Dolar krizi mi? İnovasyon krizi mi?
TL’nin hızla değer kaybetmesi üzerine, ülkemizde bir yandan para ve mali politikalar ile ilgili Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıklayacağı Orta Vadeli Program beklentileri, bir yandan da dış güçlere karşı ithal ürün boykotu söylemleri öne çıktı. Oysa, Daren Acemoğlu gibi birçok değerli ekonomistin ve Francis Fukuyama gibi değerli toplumbilimcilerin belirttiği gibi ekonomik krizlerin panzehiri sadece para değildir; kurumları, kuralları, hukuku ve şeffaflığı ile bir güven ortamının oluşturulabilmesidir. Ekonomik sıkıntılarımızın önde gelen nedenlerinden birisi olan cari açık da ithal ürünlere boykot ile veya zaten çoğu parçası ithal olan yerli ürünleri kullanarak azaltılamaz. Bu arada, cari açığımızın açık ara önde gelen kalemi, enerji olduğunu hatırlatmalıyım. TÜİK’e göre, 2013-2017 arasında toplam cari açık 219,8 milyar dolardır ve bu dönemdeki toplam enerji ithalatımız 213 milyar dolardır (http://bit.ly/2LrRMME). Cari açığı azaltma projelerini değerlendirirken, bu bilgi dikkate alınmalıdır.
Cari açığın ekonomimizi zorlaması sonucu, yerli teknoloji üretimi genel olarak hükümetin, somut olarak da Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın önde gelen bir amacı haline geldi gibi görünüyor. Varank’ın bu amaca yönelik projeleri arka arkaya Twitter hesabından açıklaması olumlu bir gelişme. Bu bilgilendirmeler, projeleri dikkatle izleyip, gereken yapıcı eleştirileri ve önerileri burada belirtmemize olanak veriyor. Bu yazıda, Varank’ın Ağustos ayında açıkladığı destekleri üç boyutta değerlendireceğim.
Birincisi, yerli teknoloji üretimi için inovasyon olmazsa olmaz. Oysa, Temmuz ayında yayımlanan, BThaber’de de özetlenen (http://bit.ly/2Parml9) “Global Innovation Index 2018” raporundaki uluslararası inovasyon sıralamasında (http://bit.ly/2NjFo3o), 126 ülke içerisinde Türkiye 50. sırada. Bizim bu kadar kötü durumda olmamızın en önde gelen nedeni, politik ortamı, düzenleyici (regülasyon) ortamı ve iş yapma ortamını özetleyen “Kurumsal Ortam” alt endeksine göre 96. sırada olmamız. Bu gerçek ışığında, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın TEYDEP 2.0 altında yeni 1,2 milyar TL’lik, katma değeri yüksek ürün ve sanayicileri destek programının (http://bit.ly/2MPttgA) başarılı olma ihtimali şimdiden sorgulanabilir. Nitekim, bakanın kendi açıklamasına göre, kuruluşundan bu yana 8,3 milyar TL destek dağıtmıştır TEYDEP. Fakat, uluslararası inovasyon sıralamalarımız iyileşmemiştir. Dolayısıyla, “Kurumsal Ortam”ın iyileştirilmesi sağlanmadan, destek kaynaklarını artırmak arzu edilen sonucu vermeyebilir.
İkincisi, Varank 17 Ağustos günü “sanayicilere ve KOBİ’lere bayram müjdesi” olarak, yine yerlileştirmeyi ve cari açığı düşürmeyi hedefleyen 16 maddelik destek programı açıkladı (http://bit.ly/2PCvX0m). Ayrıca, 6 Ağustos’ta “Sanayi Doktora Programı” destekleri açıklanmıştı (http://bit.ly/2NgIt3Z). Tüm bu destekler, şimdiye kadar genel bir eleştiri konusu olan, sektör veya ürün veya teknoloji öncelikleri belirlenmeden yapılan genel teşvikler içeriyor. Oysa, örneğin yukarıda sözü geçen uluslararası inovasyon raporunda, enerji konusundaki yeniliklerin önemi vurgulanıyor. Cari açığımızın açık ara en büyük kalemini enerji ithalatı oluşturduğuna göre, rapordaki vurgu ve yapılan öneriler ülkemiz için özellikle geçerli. Enerjinin gerek üretiminde gerekse tüketiminde inovasyonun çok önemli potansiyelleri vardır. Dolayısıyla, enerji sektöründe yeni teknolojilerin ve yenilikçi tüketim süreçlerinin, tasarruf yöntemlerinin öncelikli olarak desteklenmesi, cari açığımızı azaltmaya en fazla katkıyı sağlayabilir.
Bu yazıda değineceğim üçüncü nokta, Varank’ın 3 Ağustos günü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da onayladığını belirttiği 8,3 milyar TL’lik 4 projenin desteklenmesi (http://bit.ly/2MwLtwR) ile ilgili. Dört projenin ikisinin – yüksek basınçlı benzinli enjektör tesisi ve dizel motor sistemleri üretim tesisi – dünyada geleceği olmayan benzin ve dizel yakıtları için olması, üstelik ülkemizde elektrikli oto üretimi için adımlar atılırken, dikkat çekici ve açıklama gerektiriyor.
Sonuç olarak, dijital teknolojiler konusuna verdiği önemi, geçen hafta Arjantin’deki G20 Dijital Ekonomiden Sorumlu Bakanlar Toplantısı’nda yaptığı konuşmada açıkça vurgulayan Varank’ın (http://bit.ly/2PFQ0Lh) şu ana kadar yaptığı destek açıklamalarında bilişim sektörünün ve dijital teknolojilerin öncelikli olarak ele alınmadığı izlenimi ortaya çıkıyor. Oysa, bilişim sektörü ve dijital teknolojiler ile cari açığımızın en önemli kalemi enerji sektörünün kesişmesinde, inovasyon potansiyeli yüksek projelere öncelik verilmesi hem cari açığımızı hem de yerli teknoloji üretimini olumlu etkileyecektir. Ayrıca, açıklanan destek programları, inovasyon konusunda sadece parasal desteklerin ülkemizi uluslararası sıralamalarda yukarılara taşıyamayacağı gerçeğini ve “Kurumsal Ortam”ın belirleyici önemini ihmal etmiş gibi görünüyor.