Gelişimi yakalarken olası açıklar da takipte olmalı
Teknolojinin ilerlemesi, iş süreçlerinin dijitalleşmesi ve veri miktarının artması, artık saldırganların hedefleri ve öncelikleri üzerinde de etkili oluyor. Özellikle pandemi döneminde, uzaktan çalışma ve eğitim gibi nedenlerle internet kullanımının artmasıyla birlikte, bireysel güvenlik riskleri de arttı. Günümüzde, bireysel güvenlik riskleri arasında kimlik hırsızlığı, dolandırıcılık, siber taciz, şantaj ve sosyal mühendislik saldırıları var. Saldırganlar, kişisel bilgileri ele geçirerek veya sahte kimliklerle kişilerin güvenini kazanarak hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar.
Zyxel Networks Türkiye Ülke Müdürü Ömer Faruk Erünsal’a göre, kurumsal güvenlik riskleri ise daha geniş kapsamlı ve ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Bu nedenle, şirketlerin sahip oldukları, sakladıkları ve işledikleri hassas verileri korumak için tekil kişilere göre çok daha gelişmiş güvenlik önlemleri almaları gerek. Kurumsal güvenlik riskleri arasında siber saldırılar, veri sızıntıları, fidye yazılımları, şirket içi casusluk, ağ güvenliği zafiyetleri gibi tehditler var. Saldırganlar da şirketlerin ticari sırlarını ele geçirerek, müşteri bilgilerini çalarak, ağ sistemlerine zarar vererek veya fidye yazılımları kullanarak kullanıcılara maddi ve manevi zarar verebiliyorlar. Saldırganların hedefleri genellikle finansal kazanç, itibar zedelenmesi, bilgi sızdırma gibi amaçlar. Erünsal’ın belirttiği gibi, özellikle son dönemde siber saldırganlar, zayıf ve korumasız ağ altyapısına sahip kurumlara yönelik saldırılar gerçekleştiriyorlar. Ömer Faruk Erünsal ile teknolojik yeniliklerle birlikte büyüyen risk dünyasını ve çeşitlenen risklere karşı yenilenen güvenlik yöntemlerini konuştuk:
Gelişen teknolojiler ve 5G gibi iletişimsel yenilikler riskleri nasıl çeşitlendiriyor? Güvende kalmak için yeniliklere sırt mı dönmek gerek?
Bunlar birçok fayda sağlarken beraberinde bir takım riskleri de getiriyor. Bu riskler, kişisel veya kurumsal güvenliğimizi tehdit edebiliyor. Örneğin, 5G teknolojisi daha hızlı ve güvenli bir internet bağlantısı sağlarken, daha büyük veri miktarlarının taşınması için kullanılacağından, veri güvenliği risklerinin artmasına neden olabiliyor. Ayrıca 5G ağları, daha fazla trafik yönlendirme noktası nedeniyle güvenlik kontrol ve bakımı daha zor hale getirebiliyor. 5G ağlarının genişletilmiş kapasitesi ve hızı nedeniyle güvenlik ekipleri tehditleri engelleme konusunda yeni yöntemler oluştururken, mevcut güvenlik denetimi zorlaşabiliyor.
Birçok IoT cihazı belirli güvenlik eksikliğiyle üretiliyor ve bu cihazlar ağ yapısında milyarlarca ihlal noktası meydana getirebiliyor. IoT cihazları için yeterli güvenlik standartları olmaması, ağ güvenlik ihlallerine neden olabilirken bilgisayar korsanlığını kontrol edilemez hale getirebiliyor. Son olarak, birçok üretici siber güvenliğe yeterli önceliği vermiyor. Bu durum, daha fazla cihazın ağa bağlanmasıyla birlikte güvenlik açıklarının artmasına neden olurken, ağın güvenliğini tehlikeye atabiliyor. Bireylerin ve kurumların, siber güvenliklerini üst düzeye çıkaracak cihazları kullanmaları kritik öneme sahip.
