Geçen Hafta Küresel Ekonomi Hakkında Ne Okudum & Ne Anladım
13 Nisan – 1 Mayıs haftası için Geçen Hafta Küresel Ekonomi Hakkında Ne Okudum & Ne Anladım aşağıda arz-ı endam ediyor ve bunları okurken de şunu dinlemeniz öneriliyor: https://youtu.be/puxC0ugcVpM (Timuçin Esen – Sevda Yüklü Kervanlar, Müslüm)
1-) New York Times’dan “İyi Bir Ekonomide Sahipsizdi ve Şimdi de Bir Krizde Mücadele İçinde – Straggling in a Good Economy, and Now Struggling in a Crisis” (https://www.nytimes.com/2020/04/16/business/economy/coronavirus-economy.html) adlı makale veya ŞİŞKO ÜLKENİN SISKALARI; ABD’de corona salgınından en fazla etkilenen ve etkilenecek düşük ücretli ve güvensiz işlerde çalışanların halini ahvalini konu alıyor.
- Makale; üzerinde “Amerikan Yolu gibisi yok.” yazan ve köpekleriyle arabalarında oturan müreffeh-bembeyaz-örnek Amerikan ailesini içeren afişin önünde yardım kuyruğuna girmiş fakir-siyah/esmer-görmezden gelinen Amerikalıları gösteren 1937 tarihli Margaret Bourke-White fotoğrafıyla konuya giriş yapıyor.
- Benzer bir durumun Covid-19 ile boğuşan bugünün Amerika’sında da yaşandığı, çok kısa bir süre önce bir sürü ekonomik göstergede rekorlar kıran ekonominin bugün gıda-barınak-tıbbi bakım dahi sağlayamayacak bir duruma sürüklendiği söyleniyor. Yayınlandığı 16 Nisan tarihinde 5,2 milyon kişinin daha işsizlik sigortasına başvurduğunu aktaran makale; 4 haftalık süreçte ulaşılan 22 milyon işsiz rakamının son 9,5 yılda oluşturulan iş sayısına eşit aynı olduğunu vurguluyor.
- ABD ekonomisinin şok emici bir niteliğe -ne yazık ki- sahip olmadığının ortaya çıktığı, bir tarafta kârı maksimize eden ama diğer tarafta riski de çok artırıp esnekliği ortadan kaldıran bir ekonominin inşa edildiği belirtiliyor. Salgından önce kaydedilen son 50 yılın en düşük işsizlik oranı ile yükselen borsa ve en uzun süreli büyüme başarılarının, ekonomik zayıflıkların görülmemesine neden olduğu anlatılıyor. Bu başarısızlıklar; düşük ve oynak ücretler, ücrete ek paketlerin yokluğu ve sonuçta da 10 yetişkinden 4’ünün plan dışı 400 dolarlık bir acil gideri dahi karşılayamayacak durumda olmaları olarak sıralanıyor.
- Orta sınıf Amerikalıların bile kırılgan mali durumları nedeniyle kendileri ve çocukları için endişelendikleri, şirketlerin çalışanlarından ziyade hissedarlarına ve kendi kısa vadeli getirilerine odaklandıkları, nitekim ücret ve sosyal yardımların son 20 yılda %5,4 azaldığı aktarılıyor. Sonuçta bir zamanlar gelir güvenliği sağlayan iş sahibi olmanın artık bunu falan sağlayamadığı, sorunun da işlerin yokluğundan ziyade düşük ücretli ve geçici olmaları olduğu, Hükümetten geçici nakit yardımı alanların yarısının bu tip işlerde istihdam edildiği için yardıma muhtaç oldukları anlatılıyor.
- Ne kadar süreyle çalışılacağının dinamik olarak bilgisayarlarla belirlendiği ve değiştirildiği, ücretin de çalışma süresine bağlı olduğu ABD’de ücretlerin planlama yapılamayacak ölçüde oynak ve üstelik düşük olduğu hatırlatılıyor. Son 10 yılda ücretlerin iki katı oranında artan sağlık giderleri ve az gelirli ailelerin gelirlerinin yarısını ve orta gelirlilerin de 1/3’ünü harcamak zorunda kaldıkları kira giderlerinin salgınla birlikte ortaya dökülen kırılganlığın esas nedenleri olduğu belirtiliyor.
