Ekmek Sepeti
Kandıra ilçesinin yakınlarında bir köydeyiz… Söylenene göre bu köyün geçim kaynağı adına “küfe” de denilen büyük sepetler.
Hani eskiler çok içip de sarhoş olana “küfelik oldu” derler ya. İşte o deyimde yer alan küfeler burada yapılıyor. Bir zamanlar meyhanelerin önünde sırtlarında küfeleri ile hamallar beklermiş. Yürüyemeyecek hale gelenleri de küfeye koyup sırtlarında evlerine taşırlarmış. Bu deyim de oradan geliyor. Artık bu küfelerde meyve, sebze, ekmek, odun taşınıyor.
Kandıra yakınlarındaki ormanlarda yer alan kestane ağacının dallarından yapılıyormuş bu sepetler. Dallar önce şeritler halinde kesiliyor, ıslatılıyor ve sepet ustası tarafından itinayla örülüyor. İyi kullanılırsa bu sepetler 50-60 yıl kullanılabiliyormuş dediklerine göre…
Sepet ustaları biraz dertli ama… “Plastik icat oldu, bizim işler yavaşladı…” diyorlar. “Bir sepete harcadığımız malzemenin, emeğin karşılığını alamıyoruz…” diyorlar. Üstelik sepet sağlıklı, plastik ise sağlıksız… Ama fiyatı daha ucuz ne yaparsınız…
Biz konuşurken sepet ustasının yaramaz çocuklarından biri giriyor sepetin içine. Usta paylıyor çocukları, “Oğlum girme ekmek sepetine!..” diye.
Bir şarkının güftesinde buluyoruz kendimizi…
Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe…
Cem Kıvırcık
instagram, twitter, facebook