Endüstri 4.0 güvenliğinde çok katmanlı yaklaşım
Endüstri 4.0 çağında üretim sektöründeki dijitalleşme, gelişimin merkezinde yer alıyor. Daha yüksek verimlilik, üretkenlik, esneklik ve kalite kontrolü, dijital teknolojinin endüstriyel süreçlere entegrasyonunun sağladığı avantajların birkaçı. Ancak bu önemli avantajların yanı sıra dikkate alınması gereken dezavantaj da bulunuyor. Bu yorumu yapan Nokia Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Avrupa Başkanı Dr. Rolf Wener, değerlendirmesine şöyle devam etti:
“Yakın zamanda gerçekleştirilen bir IBM araştırması, 2023 yılında üretim sektörünün dünya çapında siber saldırılara karşı daha savunmasız hale geldiğini gösterdi. Raporda, saldırıya uğrayan ilk 10 sektör arasında siber güvenlik olaylarının dörtte birinden fazlasının bu sektörden olduğu belirtiliyor. Avrupa’daki üreticiler ise bu kıtada gerçekleşen önemli güvenlik tehditlerinin yaklaşık üçte biri (%32) ile daha da büyük bir risk ile karşı karşıya. Dünya ekonomisinin can damarı olan üretim sektöründeki kuruluşlar için güvenlik, göz ardı edilecek bir konu olamaz. Bir siber saldırı, sistemleri çevrimdışı bırakarak üretimi durdurabilir. Birkaç saatlik kesinti bile milyonlarca dolar kayba neden olabileceğinden, her saniye önem taşır. Bu nedenle güvenlik, günümüzün bağlantılı üretim dünyasında kritik bir rol oynamakta.
Siber güvenlik dünyasının evrimi
Geçtiğimiz birkaç on yılda siber güvenlik ekonominin genelinde önemli bir dönüşüm geçirerek, daha fazla önem kazandı. 1990’lı yıllarda, siber güvenlik öncelikle kritik görevleri yerine getiren sistem ve ağlara bağlı birkaç büyük şirketi ilgilendiriyordu. Zamanla internet bağlantısı yaygınlaştıkça, siber güvenlik ister büyük ister küçük olsun her tür kuruluş için çok ciddi bir öncelik haline dönüştü.
Taşımacılık, telekomünikasyon ağları, finansal hizmetler ve e-ticaret gibi birçok sektör bir dizi yeni tehditle karşı karşıya kaldı. Üretim gibi geleneksel olarak “çevrimdışı” çalışan sektörler bile yazılıma ve bağlanabilirliğe giderek daha fazla yatırım yaparak siber saldırılara da açık hale geldi.
Siber güvenlik savunmasının içeriği önemli ölçüde dönüşerek, ilkel güvenlik duvarlarından ve uç nokta güvenliğinden, entegre operasyonel teknoloji/endüstriyel tesis güvenliğine, sosyal mühendislik ve kimlik avı saldırılarına karşı korumaya, otomatik tehdit algılamaya ve yapay zeka destekli örüntü tanımaya doğru evriliyor. Bu dönüşüm siber güvenliğin yalnızca en yeni teknolojilere sahip olmaktan ibaret olmadığını gösteriyor: Siber güvenlik aynı zamanda bir kuruluşun tartışmasız en değerli varlığı olan verilerini nasıl koruyacağına dair bir çerçeve oluşturmak için bütünsel stratejiler ve süreçlerin hayata geçirilmesini de içeriyor.
Üretimin eski ekipman sorunu
Endüstri 4.0 terimi, son teknoloji makineler ve robotlarla dolu fütüristik fabrika görüntülerini çağrıştırıyor. Ancak bu bazı yeni tesisler için doğru olsa da, üretim sürecinde hala kritik rolü olan eski ekipmanlarla entegre edilmiş son derece karmaşık ve birbirine bağlı sistemler de varlığını sürdürmekte.
Modern güvenlik tehditlerinden daha eski olan bu tür makine sistemleri, üreticinin BT sistemine bağlandığında saldırılara karşı savunmasız kalıyor. Bu durum üreticiler için farklı teknolojik dönemlere ait her biri giriş noktası olma riski taşıyan birbirine bağlı cihaz, sensör ve makinelerden oluşan geniş bir ağ oluşturuyor ve karmaşık bir senaryo ortaya çıkarıyor. Daha önce birbirinden bağımsız olan cihazların artık birbirine bağlı olması daha geniş bir dijital fabrika sistemi ortaya çıkarıyor. Bu genişleyen saldırı alanı siber saldırganlara tüm bağlı cihazlardaki zayıflıkları tespit etme fırsatı sunuyor. Bu kadar heterojen bir ortamın verimlilikten taviz vermeksizin güvenceye alınması neredeyse imkansız bir görev haline geliyor.