- Teknolojik gelişmeler ve artan küreselleşmeye ek olarak devlet desteklerinden yararlanan şirketlerin (mesela havayollarının), çalışanlarına-kapasitelerine yatırım yapmak veya zor zamanlar için rezerv biriktirmek yerine kârı dağıtmak şeklindeki kısa vadeli tercihlerinin, mevcut krizin önemli nedenlerinden biri olduğu söyleniyor ve kriz patlak verince bu şirketlerin milyonlarca işçiyi işten çıkarıverdikleri hatırlatılıyor. Sağlık sigortası sisteminin işverenlere dayalı olmasının işlerini kaybedenlerin sağlık sigortası sisteminden de çıkmalarıyla sonuçlandığı ve “kriz sırasından önce işini kaybedecek” daha az eğitimli işçilerin zaten dökülen sosyal yardım sistemlerine başvurmaktan gayri bir kurtuluşlarının kalmadığı belirtiliyor.
- Sonuçta; gıda yardımı alanların son 3 hafta içinde %40 arttığı, kiracılarının ¼’ünün kiralarını ödeyemediği, evsizlik yardımı talebinde bulunanların salgın sonrası 4 katın üzerinde arttığı, hülasa düşük ücretli güvensiz işlerde çalışanların, yani daha ziyade azınlıkların ve göçmenlerin ve Afro-Amerikalıların krizden en çok etkilenenler olduğu söylenerek başta zikredilen Margaret Bourke-White’ın meşhur 1937 tarihli fotoğrafı tekrar hatırlatılıyor.
- Dünyanın en büyük ekonomisinin vatandaşı olmanın neden hiçbir anlama gelmediğini veya bu kadar akıl-teknoloji-zenginliğin bu aşsız-damsız-geleceksiz kalanları neden korumadığını veya böyle bir düzenin meşruiyetini nereden aldığını anlamak buradan bakınca çok mümkün görünmüyor. Bu düzeni en güçlü ve sıkı eleştirenlerin veya türlü rakamlar ve en gelişkin istatistiklerle bu durumu ayan beyan ortaya koyanların yine ABD’den çıkmasına ve ama pek bir şeyin değişmemesine anlam vermek daha da zor görünüyor. Artık “Bir koyun bir öğün” mü dersiniz yoksa “Altta kalanın canı çıksın” mı veyahut “Tüm hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir” mi bilinmez, bu dünya bel veriyor, diz veriyor, acı veriyor ama el vermiyor, omuz vermiyor ve de hayat vermiyor.
2-) Medium’dan “Amerika Ekonomik Olarak İntihar Ediyor ve Amerika Ekonomik Olarak (Halâ) İntihar Ediyor – America is Committing Economic Suicide and America’s (Still) Committing Economic Suicide” (https://eand.co/america-is-committing-economic-suicide-c7c1f7122169 ve https://eand.co/this-is-what-economic-cataclysm-looks-like-7c7cb0a5956f) adlı iki makale veya BURAYA KADAR İYİ GELMİŞLER; ABD’nin corona salgınına zayıf tepkisinin muhtemel sonuçlarını konu alıyor.
- 3 Nisan tarihli ilk makale; ABD’nin corona salgınıyla birlikte tarihinin en büyük şokunu yaşadığını belirtiyor ve salgına karşı uygulamaya alınan teşviklerin niye çok yetersiz olduğunu açıklamaya koyuluyor.
- İlk olarak ABD’nin yıllık 20 trilyon dolar büyüklüğünde bir ekonomiye sahip olduğu, firmalarının %99’unun KOBİ’ler olduğu ve bunlar için 20 trilyon dolarlık büyüklüğün sadece %2,5’ine denk gelen 500 milyar dolarlık bir teşvikin önerildiği belirtiliyor. Bunun işletmeler için sadece 1 ya da en fazla 2 haftalık işletme sermayesi anlamına geldiği vurgulanıyor. Oysa bu işletmeleri ayakta tutacak talebin öznesi olan insanların 1-2 haftadan çok daha uzun bir süre evlerinde kalacakları, yani bu teşvikin işletmeleri ayakta tutmak için çok yetersiz kalacağı, sonuçta da bir sürü işletmenin kapanacağı anlatılıyor.
