Ekonomi, girişimlerle büyüyecek!
Yatırımcıların da yakından takip ettiği Bilişim 500, yatırımcı – girişimci buluşmaları konusunda da önemli bir platform olma özelliği taşıyor.
Bu yıl 22’incisi gerçekleşen Bilişim 500 Araştırması’nın mottosu “Yarının Unicornları Bugün Bilişim 500’de!” olarak belirlendi. Yatırımcıları için ülkemizde kısıtlı kaynaklara sahip bulunan bilişim şirketlerinin birçoğu, gelişim ve büyümelerini sürdürebilmeleri için hem sermaye hem know how yatırımlarına ihtiyaç duyuyorlar. Dünyadaki birçok yatırımcı da Türkiye’deki bilişim şirketlerini yakından takip ediyor. Bu noktada Bilişim 500 Araştırması bu yatırımcılar açısından önemli bir kaynak niteliğinde. Türk bilişim sektörünün “Pazar Yeri” olarak kabul edilen Bilişim 500 Araştırması ve yayını, bu yönüyle iki taraf arasında önemli bir köprü görevi üstleniyor. Bu görevin bilincinde, Bilişim 500 2020 etkinlikleri kapsamında “Yatırımcılar için #Pazaryeri: Bilişim 500” başlıklı panel katılımcılarla buluştu. Gazeteci-yazar ve Kurumsal TV Kurucusu Volkan Akı’nın yönettiği panelin katılımcıları ise GirişimTürk Melek Yatırım Fonu Yönetim Kurulu Üyesi Başak İlisulu, TurkvenPrivateEquity Direktörü Göktekin Dinçerler ve Vestel Ventures Genel Müdürü Metin Salt oldu. Volkan Akı’nın iklim krizi ile ilgili yorumlarını sorduğu Başak İlisulu, şu yanıtı verdi:
“Covid dönemi, teknolojinin hayatlarımıza etkisini doğrudan gösterdi. Pfizer gibi bir şirket Biontech gibi yeni bir firma ile ortaklık kurabiliyorsa, aynı şekilde son yaşananları da düşünerek iklim, doğa ile ilgili birliktelikleri de düşünmemiz gerekiyor. Yıllardır bu konularda projeler dinliyoruz. Sağlık perspektifinde sağlık ve tarım konuları son zamanlarda zaten öne çıkmış durumda. Son birkaç yılda global anlamda yaşadığımız felaketler bu süreçleri gözümüze sokmaya başladı. Yatırımcı perspektifinden bakıldığında bu ticari bir konu. Yatırım yaptığınız işten bir geri dönüş beklentiniz, aynı zamanda sosyal sorumluluk tarafı da var. Örneğin; bizim 2015’te yola çıkışımız iki amaçlıydı. Biri; ortaklarımıza bu ekosistemi öğretmek, doğru projeleri göstererek bunun bir yatırım aracı olduğunu anlatmak; bir taraftan da sermayesi olanları Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminde destek olmaktı. Bunun için mevcudu koruyabilen, dünyayı daha iyi bir hale getiren işler olması lazım. Bizler şu anda dünya olarak elimizdekini korumakta bile aciz durumdayız. Umuyorum sadece ülkemizde değil, her tarafta devam eden felaketler bir ışık yakacaktır.”
Sosyal sorumluluk adımları
Kitle fonlaması kapsamında topluluğun paraların sosyal sorumluluk projelerine, girişimlere yönelik çok önemli durumda. Her girişimcinin de bu işe bir sosyal sorumluluk olarak bakması, kaynaklarının bir kısmının fonların değerlendirilmesine harcaması önemli. Bu noktada Göktekin Dinçerler, şu bilgileri verdi:
“Tüm bu gerçekleşen felaketlerin yaralarının sarılması çok boyutlu. İnsani, doğaya yönelik kayıplar var. Bu işin, uzmanlar tarafından telafilere yönelik her boyutu düşünerek hareket edilmesi gerekiyor. Bireyler, toplum, ekosistem olarak yaşananlardan ders çıkararak doğru adımlar atmamız gerekiyor. Girişimcilik, teknoloji ekosistemi kapsamında buradan çıkarılacak bir takım fikirler olacaktır. Belki yatırımcılar, girişimciler bu alanlara daha fazla yönelebileceklerdir. Önemli olan yaratıcı, yapıcı fikirlerin kanalize edilebilmesi. Bu noktada birçok yöntem, sistem. Girişimcilik ekosistemi olarak bu bağlamda doğru alanlara da yöneleceğimize eminim.”
