Geleceğin İşi Bugünle Başlar

BThaber Tarafından 31 Aralık 2020

1.2K Görüntülemeler

Cisco Networking Academy, 20 yılı aşkın süredir, 180’den fazla ülkede öğrencilerin, çalışanların ve teknolojistlerin dijital yetkinliklerini geliştirmek üzere, eğitim sektörü ile birlikte çalışıyor. Cisco Networking Academy Türkiye, kuruluşundan bu yana 100 bine yakın katılımcıya network, siber güvenlik ve programlama eğitimleri sundu.

Dünya tarihinde çokça düşünür, lider tarafından dile getirilmiş ‘Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu yaratmaktır.’ düşünce paradigması; pandemi ile kaderi ortaklaşmış, norm bildikleri ve hatta oyunun kurallarının değiştiği dönemimizin alametifarikası. Dijital dünyanın, Endüstri 4.0’ın, küreselleşmenin, teknolojideki üssel değişimin toplumlar, ülkeler, iş dünyası, gençler ve bizim için nasıl bir gelecek demek olduğunu anlamaya çalışırken, güncel kalabilmenin, gelecekte geçerli olabilmenin yöntemlerini düşünürken, pandemi ile birlikte elde kalmışlar da hızlıca azalıyor. Dönem, geçmişin çok hızlıca geçerliliğini değiştirdiği, kalıcı, etkin bir geleceği kurgulama zamanı. Yapay zekasından, büyük verisine, her türlü teknoloji; girişimcilikten sosyal sorumluluk esaslı uluslararası şirketlere, toplumsal ihtiyaçları adresleyen uluslararası örgütlere her türlü iş modeli; bildiğimiz her sektörün dijital izdüşümü de geleceği çizmede bize türlü imkanlar sunuyor.

Dünya Ekonomik Forumunun da üstlendiği misyonlardan biri olan geleceğin işi konusu teknoloji ve insan ekseninde dönüyor. Teknoloji açılımlar yaratırken, bir yanda da işleri, gereken yetkinlikleri, ölçekleri, insanlara, kurumlara, hatta ülkelere düşen rolleri değiştiriyor. İnsan bir yanda arkada kalan, demode olan iken; bir yanda da stratejik kaynak, rekabet gücü konumuna geçiyor. İş dünyasında ulusal sınırlar, kültürel farklar uluslararası şirketler ve küreselleşme ile silikleşirken, teknoloji ile sürekli iletişim, birlikte çalışabilirlik, dünya vatandaşlığı nosyonları ön plana taşınıyor. Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişme 24 saat devam eden üretim, geliştirme, sınır ötesi iş modelleri, yüksek mobilite getiriyor.

Tüm dünya demografik dönüşüm geçirirken, Türkiye ise yüksek yaşlanma hızı, kadınların iş gücüne katılımlarında artış ve çalışma yaşındaki nüfusun çokluğundan kaynaklı bir demografik fırsat penceresinden aynı anda geçiyor. Artan yaşam süresi ile çalışma hayatında 3 farklı jenerasyon artık bir arada çalışıyor. Yüksek eğitimin yaygınlaşması ve özellikle de gelecek işlerinin giderek artan düzeyde kalifikasyon beklentileri ile eğitim seviyesi de giderek yükseliyor. Geçmiş krizlerden öğrenimler de özellikle düşük yetkinlik seviyeli işlerin ve bu işlerdeki çalışanların daha çok etkilendiğini ve bunun eşitsizliği derinleştirdiğini pekiştiriyor.

Kurumlar sektörün ihtiyaçlarına, iş gereklilik ve kültürüne hazır adaylar arayışındalar. Gençler ve akademi bu talepleri karşılamada yetersiz kalıyor. Bu dinamikleri fırsata çevirebilmek de dönemi kendimize, çalışanımıza, iş gücümüze yatırım yaparak geçirmemize; değişen işleri karşılayabilecek yetkinlikler için mevcut ve gelecek iş gücüne eğitim imkanları sunmayı ve yeniden yapılanmayı gerektiriyor. Dünya Ekonomik Forum’un yayınladığı rapor, iş liderlerinin %94’ünün çalışanlarının yetkinliklerini arttırma ihtiyacını gördüklerini paylaşıyor. 2025 yılının sonuna kadar işverenlerin çalışanlarının yetkinliklerini artırmak veya yeni yetkinlikler kazandırmak üzere planladıkları programların işgücünün %70’den fazlasına ulaşması bekleniyor.

