Eller aya, biz yaya!
Başlıkta okuduğunuz cümle eğer bilişim sektöründe çalışıyorsanız günde en az iki defa duymaya alışık olduğunuz bir deyimdir. Yani en az “kaçan tren” kadar popülerdir bu cümle bizler için. Çünkü sektör olarak donanım devrini kaçırmışızdır, yazılım trenini yakalayamamışızdır, mobili ise eh ancak son vagondan yakalayabilmişizdir. Sohbet konularımız hep bunlar işte.
Peki, neden sohbet konularımız bunlar ve bu konular üzerinde bir adım bile ilerleyemedik. Türkler olarak genetik kodlarımıza işlenen bir tembellik mi söz konusu olan, yaratıcılık yeteneğimizin eksik olması mı yoksa pazarlama bilmememiz mi? Bunların sebepleri artırılabilir hatta bu sebepleri arka arkaya dizersek buradan köy olur. Ama olmayacak olan ne biliyor musunuz?
Bizim bu trenleri hiç yakalayamayacak olmamız değişmeyecek ya da yakalayamadığımız trenlerin arkasından bakıp kalmalarımız değişmeyecek. Bazen “bir şey olsa mesela sihirli bir değnek değse bizim sektörümüze bir anda bilişim alanında dünya devleri arasında kendimize yer bulmuş olsak” diyorum ama sonra uyanıyorum soğuk terler içinde…