- İkinci olarak teşviklerin ayan beyan yetersizliğinin KOBİ’leri sınırlı teşviklere ulaşmak için paniğe sürüklediği, teşvikler için üretilen karmaşık bürokrasinin hem teşvik almayı zorlaştırıp hem de paniği körüklediği, bunun da Keynes’in “güven ortamını tesis edip herkesin elindeki likiti saklamasıyla sonuçlanacak sonsuz kriz döngüsünden kaçınma” şeklindeki önerisinin tam tersi bir pratik anlamına geldiği anlatılıyor.
- Her bir Amerikalı için vaat edilen 1.200 dolarlık yardımın anlatıldığı gibi olmadığı, insanların bunun için bir sürü gelir testinden geçmesinin gerektiği ve sonunda da 1.200 doların epey altında bir meblağı alabilecekleri belirtiliyor. 60 bin dolarlık ortanca gelir üzerinden hane halkının haftalık gelirinin 1.100 dolar olduğu, dolayısıyla verilen 1.200 dolarlık yardımın hane halkları için sadece 1 haftalık bir gelir anlamına geldiği söyleniyor. Bu 1 haftalık yardımın, tıpkı işletmeler gibi bireyleri de paniğe sürüklediği ve 2 hafta içinde 10 milyon insanın işsizlik sigortasına başvurduğu vurgulanıyor. Bu trendin sürmesi halinde 164 milyon çalışanın olduğu ABD’de çalışanların %24’ünün 2 ay içinde işsizlik sigortasına başvurmuş olacakları ve virüs salgının da kuvvetle muhtemel 2 ay içinde falan bitmeyeceği söyleniyor.
- İşsizlik %25’e ulaşınca bir ekonominin fiili olarak sona ereceği, işlerin ve işletmelerin geri dönemeyecek şekilde ortadan kaybolacağı, gelirlerin ve tasarrufların buharlaşacağı, umutsuz ve öfkeli insanların da artık lüks tüketim malı haline gelmiş demokrasi yerine diktatörlüğü talep edecekleri söyleniyor. Böylece, eğer bir şey yapılmazsa bu pizza kutusundan maskeler ve çalışmayan ventilatörler dünyasının bu yaz sona ereceği öngörülerek çözüm önerisine geçiliyor.
- Önerilen şey; rezerv para konumunda olan doları bolca basıp dağıtarak işletmeleri (dolayışla işleri) ve bireyleri desteklemek, salgın sona erdiğinde de ABD için kendi kendine borçlanma anlamına gelen bu borçları affederek yola devam etmek oluyor. Bir çözüm mottosu olarak da yarına sahip olmak için bugüne ihtiyaç duyulduğu ve bugünü kurtarmak için yarından ödünç almanın gerektiği söyleniyor. ABD’deki kapitalizm anlayışının borç, kredi, para ve finans gibi kavramları gerçek şeyler olarak kabul ettiği, oysa bunların sadece birer aslında kamu malı olan sosyal kurgular olduğu ve eğer bugün kullanılmazlarsa işlerin çok daha kötüye gideceği belirtilip ilk makale sona erdiriliyor.
- İlk makaleye gelen eleştiriler üzerine yazılan ve 24 Nisan tarihli ikinci makale ise; işsizlik sigorta başvurularının toplamda 26 milyona çıktığını ve bunun da işsizlik oranının salgın öncesi skor olan %3’den %16’ya çıkardığını belirterek ve–önceki makaledeki tahminine referansla- iki ay içinde işsizlik oranının %25’e çıkacağını tekrarlayarak savunma ve karşı saldırısına başlıyor. Öncelikle işsizlikteki bu artışın Büyük Buhran ve savaş dönemlerinde dahi görülmediği, dolayısıyla buna verilen tepkinin, yani destek ve teşviklerin hiç olmadığı ölçüde büyük olması gerektiği, ancak Trump yönetiminin işletmeleri ve hane halklarını sadece 1 hafta yetecek bir destekle yetindiği hatırlatılıyor.