Fiziksel ve dijital güvenlik arasındaki sınırın da çok net olmaması, işleri daha da karmaşık hale getiriyor. Zararsız gibi görünen bir sensörü hedef alan bir saldırı, artık bir üretim hattının tüm çıktısını sabote edebiliyor. Bunu küçük bir penceresi açık kalmış bir yüksek güvenlikli binaya benzetebiliriz. Bu tür bir zayıflık kritik bir erişim noktasına dönüşerek saldırganlara ana koruma sistemini baypas etme imkanı sunarak tüm tesisi tehdit altında bırakıyor. Korunması genellikle daha zor olan eski ekipmanların varlığı zorluk seviyesini daha da artırıyor.
Çok katmanlı yaklaşım
Endüstri 4.0’ın karmaşık ve bağlantılı yapısı, merkezinde Sıfır-güven mimarisinin yer aldığı çok katmanlı bir siber güvenlik stratejisini gerekli kılıyor. Bu sistemde, bir ağdaki tüm verilere şüpheyle yaklaşılır ve erişim talebinde bulunan tüm kişi ve sistemler için sürekli kimlik doğrulaması yapılır. Veriler ve iş yükleri ağ içindeki daha küçük güvenli bölgelere ayrılır. Örneğin; otomasyon sistemleri gibi kritik işlevleri yerine getiren iş yükleri e-posta veya idari yazılımlar gibi daha az kritik işlevleri yerine getiren iş yüklerinden ayrılır. Bu ayrım, tek bir noktadaki bir güvenlik açığının vereceği hasarı sınırlandırır.
Gelişmiş üretim ve yüksek performans uygulamaları için gömülü güvenlik protokollerine sahip güvenli özel 5G kampüs ağları güçlü ve esnek bir çözüm sağlar. En önemli iş yüklerini özel ağlarda çalıştırarak bu iş yüklerini daha geniş tehditlerden izole eder. Ayrıca uç bilişim becerilerinin tesis içine dağıtımı da verilerin ifşa olma riskini minimuma indirebilir ve verilerin harici bulut hizmetlerine bağlanma ihtiyacını azaltabilir. Yapay Zeka ve Makine Öğrenmesi gibi yeni gelişen diğer teknolojiler verileri ve kullanıcı davranışlarını yakından analiz ederek herhangi bir sorun oluşmadan önce olası siber saldırıları tespit edebilir.
Eski sistemlerin göz ardı edilmemesi önemlidir. Sistemin tamamının elden geçirilmesi pratik olmasa da, güvenliğin güncellenmesi ve zayıflıkların değerlendirilmesi eski makinelerin sisteme bağlanması ile ilişkili birçok riski azaltabilir. Mevcut altyapıya kesintisiz olarak entegre olan platformlar dağıtımı sadeleştirebilir. Sürekli izleme ve adaptasyon ile bir araya geldiğinde, bu yaklaşım üreticilere dijital dönüşümü güvenli şekilde sürdürme konusunda destekleyebilir.
Endüstri 4.0 şüphesiz üreticiler için gelişim anlamına gelmektedir ancak yeni siber güvenlik tehditlerine karşı dikkatli olunmalıdır. Bu zayıflıkların anlaşılması dijital çağda bağlantılı sistem ve operasyon güvenliği için ilk adım. Sürekli değişen tehdit ortamı, üretim sektöründe güvenliğe proaktif yaklaşımı gerektiriyor. Bütünsel bir güvenlik stratejisi dijital dönüşüm projelerinin tümünde sonradan akla gelen bir konu değil merkezi bir öncelik olmalıdır. Sürekli eğitimin yaşamsal önemi vardır. Bilgi edinmek, protokolleri güncellemek ve siber güvenlik uzmanlarıyla birlikte çalışmak, siber güvenlik stratejinizin sağlam olmasını ve kuruluşunuzun uzun vadeli başarıya ulaşmasını sağlayacaktır.”