Geleceğine sahip çık! Ama nasıl?
Biliyoruz ki; 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi hakkındaki kanuna tabi 150’yi aşkın sertifikalı Ar-Ge merkezinin sadece çok azında Ar-Ge yapılıyor. Türkiye Ar-Ge teşvikleriyle ilgili bir şeyler yapılmaya çalışılıyor lakin hedeflere varmak için çabalarken kurumlar arasında koordinasyon sıfır dense yeridir.
Ülkemizin en önemli bilgi, eğitim, tanıtım, iş ve işbirliği ortamı olan akademik arenada gerek teknoparklar gerekse üniversitelerin ilgili birimlerinde okuyan genç girişimcilerimizin Ar-Ge projelerini inceleme fırsatı bulabileceği “3. Türkiye Ar-Ge Zirvesi ve Fuarı” 8-10 Mayıs tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezinde gerçekleştirildi.
Etkinliğin bu yılki teması olan Geleceğine Sahip Çık; başta bireyler olmak üzere tüm kurumlara, sektörlere, ülkelere ve tüm dünyaya açık bir çağrı özelliğindeydi… Ancak, devletin ilgili kurumları bu önemli etkinlikte de yoktu!?
Zirve, Aktif Fuarcılık Genel Müdürü Mustafa İsmail Çetin’in açılış konuşmasıyla başladı. Ardından Turkcell Teknoloji Grubu Genel Müdür Yardımcısı İlker Kuruöz’ün konuşması yer aldı. Zirvenin sponsorları Turkcell, Aselsan ve Netaş’tı.
Açılış konuşmalarının ardından Samuel Freeman’ın (IXL Center) ‘Yeşil Yenileşim-Greenovate’ başlığıyla yaptığı sunum ilgi çekici bir bakış açısı getiriyordu. ‘Gelecek nesillerin yeteneğini tehlikeye atmadan bugünün ihtiyaçlarını karşılayarak YENİ DEĞER yaratmak’ olarak özetlenebilecek bu çalışmanın incelenmesinde yarar olduğu görüşü yaygındı. Bir de –Para, sürdürülebilir yenileşimi izler! sözü vardı ki katılımcıları iki kez düşündürdü…
İkinci günün en önemli oturumu “Hedef 2023: Ar-Ge olmadan asla!” başlığıyla açılırken devletin ilgilisi gelemeyeceğini bildirdiğinden panel, Netaş’ın Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Gönül Kamalı başkanlığı üstlendi. Bu önemli konuda dinleyicilere çok az soru sorma zamanı bırakılması birçok akademisyeni üzdü. Bir de eğitim konusunun ele alınmadan 2023 hedeflerinin tartışılması en önemli eksiklik olarak görüldü.
Derinlikli bir anlayışla hazırlandığı görülen oturum başlıklarını özetlemek gerekirse;
• Ar-Ge merkezleri, geleceği nasıl tasarlıyor?
• Yeni teknolojilerin Ar-Ge’ye etkileri,
• Zor tercih: Kolay para kazanmak mı, Ar-Ge yapmak mı?
• Bilgi üretenlerle (Üniversiteler) ürün üretenler (Sanayi) arasındaki işbirliği kültürünü nasıl oluşturabiliriz?
• Ar-Ge bir kültürdür. Laboratuvarlardan çıkaralım!
• Ar-Ge’nin gelişiminde ‘Fikri Mülkiyet’ haklarının önemi: Patent sayımızı nasıl artırabiliriz?
• KOBİ Ar-Ge yapar mı? Neden olmasın?!