McLuhan’ın dediği gibi biz araçları, araçlar da bizi yeniden üretiyor. Günümüz teknolojileri ile paramızın saniyeler içinde dünyanın başka bir ucuna ulaşmasını, farklı coğrafyalardaki, farklı zaman dilimlerindeki katılımcıların Cisco Webex gibi uzaktan çalışma, telekonferans çözümleri ile bir araya gelmesini, birlikte çalışmasını; sınıflara gitmeksizin eğitimin devam etmesini, iki tıkla sepetimize eklediklerimizin saatler içinde kapımıza ulaşmasını bekliyoruz. Bizim kurgularımız, bizim değerlerimiz teknoloji ile çoklanarak, ölçekte devleşerek bize geri dönüyor. Pozitif olduğu kadar da üzerinde düşünülmesi gereken boyutlarda: Her yerden çalışabilme örneğin, kafeleri ofis yapmış, çalışana serbesti özgürlük vaad etmişken, şimdi ev-iş dengesini geri dönmez oranda yıkıyor, evi de iş haline dönüştürüyor. E-ticaret tüketim furyasını çılgınca besliyor. Dijital dönüşüm ve uzaktan çalışma pandemi sonrası da beklenen hibrid çalışma ortamının gerçeği olarak, birey ve kurumlara özellikle siber güvenlik alanında ek tehditler ve paralelinde ek sorumluluklar yüklüyor.

McKinsey’nin çalışmasında da pandemi dijital dönüşümün katalizörü olarak dikkatleri çekiyor. 800 kurumun katıldığı küresel ankette, işverenlerin %85’inin çalışan etkileşim alanlarını dijitalleştirdiği, %67’sinin de otomasyon ve yapay zekaya odaklandığı görülüyor. Kurumlar pandemi sonrasında ağırlıklı olarak sağlık ve güvenlik, teknoloji ve otomasyon ve online eğitim alanlarında işe alım yapacaklarını paylaşıyorlar.

İş dünyamızı etkileyen teknolojik gelişmeler:

Uzaktan çalışma teknolojileri
İçerik geliştirme ve paylaşma platformları
Otomasyon
Yapay zeka ile donatılmış yeni sanal mentorler, yöneticiler, iş arkadaşları …
Milyonlarca data girişi sağlayan IOT cihazları, datadan usgörüye, karar destek mekanizmalarına geçiş imkanı veren akıllı networkler, çözümler
Esnek, büyüyen, güvenli networkler
Özelleşebilen, ihtiyaca yönelik değişebilen, programlanabilen, entegre olabilen altyapılar, çözümler, uygulamalar …

ve daha niceleri Cisco Geleceğin İş Gücü raporunda listelenirken, işe yaklaşımımızın, iş kültürü yapılandırmamızın işin tanımı, yeteneğin, iş hayatı, çalışandan beklenenler, değerler üzerinde etkisine vurgu yapılıyor. Sanayileşme çağının getirdiği mutsuz çalışanın geleceğimizin tanımı olmaması için daha esnek, fırsat sunan, geliştiren, büyüten, ilham veren, potansiyeli ortaya çıkartan, bireyin de kişisel anlamını yakalayabildiği, kurumların uzun dönemli, sosyal sorumluluk farkındalıklı ve yapıcı bir ekosistem içinde var oldukları bir iş kurgulamalıyız.

Geleceğin işi salt dijital yetkinlik değil, kritik düşünme, problem çözme, öz-yönetim, insanlarla birlikte çalışabilme ve stres yönetimi gibi altyapısal yetkinliklere de dikkati çekmekte. Robotların dünyasında var olabilmek, gelişmiş yetkinliklerin kazanımı ve insani özelliklerin güçlendirilmesi ile mümkün görünüyor.

