Endeks felaketleri
Dünya İş Okulu INSEAD’ın Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) ile birlikte her yıl yayınladığı Küresel İnovasyon Endeksi’nin 2012 edisyonunda (http://goo.gl/wX5H9), daha önceki yıllarda gözlenen düşüş eğilimi devam etti. Bu kez bir yıl içerisinde 65. sıradan 74. sıraya düştük. Vietnam ve Peru’nun üstünde, Bosna ve Namibia’nın altındayız. Son Avrupa İnovasyon Ölçümü’nde de inovasyon performansı bakımından Avrupa’nın sonuncusu sıfatımızı korumuştuk (http://goo.gl/P2YKp).
Son yıllarda Başbakan başta olmak üzere, konuyla ilgili bakanların ve bürokratların ağzından sürekli, inovasyon, bilim ve teknoloji, Ar-Ge yatırımlarının arttığını, bu alanlarda hızla ilerlediğimizi duyuyoruz. O halde küresel endekslerdeki baş döndürücü düşüşümüz nereden kaynaklanıyor? Ya onca yatırım boşa gidiyor, performanslı bir biçimde yönetilmiyor, yani ileri filan gittiğimiz yok, tersine geriliyoruz; ya da dünya bizi çekemiyor, gösterdiğimiz müthiş başarının kıskançlığından endekslerle oynuyorlar! Geçtiğimiz yıllarda TÜBİTAK yetkililerinden bu tür fantastik savunmalar duymuştuk. Meraklısı raporlara bakar ve hangi parametrelerle nasıl ölçüm yapıldığını inceler. Bu savunmayı bir kez daha duyarsam, dünya ekonometri alanında devrim yaratacak yeni ölçümleme modelleri ortaya atmadıkça susmalarını söyleyeceğim.
İnovasyon denilen şeyin Ar-Ge’den, Ar-Ge’nin de TÜBİTAK’ın “uzay araştırmaları”ndan ibaret olmadığını, önemli olanın TÜBİTAK’a kaç para aktarıldığı değil bu paranın nasıl kullanıldığı olduğunu yıllardır söylüyoruz. İnovasyonun ulusal ölçekte merkezi bir şekilde yönetilemeyeceğini, artık inovasyonun açık olma eğilimi içine girip, küresel ağlarda ve mikro ölçeklerde gerçekleştiğini de. İnovasyon sisteminin ilgili olumlu düzenlemelerden teşvik sistemlerine, açık ve katılımcı bilgi politikalarından orta ve yüksek eğitimin bilimsel ve teknolojik kalitesine, hak ve özgürlüklere saygılı bir hukuk devleti olmaktan iş yapma maliyetinin düşürülmesine kadar bir dizi etkileşimli politikanın uygulanmasına bağlı olduğu açık.
Oysa bizde hükümetin TÜBİTAK kadrolaşmasıyla yetinmeyip, TÜBA’yı da işlevsizleştirdiğini görüyoruz. Geçenlerde Avrupa Bilimler Akademisi, Cumhurbaşkanı’na artık TÜBA’yı bir bilimsel kurul olarak kabul etmediğini bildiren bir mektup gönderdi (http://goo.gl/Q9JrI).
Diğer politika alanlarına ise hiç girmiyorum. Atıl merkeziyetçi yönetim mekanizmalarını bile tamamen kadük hale getirdiler, yatay koordinasyona dayalı mikro inovasyon sistemlerini nasıl geliştirecekler? Şu kadar para harcadık diye göz boyamak kolay; kaç uluslararası patentin var, kaç küresel ölçekte ses getirmiş bilimsel çalışma yaptın, inovasyonun ekonomiye sağladığı katma değer ve rekabet avantajı ne durumda, bunlardan haber verin!