• Uluslararası Ar-Ge’ye kapı aralayın: Teknoloji transfer olanakları,
…gibi çok önemli başlıklar altında yapılan oturumların her biri, ülkemiz geleceğine ışık tutmak amacındaydı…
Zirvenin üçüncü günü yapılan “Akademik Ar-Ge projeleri tanıtım toplantıları” sırasında ifade edilen –Türkiye’de MIT seviyesinde hocalar ve yetişmiş talebeler var, sözü iddialı gözükmesine rağmen gerçekçi bulundu. Önemli Ar-Ge çalışmalarının bulunduğu ancak, ürünlerin satılacak hale gelmesinin hala en büyük sorun teşkil ettiği konuşuldu. Fuar alanında ise özellikle iki şirketin standı dikkatleri üzerinde toplamıştı. Aselsan geniş bir ürün yelpazesini ziyaretçilere örnekleriyle sunarken Netaş standında ağırlıklı olarak yazılım uygulamaları öne çıkıyordu. Güvenli ağ geçidi, VoIP saldırıların önlenmesi (CFCA 2013 Raporuna göre bu sebeple kayıp 3,62 milyar dolar) gibi birçok çalışma görsel desteklerle sunuluyordu.
Yukarıda özetlemeye çalıştığım konularla ilgili çalışmaların sonucunda günümüzün gerçeklerine dönersek, söyleyecek epeyce sözümüz olduğunu belirtmem gerekir. Çünkü biliyoruz ki; 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi hakkındaki kanuna tabi 150’yi aşkın sertifikalı Ar-Ge merkezinin sadece çok azında Ar-Ge yapılıyor. Türkiye Ar-Ge teşvikleriyle ilgili bir şeyler yapılmaya çalışılıyor lakin hedeflere varmak için çabalarken kurumlar arasında koordinasyon sıfır dense yeridir.
Yabancı yatırımcı gelmiş Türkiye’deki Ar-Ge teşviklerini almak için sistemini kurmuş ama Ar-Ge çalışması yaptığı yok. Sadece maliyetlerini aşağıya çekmek için Ar-Ge merkezi kuran şirketler var. Bu kurumların Ar-Ge merkezi var ancak, yaptıkları hiçbir Ar-Ge çalışması ve ülkeye kattıkları herhangi bir değer yok.
Türkiye’de Ar-Ge yapan belli başlı on civarında şirket var. Hele ilaç şirketlerinin yaptığı ne Ar-Ge var ne de Ür-Ge. Geçen gün Ar-Ge merkezlerini teftişe giden bir üniversite hocası şunu itiraf etti -Gerçek bir rapor yazsak hepsi kapanır!!!…
İyi bir gelecek hayali başta bireyler olmak üzere tüm kuruluşların, sektörlerin ve ülkelerin peşinden koştuğu bir olgu. Nasıl olumlu ve pozitif bir gelecek yaratabiliriz? Geleceğimize nasıl sahip çıkabiliriz?
Gelecek, bilgiyi üreten ve bilgiyi stratejik rekabet avantajına dönüştürebilenlerin olacak. Sürekli ve istikralı büyümeye odaklı bir kurum, sektör ve ülkenin, bilgi üretmeden, bilgiyi topluma yararlı ürün ve hizmet haline getirmeden varolma ve yaşama şansı yok.
Hız ve teknoloji çağında gelişmiş ülkelerle geri kalmış ülkeler arasındaki fark hızla artıyor. Bilgiye dayalı teknolojiyi elinde bulunduran ve böylelikle gelişmiş bir sanayiye sahip olan bu ülkeler gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeleri kendilerine daha fazla bağımlı hale getiriyor.
Sadece tüketen değil aynı zamanda yüksek katma değerli teknolojiler üreten bir toplum olabilmek için araştırma ve geliştirme faaliyetlerine dayalı sanayi, bilim ve Ar-Ge politikalarını hayata geçirmek kaçınılmaz hale geliyor. Ar-Ge temelli bir ekonomiye sahip ve teknolojisini kendisinin ürettiği organizasyonların güçlü ve bağımsız olma şansı artıyor. Bilinmelidir ki; Ar-Ge olmadan ilerlemeden söz etmek mümkün değildir. Sevgili ülkemin değerli insanları; kalkın ki bu yer sizin yeriniz değildir!