Gelecekte var olmak için de tüm zamanlar için geçerli stratejileri kendimizi geliştirme, birlikte çalışma ve sürdürülebilirlik olarak özetleyebiliriz. MEB’in ‘Güçlü öğretmen güçlü Türkiye projesi’, Sanayi Bakanlığının MESS projesi kamu-özel sektör-akademinin bir araya gelerek fark yarattığı projeler olarak doğru yolda örnekler. Teknoloji sayesinde bilgi ve teknik yapabilirlikler sonsuzlaşıyor. Aynı zamanda kırılgan dünyamızın doğal kaynakları ile dengenin kurulması giderek daha da kritikleşiyor. Uzun dönemli planlama ve çalışma, eko-sistemsel yaklaşım, kısa vadeli kazançları ve kapitalizmin negatif etkilerini yönetmek, çalışmalarımızda aynen geleceğin çalışanından beklediğimiz T yaklaşımı ile uzmanlaşma sağlamak bugünden yarına kollarımızı sıvayarak ilerleyebileceğimiz aksiyonlar.

Cisco’nun Geleceğin İş Gücü raporu küreselleşmenin, demografik dönüşümün ve teknolojinin getirdiği etkileri detaylıca incelerken, iş gücünün nasıl evrildiğine dair de bize yön gösteriyor. Cisco kendi DNA’sından yola çıkarak Dinamik Network Organizasyonları ile teknolojinin desteklediği, güçlü bir network ile birbirine bağlı, birlikte çalışabilirliği yüksek, ortak hedeflere koşan yeni organizasyon paradigması ile geleceğini kurguluyor. Kurumlara geleceğe ne denli hazır olduklarını ölçümlemek üzere bir değerlendirme anketi sunuyor. Kurumların dijital dönüşüm olgunluğunu ölçümleyen anketi Liderlik ve Kültür, Çalışma Esnekliği, Çalışma Ortamı, Teknoloji Çözümleri, Güvenlik ve İş Zekâsı alanlarında kuruma ayna tutuyor.

Pandemi ile gündem işin devamlılığı olurken, ilk fazda tüm projeler uzaktan erişim, süreçlerin otomasyonuna odaklandı. Ancak uzun soluklu olarak da işlerin devamlılığı, kurumun esnekliği ve dayanıklılığını sağlayıcı dönüşüm hedefleniyor. Kurumlar alt yapılarını, yaklaşımlarını, güvenlik politikalarını, çalışma şartlarını yeniden ziyaret ediyor, daha esnek, daha ölçeklenebilir, krizleri yönetebilir, riskleri minimize eden modelleri geliştiriyorlar.

Değişimi yönetebilme, değişimi kabul etme ve adaptasyon hem bugünün hem de geleceğin reçetesi gibi gözüküyor. Giderek sıklaşan krizler, teknolojik gelişmeler ve tüm bunların getirdiği sosyo-kültürel değişimler iş dünyamızın ve de toplumsal yaşamın hızlı çekimde oynanacağı anlamına geliyor. Birey ve kurum olarak bize düşen adaptasyonumuzu, ‘resillience’ımızı (psikolojik dayanıklılık, esneklik, çabuk iyileşme özelliği) arttırmak üzere harekete geçmek ve birlikte yaşanabilir, insanlığı ileri taşıyacak, ekosistemle uyumlanmış geleceği inşa etmek.

Cisco ‘Inclusive Future’ vizyonu ile herkese kucak açan, birey, kurum ve toplumu teknoloji ile yetkinlendiren, ekosistemine, doğaya dost bir dünya için çalışıyor. Bu vizyonda geleceğin iş dünyası için yatay organizasyonlarda başarılı olabilecek bireyleri işe alma, çalışanların networklerini güçlendirme, hatta kişisel markalarını yaratmalarını sağlama, girişimcilik, mentorlük ve yaratıcı düşünme kültürünü oluşturma ‘çalışan’ perspektifinden öne çıkıyor. ‘Liderlik’ alanında ise adem-i merkeziyetçi, organizasyondaki herkesten güç alan, farklılıklarla zenginleşen, birlikte çalışabilirliğin, iş ortaklıklarının önemli olduğu, sosyal girişimcilik anlayışının benimsenmesi ve liderlerin, katalistlerin çalışanlarca yukarıya taşınması kavramları dikkat çekiyor. Pozisyondan çok katma değerin en değerli oyuncuyu belirlediği bu yeni dünya, ilham aldığı spor müsabakaları gibi dinamik, son saniyesine kadar devam eden, vazgeçmemenin, skor için çokça denemenin, sahadakiler kadar saha arkasındakilerin de çok kritik olduğu, seyircisinden oyuncusuna, kameramanına deneyimde bütünleştiği bir iş dünyasının sinyallerini veriyor.

Referanslar: