalışmalarımızın sonucunu da aldık diyebilirim. Brandverse Ödülleri’nde Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Kurumsal Sürdürülebilirlik Yönetimi kategorilerinde 2 gümüş ödül aldık. Ayrıca bu sene 4.sü verilen Duracell Avrupa & Afrika Bölgesi Başkanlık Ödülünü 2.kez aldık. Pazar payı hedefi, satış büyümesi gibi farklı kriterler ile 8 farklı segmentin yarıştığı ödülü tüm kriterlerde en başarılı segment olarak ikinci kere kazanmış olduk. Bu başarının mimarı olan ekibimi de sizin aracılığınız ile bir kere daha tebrik etmek isterim.