- Bu küçücük teşviklerin karışık bürokrasi marifetiyle bir de geciktirilmesi sonucu bir daralma sarmalının başladığı, ekonomiye güveni kaybolan insanların daha az para harcamalarıyla bu az harcama ve kazanma durumunun geçici bir durumdan kalıcı bir yapıya dönüştüğü vurgulanıyor. Sonuçta da eşitsizlik, tekeller, düşük ücretli işler, sömürücü kurumlar, sürekli borçluluk, siyasi aşırılık ve sosyal güvensizlikle dolu 10 yıllık bir döneme girildiği öngörülüyor.
- Şu anda yok olan işlerin bir daha geri dönmeyeceği, zira türlü tasfiye ve iflas maliyetleriyle uğraşan küçük girişimcilerin bir daha işyeri açacak ve dolayısıyla işçi istihdam edecek takatlerinin kalmayacağı anlatılıyor. Büyük işletmelerin ise bu dönemde çok daha az işçiyle çalışmayı öğreneceği, mağazalara, showroomlara veya depolara ihtiyaçlarının kalmayacağı, bunlar yerine Amazon, Instacart, Google vb. hiper verimli hizmetleri kullanarak kârlarını maksimize edecekleri ve bir daha asla bu seviyelerde istihdamla uğraşmayacakları söyleniyor.
- Bu sürecin doğal olarak tekellerle sonuçlanacağı, mega işletmelerin KOBİ’leri silip süpürme trendinin tamamen galebe çalacağı, Amazon, Netflix, Facebook, Google, Instagram ve Netflix’in tepemize çıkmalarının da bunu gösterdiği anlatılıyor.
- Bu mega teknokapital şirketlerinin ekonomik anlamda şu sorunları da beraberlerinde getirdikleri kaydediliyor: (1) Bu şirketlerin ekonomik büyüklüklerine kıyasla çok az ve de üstelik geçici istidamlar oluşturduğu, bugün bu şirketlerde çalışsalar da çok sayıda çalışanın eninde sonunda buralardaki işlerini kaybedecekleri belirtiliyor. (2) Bu şirketlerin tepede Bezos ve Brin gibi patronlar ile çok süper/süper/az süper ücretli tekno-soylular ve altta da düşük ücretli hizmetçilerden oluşan bir teknokast ekonomisi oluşturacakları söyleniyor. Üstelik bu şirketlerin bir sürü işi de kendilerinden bile daha kötü şartlar sunan taşeronlara verdiği, sonuçta da mesela ne Amazon patronu Bezos’un ne de taşeronlarının kimseye ne emekli maaşı ne de çocuklarını üniversitede okumalarını desteklemek için destek falan vermediği anlatılıyor. Mega teknokapital şirketlerinin ABD ekonomisine katkıları da sömürüyü kârı maksimize edecek seviyeye çıkarmak olarak açıklanıyor.
- ABD’de herkesin kendi namına ve sosyal güvenlik olmaksızın çalıştığı gig ekonomisiyle bir zamanların capcanlı orta ve işçi sınıfının fakir bir kast haline geldiği ve geleceği, bu düşük ücretli hizmetçilerin ise aslında birer serf ve köle oldukları belirtiliyor. Çünkü ortalama bir Amerikalının net borçlu olarak öldüğü, ne kadar çalışırsa çalışsın varlıklarının borçlarından az olduğu, tıpkı Ortaçağ köylüleri gibi mülk edinemediği, sağlık-eğitim-barınma hizmetlerinin tamamını kiraladığı ve borçlandığı, yani hiçbir şeye sahip olamadığı ve bunun da adının kölelik olduğu söyleniyor.