Metin Salt’ın belirttiği gibi, bu yangınlarla beraber içindeki canlılarla birlikte tam bir ekosistem kaybı yaşadık. Tüm ekosistemi yerine koymak çok zor olacak. “Suçu kendimizde buluyorum. Sadece Türkiye olarak değil, tüm dünyanın kolektif unutma hastalığı var” eleştirisini yapan Metin Salt, şu tespiti yaptı:
“Girişimcilik ekosistemi kapsamında paranın aktığı yere girişim de akar. Yatırımcının konuya ilgi göstermesi. Ümidim, felaketin boyutu ile orantılı olarak para akışının artacağı yönündedir. Girişimcilerden de büyük beklentilerimiz var. Bu, klasik yöntemlerle olacak şey değil. Çok daha olanakları olan ülkeler de zayıf kaldılar. Doğa ile bu şekilde mücadele edemeyiz. Yaşadığımız pek çok zorluğun Türk gençlerini düşünmeye sevk etmesini umuyorum. Ve umarım biz gelecek sene sorunları değil, çözümleri konuşuruz.”
Yatırımlar umut veriyor
Yeni ekonominin gelişmesi için girişimlerin ilerlemesi gerekiyor. Bu eksende, Türkiye’de gerçekleşen yatırımlardaki son durumu değerlendiren Başak İlisulu’ya göre, ekosistemin gelişimi adına yapılan yatırımlar umut vaat ediyor. “Peak Games, Hepsiburada, Getir ciddi motivasyonlar sağlıyor” örneğini veren Başak İlisulu, “Bu, daha da artar. Bu, ayırabilecekleri parası olan şirketler, kişiler için yatırım aracı” dedi ve devam etti:
“Biz de iş insanlarını, sermaye sahiplerini bu alanlara yönlendirmeye çalışıyorduk. Projenin doğru seçimi, proje ile ilgili hukuki süreçlere hakim olma, yatırımının bilinçli yapılması önem taşıyor. Son yıllarda bazı hukuk firmaları, start-up hukuku üzerinde uzmanlaşıyor. Çünkü ciddi bir ihtiyaç var. Yeni yatırım yöntemleri geliyor. GirişimTürk’ü ilk kurduğumuzda iş adamlarının yatırımlarının bir kısmını start-up’lara kaydırmaları ve elbirliği ile buradan global markalar çıkarmayı addediyorduk. Bu bilinci şimdi görmek bizi mutlu ediyor. Bu konulara meraklı birkaç kişi bir araya gelerek bir şirket kuruyor ve hangi projelere yatırım yapabileceklerine yönelik piyasaya çıkıyorlar. Hukuki, finansal süreçlerin izlenmesinde bir açık görüyorum. Bu alanların gözlemlenmesine, sürecin takibine ilişkin insanlara ihtiyaç var. Çok kurumsal firmaların bile kurdukları yeni fonlardan bu insan kaynağına ihtiyaçları olduğunu gözlemliyorum. Tarım, sağlık gibi sektörler öne çıkmıştı. Daha da fazla konuşulacaklar. Teknolojiyi üreten şirketlere ciddi iş düşüyor. Pazardaki ihtiyaçlara yönelik dünyaya fayda sağlayacak alanlarda ne yapabileceklerine bakmaları lazım. Kurumsal firmalar, bu bilinç düzeyinde bakıyorlar. KOBİ büyüklüğündeki firmalar için ise henüz bu yaygınlaşmış değil. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri kapsamında teknolojinin elbirliği ile korunması öncelikli olmalı.”
Planlı ve stratejik düşünmek gerek
Göktekin Dinçerler’e göre, yatırımcıları, girişimcileri, bunlara destek veren danışmanlar olarak tümünü düşündüğümüzde ortada bir de mevzuat, bu ekosistem içerisindeki tüm alanlarda bir büyüme var. “Tohum olan şeyler filizlenmeye başladı. Bazıları fidan, ağaç oldu. Bir alan geride kalsa belki diğer alanların gelişmesini engelleyecek; ama bir alan büyüdükçe diğer alanlara da ihtiyaç, fırsat doğuruyor” örneğini veren Göktekin Dinçerler, şöyle devam etti:
“Bazı şirketlerimiz, globalleşme anlamında bir iş sundukları için çok ciddi kazandılar. Oyun sektörü gibi uzmanlık alanları oluştu. Yetişmiş, birikimli insanların başka şirketler kurması ve başarılarını devam ettirmesi, bu alandaki insanların ülkede ve dünyada uzmanlaşması, büyümenin bir sonucu. Büyümenin diğer alanlarda da hızlı olması önemli. Tüm ekosistemin benzer bir hızda gidebilmesi için yatırımcıların da olgunlaşması lazım. Buradaki iş yapış şeklinin, mevzuatın, bu mevzuatı bilen, anlayan insanların, danışmanların sayısının artması şart. Bu ne kadar hızlı olursa, sistem o kadar hızlı ayağa kalkıyor. Ancak geleneksel diyebileceğimiz sağlık, tarım gibi potansiyeli yüksek pek çok alan var. Çevre, sosyal, yönetişim ile ilgili şirketlerin duyarlılığı ve bu duyarlılığa sahip şirketlere daha fazla yatırım yaptıklarını görüyoruz. Bu olgunlaşmanın paydaşlarından biri olarak bu konuların daha fazla gündeme geleceğini düşünüyorum. Bu anlamda biraz daha planlı ve stratejik düşünmek faydalı olabilir.”
