Fare ile dünya değiştirilebilir mi?
Yeryüzünde ikinci kez dünya savaşı yaşanıyordu. Douglas Engelbart o dönemde yaşayan birçok insan gibi hayatının belki de en zor günlerini geçiriyordu. Radarın başında bir teknisyen olarak ekrana öylece bakıyor, ekranda hareket eden noktalara dalıp gidiyordu. Müthiş zekâsı hiç boş durmuyordu ki, bir an yine savaş dünyasından hayal dünyasına geçti. Ekrandaki alanlara daha kolay hükmedebileceği, belki bir tık ile komut verebileceği bir şeyler düşünüyordu.
Aradan yıllar geçti. Hayali hep aklının bir köşesinde duruyordu. Hayallerinin peşinden koştu ve yıllar sonra bilgisayar ekranında imleci gezdirebilen ilk fareyi tasarladı. Fare için bulduğu ad dışında her şey güzeldi. 1965 yılında başladığı çalışmayı doktor unvanı ile 1968 yılında sonlandırmıştı. İlk konferansta fare için “görüntüleme sistemleri için X-Y yer gösterici sistem” demişti.
Farenin ilk kullanıldığı bilgisayarı gören ve kullanımını bugünlere taşıyan isim ise çok ilginç. Steve Jobs! Fareyi gördükten yıllar sonra o günü “Dünyayı değiştirmeye hazırdım” diyerek anıyordu. O gün farenin kendi şirketinde ürettikleri bilgisayarların satışında patlama yapacağını düşünür ve üretilebilir maliyetlere getirmek için ekibini kurar. Aylar sonra artık fare son kullanıcısını ile buluşur.
Bugün toplantı odalarımızdan birinin adı Douglas Engelbart. Her toplantı öncesinde kapısında asılı olan fotoğrafına bakıyor ve toplantı odasına bu büyük dehayı selamlayarak giriyorum.
Ne garip, buluşlar bazı kolaylıkları sağlarken bazı istekleri de doğuruyor ve bu neden sonuç ilişkisi teknolojinin sürekli gelişmesini sağlıyor. Yıllar önce ilk grafiksel işletim sistemlerini tetikleyen bu buluş, kullanımı kolaylaştırdıkça, yeni isteklerin de ortaya çıkmasına neden olmuştu. Yıllar geçti ki artık elimiz dokunmatik ekranlarda bu farenin yerine geçer oldu. Yakın zaman sonra da gözlerimiz bu işlevi yapacak gibi görünüyor.