- Bu yeni fakir kastın sağlık sistemlerine girmek için tasarruf ve yatırım yapmayı hayal dahi edemediği, fakirlerle zenginlerin aynı haklara/imkânlara sahip olmamalarının normalleştirilmesinin de çaresizlik ve yıkımı daha da artırdığı ifade ediliyor. Bu durumun temel nedeninin; eğitimden sağlığa, konaklamadan emekliğe kadar her alanda ortalama Amerikalı için daha iyi bir hayatın ancak borçlanmayla mümkün olması olduğu gösteriliyor. Mantıken ABD gibi zengin bir ülkede sıradan vatandaşların bu tip şeyleri kendi gelirleriyle karşılamalarının mümkün olması gerektiği, ancak bunun mümkün olamadığı, zira ABD’nin tüm Amerikalıları değil sadece zenginlerini daha fazla zenginleştirdiği, fakirlerini ise daha da fakirleştirip sömürünün nesnesi yaptığı aktarılıyor.
- Bu kötü trendin son 20 yıldır sürdüğü, yani mega tekellerin yükselmesiyle yaşam standartlarının düştüğü, iş imkânlarının kötü yönde evrim geçirdiği, eşitsizliğin arttığı ve orta sınıf ile işçi sınıflarının yeni fakirlere dönüştüğü anlatılıyor. Bu ekonominin; en üstte ultra zenginlerin, ortada bu zenginlerin minyonlarının ve en altta da bunlara hizmet veren yeni fakirlerin olduğu kastlı bir toplum oluşturduğu, bu yeni fakirlerin de iki yakalarını bir araya getirmek için sabah Amazon’da bir şey satıp akşam Uber süren veya teslimat yapan insanlara dönüştükleri söyleniyor. Böyle bir dünyada herkes için sağlık ve eğitim hizmetleri ile emeklilik imkânları düşlemenin ise imkânsız hale geldiği vurgulanıyor.
- Böyle bir toplumun, tıpkı Weimar Almanya’sına olduğu gibi ve Putinist Rusya, Brexitçi İngiltere ile çoğu Doğu Avrupa ülkesine olacağı gibi birkaç on yıllık başarısızlıktan sonra otoriter faşizme teslim olacağı belirtiliyor. Bu tip ülkelerde sorunun kaynağı olarak hep bir ötekinin bulunduğu, mesela İngiltere’de ötekinin Avrupalılar, Hindistan’da Müslümanlar ve Rusya’da da yabancıların ötekileştirildiği, oysa esas sorunun ve ötekinin sıradan vatandaşa gitmesi gereken paraya el koyan bir avuç elit olduğu söyleniyor.
- Corona virüs salgınının şu 7 felaket trendini hızlandıracağı söyleniyor: (1) Yaşam standartlarında düşüş. (2) Eski tip sanayi işlerinin yok olması ve yeni tip düşük ücretli hizmet işlerinin artması. (3) Bu düşük ücretli hizmetçiler ve ultra zenginlerin oluşturduğu kastlı yapının belirginleşmesi. (4) Eşitsizliğin sarmal halinde derinleşmesi. (5) Ortalama insanın borçlu olmasının ve sonucunda yeni bir serf tipinin ortaya çıkmasının normalleşmesi. (6) Mega firmaların tekelleşmesi. (7) Otoriterleşme.
- Bu iki ilişkili ve ama ayrı makale; modern dünyadaki borç, kredi, para ve finans kavramlarının aslında birer sosyal kurgu olduğunu, bu kurguların verimlilik ve kârlılığı kutsal emirlere dönüştürdüğünü, oysa aslolanın insanı insan tutan doğru düzgün bir gelir ve sosyal saygınlık veren bir iş sahibi olmak olduğunu, dolayısıyla da bu kurgunun değişebileceğini ve değişmesi gerektiğini söylüyor. Eğer işleri korumazsak ve mega şirketleri tepemize koyarsak olup olacağın; sınıflı-umutsuz-karanlık bir dünyaya ermek olacağı ve bunun da; sözde zayıf koruyucu özde güçlü sever otoriterlik ile sözde otoriterlik karşıtı özde yeni otoriter devrimcilik arasında bitmez bir çatışmayı tetikleyeceği anlatılıyor. Çözüm olarak öne sürülen para basmak ve işler üzerinden bireyleri korumak reçetesi ise ABD için bile biraz naif görünüyor ve ama yine de kastsız bir toplumun ne nimet olduğunun insan daha bir farkında oluyor.