Bununla birlikte, teknolojik yeniliklere sırt çevirmek de doğru yaklaşım değil. Bunun yerine, teknolojik gelişmeleri takip ederek ve güvenlik açıklarını en aza indirgemek için gerekli tedbirleri alarak güvende kalabiliriz. Özellikle kurumlar, teknolojik yenilikleri takip etmeli ve siber güvenlik planlarını bu gelişmelere göre güncellemeli. Bireyler de teknolojik yeniliklerin getirdiği riskleri bilmeli ve güvenliklerini korumak için sıkı bir şekilde şifre kullanımı, iki faktörlü kimlik doğrulama gibi temel güvenlik adımlarını uygulamalı. Hem kurumların hem bireylerin, ağ güvenliğini sağlamak için gerekli güvenlik cihazlarını temin etmeleri de önemli.
Yapay zeka, makine öğrenmesi ve edge mimarisi, farklı bir güvenlik katmanı yaratabilir mi?
Yapay zeka ve makine öğrenmesi, güvenlik sistemleri için etkili bir araç olabilir. Bu teknolojiler, algoritmalar aracılığıyla mevcut verileri analiz ederek anormal aktiviteleri tespit etmek ve saldırılara karşı hızlı bir şekilde yanıt vermek için kullanılabiliyor. Bununla birlikte, bu teknolojilerin kullanımı da bazı riskler taşıyabilir. Yapay zeka ve makine öğrenmesi sistemlerinin yanlış yapılandırılması veya kötüye kullanılması, yanlış teşhisler ve hatalı kararlar gibi sonuçlara yol açabiliyor. Ayrıca, edge mimarisi de ağ güvenliği için ciddi riskler oluşturabiliyor, çünkü bu sistemler daha az merkezi yönetim ile çalıştığından saldırganların verilere erişimini kolaylaştırabiliyor. Örneğin, edge cihazları genellikle birbirleriyle iletişim halinde çalışırlar. Dolayısıyla bir cihazda meydana gelen bir güvenlik açığı, diğer cihazlara da yayılabilir.
Edge mimarisi, cihazlarda ve ağlarda daha hızlı tepki süreleri sağlayarak, saldırıların daha erken tespit edilmesine ve önlenmesine yardımcı olabiliyor. Diğer bir taraftan edge mimarisi, ağ trafiğinin merkezden uzaklaştığı ve işlem gücünün daha dağıtık hale geldiği bir yapıya sahip. Bu da, siber güvenlikte hem avantaj hem de dezavantaj sağlar. Örneğin edge mimarisi, ağ trafiğinin merkezden uzaklaşmasını ve potansiyel saldırıların daha az noktada toplanmasını sağlar. Bu da saldırganların ağa erişimini zorlaştırabilir ve ağın daha güvenli hale gelmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, edge mimarisi üzerinde yerel olarak gerçekleştirilen işlemler, verilerin daha az merkezi depolama alanlarında tutulmasını sağladığından, siber saldırıların hedef aldığı veri miktarını azaltabilir ve verilerin güvenliğini artırabilir.
Sonuç olarak, edge mimarisi, siber güvenlik açısından hem avantajlar hem de dezavantajlar sunar. Bu nedenle, bu teknolojiler özenle, uygun güvenlik protokolleri ve önlemleri dikkate alınarak yapılandırılmalı. Ayrıca, bu teknolojilerin güncel kalması ve siber saldırganların kullanabileceği yeni açıkların takibi, güvenlik açısından önem taşıyor.
Kablosuz bağlantı gücü, güvenlikte artık nasıl bir yere sahip?
Kablosuz bağlantı kullanımı, saldırganların ağa girmesi ve hassas bilgilere erişmesi için bir kapı açabiliyor. Bu nedenle, güvenli bir kablosuz ağ oluşturmak için ağa erişimi olan tüm cihazlar, şifreleme yöntemleri, güçlü parolalar, doğrulama protokolleri ve diğer güvenlik önlemleri gibi bir dizi önlemlerle güçlendirilmeye ihtiyaç duyuyor. Bununla birlikte, kablosuz bağlantı gücü son yıllarda gelişen teknolojiler sayesinde daha da güçlendi. Örneğin, Wi-Fi 6E ve 5G gibi teknolojiler, daha yüksek hız, daha fazla kapasite ve daha iyi güvenlik özellikleri sunarak daha güvenli bir kablosuz bağlantıyı mümkün kılıyor. Ancak, kablosuz bağlantı, hala belirli potansiyel riskler taşıyor. Bu nedenle, kablosuz bağlantı gücünün güvenliği sağlamak için sürekli gözden geçirilmesi ve güncel kalması gerek. Ayrıca, kablosuz bağlantınızı koruyacak ve onu daha güçlü kılacak cihazları da temin etmek oldukça önemli.
