Elektronik sektörü
Bilişim, Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) ve elektronik cihazlar (elektronik sanayi) konusunda kişisel taksonomi anlayışım, “bilgi ve iletişim ürünlerinin bilgi ve iletişim teknolojilerine dayalı olarak elektronik sanayi tarafından üretilmesi” şeklinde. “Yazılım bunun neresinde?” diye soracak olursanız, “Neresinde değil ki?” yanıtını veririm. Dolayısıyla, elektronik sektörü denince benim anlayışım, yazılımıyla, donanımıyla çalışan ve bir işe yarayan bir ürünü getirip önünüze koyan çalışmaların bütünü. Bilişimi yazılımdan ibaret zannedenlerin dikkatine sunayım, bilişimin önemli kısmı donanım. Donanımı “Çin’den temin edilecek bir teferruat” olarak görürseniz de şu gerçeği ıskalıyorsunuz:
Donanım, bir fabrika ortamında bir üretim gerektiriyor. Bu üretim, yan sanayisi ile birlikte, kullanılan malzeme değerinin 2,2 ile 2,3 katı toplam iş hacmi yaratıyor. Bunlar o fabrikanın makinelerinin bakım onarımından tutun, fabrikanın temizlenip ısıtılmasına, işçilerin getirilip götürülmesinden yedirilip içirilmesine kadar farklı alanlarda. Tasarım ve nümerik kontrollü üretimde (CAD ve CAM), bir yığın yazılım ağırlıklı bilişim ürününü kullanmak da bunun bir parçası. Eğer o teferruat saydığınız kısmı Çin’den alacaksanız, bu 2,2lik “çarpan etkisi”ni de kaybediyorsunuz, o işler de Çin’e gidiyor.
Elektronik sektörünün paydaşları ile Temmuz ayından bu yana sektörün gelecek on yılda gideceği yönü kestirmeye çalıştık. Rapor, Kalkınma Bakanlığı’nın “Sanayide dönüşüm özel ihtisas komisyonu”na sunuldu. Temel belirlemelerden biri, ülkemiz elektronik sektörünün büyük kısmının, gücünün, ancak ürün geliştirme argesine yettiği. Araştırma ısmarlamaya ve o araştırma sonuçlarını teknolojiye dönüştürüp ürünlerinde kullanmaya gücü yok. Böyle olunca ürünlerini, sıradan teknoloji ile tasarlıyor. Ürünleri de hiçbir zaman süper ligde oynayan ürünler arasına giremiyor.
Üniversitelerimizde araştıran enstitüler olsa, sanayimizdeki araştırma merkezleri de gerçekten teknoloji üretse, bu açmazdan çıkacağız. Ne dersiniz, ümit var mı?