Türk girişimler ve küresel adımları
Metin Salt’ın belirttiği gibi, herkesin bilgi yüklediği, ondan beslendiği bir yaşam ağacı örneği vardır. Ekosistemimizde sağlam bir ağaç yaratmak istiyorsak, bunu belirli dikeylerde kalarak yapamayız. Köklü bir ağaç yaratmak lazım ve Metin Salt’a göre, burada iki temel unsur var. Biri; zaman. Zaman arttıkça kökler güçleniyor. Bir diğeri de çeşitlilik. Bir ağacın kökleri gibi yayılmalıyız ve her alanda olmalıyız. “Türk start-up’larına 1 milyar dolar yatırım toplasaydık ve bunların hepsi Türkiye’deki yatırımcılardan gelseydi bunu çok sağlıklı bulmazdım. Sağlıklı bir sistem, hem içeriden, hem de dışarıdan para çeker” diyen Metin Salt, şu yorumları paylaştı:
“Bizde genellikle yurtdışındaki modeli kopyalayıp Türkiye’ye getiren start-up’lar olur. Ana amaç da; bunu Türkiye’de çok iyi yapıp birisinin kendisini satın alması yönünde oluyor. Siz, gidip rakiplerinizi almaya başladığınızda büyümüş, gerçek bir unicorn oluyorsunuz. Türk girişimcilerin yurtdışındaki rakiplerini almaya başladıkları gelişmeleri görüyoruz. Bunları yatırımcılar olarak desteklememiz, fark etmemiz lazım. Bizde fonların Hollanda’da kurulmasına ilişkin bir akım vardı. Bu akım, tersine dönmeye başladı. Türk tanımlamasına uygun fonlar artmaya başladı. Son dönemde çok daha fazla GSYF göreceğiz. Bu da katılımcının, yatırımcının sisteme daha fazla katılmak istediği anlamına geliyor. Melek ağları yıllarca çok büyük bir yük taşıdı. Finansal geri dönüş çok önemli. Hiçbir şey olmasa, bizden sonra gelen yöneticiler start-up kavramını biliyor. Bu ekosisteme giren herkes bir anda etkileniyor ve hemen yapmak istiyor. Çok fazla Türk orta kademe yönetici, start-up ekosistemi ile tanıştı. Kurumlar için sadece yatırımcı olmak yetmez, bunu tedarikçi olarak da kullanmalısınız. Girişimleri kullanmalı, satın almalısınız. Biz oyun ekosistemini bir anda kurmadık. Daha öncekilerin başarısı, daha sonrakilere hem yatırımcı getiriyor, hem de fiyatları yukarı çekiyor. Siz güçlü bir pazar yaratmadıkça güçlü girişimler de yaratamazsınız. Bir pazar yeri oluşturabilirseniz insanlar gelmeye başlıyor. Bir diğer güzel girişimcilik örneği; Türkiye’de girişim kuran yabancılar. Ukrayna’da gelip Türkiye’de girişim kuranlar var. Türkiye’nin de bulunduğu coğrafyaya zaten hakimiz. Biraz daha Avrupa’da söz sahibi olmalıyız. Yatırımcılarımız yurtdışındaki girişimlere yatırım yapıyorlar. Yatırım yaptığımız yabancı yatırımlara giderek, onların da bizim ülkemize yatırım yapmalarını söyleyeceğiz. Güçlü bir yatırımcı network ağımız olmalı. Biz de paramız ile konuşmalıyız. Yurtdışına yatırımlar da çok önemli ve bu yapılıyor. Tüm bu çeşitliliği eklediğinizde, kökleri güçlü bir ağaç ortaya çıkarıyoruz. Burada herkes elini taşın altına koyuyor. Teşvikler de fena değil. Bizde etki fonu şeklinde yeni bir fon kurguluyoruz. Yeni Ar-Ge yasasına göre Ar-Ge teşviklerden gelen gelirlerin yüzde 2’sinin girişimlere aktarılması zorunluluğu var. Bence en mantıklı yöntem bu. Yani devletin ekosisteme hiç dokunmadan herkesi teşvik ettiği bir yöntem. Devlet teşvikleri bu konuda kendini çok geliştirdi. İlk günlerde doğrudan para veriyordu. Bugün yatırımcıyı, girişimciyi de destekleyerek daha olgun bir yere getirdi. Herkes üzerine düşeni yaptığında çevre, sürdürülebilirlik, şeffaflık anlamında Türkiye’nin Avrupa’daki kredibilitesi artacak.”