İdeal bir güvenlik mimarisi hangi önceliklerle inşa edilmeli? Bu mimariyi kontrol ve gereken güncellemeleri yapmak için ‘yönetilen güvenlik hizmetleri’ tercih edilmeli mi?
Bir güvenlik mimarisi, öncelikle organizasyonun güvenlik risklerinin tespit edilmesi ve değerlendirilmesi ile başlamalı. Bu, organizasyonun hangi tür tehditlerle karşı karşıya olduğunun ve bu tehditlerin olası etkilerinin belirlenmesini sağlayarak güvenlik mimarisinin ihtiyaçlarının doğru bir şekilde analiz edilmesine olanak tanır. Güvenlik mimarisi, organizasyonun sahip olduğu ağ ve cihazlar için uygun güvenlik kontrollerine göre yapılandırılmalı ve uygulanmalı. Bu, şifreleme, kimlik doğrulama, güvenlik duvarı, ağ güvenlik çözümleri ve cihazları gibi güvenlik önlemlerini içerebilir. Güvenlik mimarisi, ağ ve cihazlarda meydana gelebilecek olası güvenlik ihlallerini izlemek ve yönetmek için bir olay yönetim sistemini içerir. Bu sistemler, olası tehditleri tespit ederek organizasyonun hızlı bir şekilde yanıt vermesini sağlar. Yönetilen güvenlik hizmetleri, organizasyonların güvenlik açıklarını izlemek ve düzeltmek için dış kaynaklardan yardım almalarını sağlar. Bu hizmetler, organizasyonun güvenlik hizmetlerini yürütmesindeki yükü hafifletir ve güvenlik açıklarını tespit etmek ve düzeltmek için gerekli kaynakları sağlar. Bu nedenle, organizasyonların bir güvenlik mimarisi oluştururken yönetilen güvenlik hizmetlerini kullanmaları da oluşturulacak güvenlik mimarisini güçlendirir.
Zyxel’in güvenlik öncelikleri, üründen uygulamaya nasıl şekilleniyor? Ar-Ge adına odaklandığınız temel başlıklar neler?
Bireylerin ve kurumların güvenliklerini sağlamak için birçok ürün ve çözüm geliştiriyoruz. Güvenli ve bulut destekli ağ çözümleriyle, kurumların ve ev kullanıcılarının bağlantılarını güvenli bir şekilde sağlamalarını amaçlıyoruz. Geliştirdiğimiz güçlü bulut teknolojileri sayesinde kolaylaştırılmış ve tümleşik ağ deneyimi sunarak ağların güvenliğini en üst düzeye çıkarıp siber saldırıların önüne geçiyoruz.
Zyxel’in güvenlik öncelikleri arasında ağ güvenliği, veri gizliliği, kullanıcı kimlik doğrulama, tehdit tespiti, kötü amaçlı yazılımlara ve yetkisiz uygulamalara karşı koruma sağlamak yer alıyor. Ar-Ge faaliyetlerimizle ağ güvenliği için sunduğumuz teknolojileri ve çözümleri sürekli olarak geliştirmekte ve güncellemekteyiz. Ar-Ge faaliyetlerimiz arasında geliştirdiğimiz teknolojilerle kullanıcıların veri güvenliğini sağlamak, yapay zeka ve makine öğrenimi gibi teknolojileri kullanarak tehditleri daha etkili bir şekilde tespit etmek ve engellemek için yeni güvenlik çözümleri geliştirmek, ürünlerimizin ve çözümlerimizin tüm güvenlik gereksinimlerini karşıladığından emin olmak için düzenli olarak testler ve doğrulamalar yapmak yer alıyor.