EN BÜYÜK ÇARPIŞMA BAŞLADI
KÜRESEL
Dünyada internetin geleceğini belirleyecek müthiş bir güç ve rant savaşı sürüyor. Bu savaşın en büyük çarpışması 3 Aralık Pazartesi günü Dubai’de başladı. BM’ye bağlı, 193 ülkenin üyesi olduğu ITU’nun (Uluslararası Telekomünikasyon Birliği) düzenlediği ve iki hafta sürecek olan WCIT-2012 (Uluslararası Telekomünikasyon Dünya Konferansı) 160’ın üstünde ülkenin hükümet düzeyinde temsili ile açılışını yaptı.
Konferansı bu kadar önemli ve tartışmalı yapan nedir? Toplantının gündeminde, en son 1988’de hazırlanmış olan ITR’ın (Uluslararası Telekomünikasyon Düzenlemesi), interneti de kapsayacak şekilde genişletilmesi var. Yani, internet ile ilgili bazı düzenlemelerin yapılmasında ve kararların alınmasında ITU’nun dolayısıyla BM’nin dolayısıyla da hükümetlerin daha fazla yetkisi olacak.
Bu düzenlemenin interneti nasıl tehdit ettiğini küresel kamuoyu dikkatine ilk olarak, ABD’nin düzenleyici kurumu olan FCC’den Robert M. McDowell getirdi. Wall Street Journal’da 21 Şubat’ta çıkan yazısında, McDowell’in “tüyler ürpertici” olarak nitelediği WCIT-2012 gündeminde en kritik ve tartışmalı konular iki başlık altında toplanabilir.
Birincisi, internetin yönetişimi ile ilgili. Başlangıcından bu yana internetin yönetişimi, aşağıdan yukarıya işleyen, çok paydaşlı bir modeldi. ICANN ve Internet Society tarafından, yürütülen, mühendisler, akademisyenler, STK’lar ve diğer paydaşları kapsayan, hükümet müdahalesi dışında bir süreç işliyordu. Her ne kadar bu sürecin fazlasıyla ABD merkezli olması bazı eleştirileri de beraberinde getiriyorsa da, şimdiye kadar internetin gösterdiği müthiş büyüme başarısının arkasında da bu oldukça saydam yönetişim modeli vardı.
Şimdi, başta Rusya, Çin ve İran olmak üzere, internetin gücünü hükümet kararlarıyla yönlendirmek veya sınırlamak isteyen ülkeler, ITU’nun internete ilişkin daha fazla yetki ile donatılmasını istiyor. Her ne kadar, ITU Genel Sekreteri Hamadoun Toure interneti kontrol etme gibi bir amaçları olmadığını defalarca açıkladıysa da, WCIT sürecinin ITU kuralları gereği gizli yürütülmesi ve Toure’nin açıklamalarında zaman zaman düştüğü çelişkiler, ciddi ve haklı kuşkular yarattı. Toure’nin bir diğer savunması da, ülkelerin şu anda zaten internetlerine müdahale edebildikleri ve ek bir yetkiye ihtiyaçları olmadığıdır. Bu doğru, fakat BM’ye bağlı ITU’nun, dolayısıyla hükümetlerin yetkilendirilmesine yönelik bir karar, hükümetlerin internete müdahalesine uluslararası bir meşruiyet kazandıracaktır.
İkinci önemli tartışma konusu, şu anda bedava olan uluslararası internet trafiğini, telefon iletişimindeki gibi ücretlendirme önerisidir. Büyük telekomünikasyon şirketlerinin üyesi olduğu ETNO’nun savunduğu “içerik gönderen ödesin” ücretlendirmesi ilk bakışta haklı gibi görünüyor. İnternetin üstünden işlediği hat sahiplerinin altyapı yatırımlarına devam edebilmesi için bu gelire ihtiyacı var denebilir. Fakat, uygulama zorluğu bir yana, internet şirketlerinden talep edilen bir ücret kaçınılmaz olarak kullanıcılara transfer edileceği için, sayısal uçurumu da olumsuz etkileyecektir. Telekom altyapısı yatırımları için başka finansman modelleri de mümkündür.
Tartışma konularının içeriğinin önemi yanında, bu büyük çarpışmaya hazırlık sürecinin kendisi de çok ilginçtir ve üstünde durmaya değer. Burada kısaca birkaç çarpıcı olayı özetleyerek, bu nefes kesen küresel mücadele süreci hakkında fikir vermek isterim.
Birincisi, mücadelenin hızı… Örneğin, 7 Kasım günü Toure’nin Wired dergisinde, ITU’nun internet hakkında niyetlerinin iyi olduğunu savunan ve karşı görüşleri haksız bulan yazısı çıktı. Bu yazı bir gün içerisinde öylesine bir eleştiri bombardımanına tutuldu ki, 9 Kasım günü hem Wired dergisi yazının başlığını değiştirmek hem de Toure yazısına yeni bir açıklama eklemek zorunda kaldı.