Genişbantın sayısal çağda önemi
Türk Telekom’un da kurucu üyeleri arasında yer aldığı Avrupa Sabit Hat Telekom İşletmecileri Birliği (ETNO), Fransa’nın tanınmış araştırma kurumu IDATE ile ortak bir çalışma yaparak Avrupa Telekomünikasyon Sektörü için yıllık Ekonomi Raporu yayınladı. ‘Sayısal Gündemi Birlikte Oluşturalım’ başlığını taşıyan raporun tanıtımı 19 Kasım 2010 tarihinde yapıldı.
Raporun tamamında göze çarpan en belirgin özellik olarak Avrupa’daki ekonomik durgunluğa, hatta gerilemeye rağmen ETNO’nun üyesi olan Avrupalı sabit hat telekom işletmecilerinin servis ve altyapı yatırımlarda hala öncü oldukları ve tüm sektörler arasında lider pozisyonda bulundukları anlaşılıyor. Raporda toplam sektörel yatırımın üçte ikisi bu üyeler tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyor.
35 farklı Avrupa ülkesinden 41 sabit hat telekom işletmecisini bünyesinde barındıran ETNO (2009 yılı için) 225 milyar avroluk bir iş hacmini temsil ediyor. Yapılan çalışma 27 Avrupa Birliği üyesi ülke dışında birliğe üye olmayan Norveç, İsviçre ve Türkiye’ye ilişkin istatistiki değerleri de içeriyor.
Raporda yer alan değerlere bakıldığında Avrupa Telekom sektörünün 2009 yılında yüzde 2,2 oranında küçüldüğü görülüyor. Gerek ekonomik sıkıntılar, gerekse düzenlemelerde ortaya çıkan belirsizlikler yüzünden yavaşlayan yatırımların 2008 yılı ile kıyaslandığında, 2009 yılında yüzde 6,4 daraldığı anlaşılıyor. 2010 yılının ilk altı ayına bakıldığında bu eğilimin sürdüğü, yatırım düzeyi aşağı-yukarı aynı olsada gelir açısından daha da küçülme yaşandığı tespit ediliyor. ETNO Direktörü Michael Barthelomew bu değerlerden çıkardığı bir sonuca işaret ediyor. Bartholomew’a göre gelir azalmaya devam ediyor, yatırım artıyorsa; işletmeciler ısrarla ve istikrarla yatırımlarını sürdürüyorlar demektir. Bu da Avrupa’nın Sayısal Gündem Politikalarıyla birebir örtüşen bir durumdur. Oysa, ekonomik krizleri bir kenara bıraksak bile, telekom pazarındaki yapısal değişikliklerden ötürü geleneksel ses iletişimi ve bundan elde edilen kazançlar yeni teknolojilerin tehdidi altında ve önemini yitiriyor. Raporda yer alan ülkelerde VoIP kullanan abone sayısı yüzde 30’luk bir artış göstererek 2009 yılı sonunda 54 milyona ulaştı. Bu sayı, bu yıl sonunda çok daha yukarılara çıkmış olacak. Aynı yıl için mobil telefon kullanımı ise 100 kişiye 126 SIM kartı (penetrasyon) düşecek seviyeye ulaşmış durumda. Her iki alanda da artış önceki yıllara göre hız kesmeden sürmekte. 2009 yılında Avrupa’da önünden fiber kablo geçen ev sayısı yüzde 45’lik bir artış göstererek 38,6 milyona geldi. Evine fiber bağlatan abone sayısı ise yüzde 76’lık bir artışla 4,8 milyonu buldu. IDATE’te Telekom Ekonomilerinden Sorumlu Başkan, Didier Poullot’un yaptığı saptamaya göre, telekom işletmecileri aslında, bugünkü konjonktürde riskli bir alana yatırım yapıyorlar. Bu yüzden yerleşik büyük telekom işletmecileri kendilerine yeni ve inovatif iş modelleri geliştirmek zorundalar.
Genişbant iletişim giderek yaygınlaşıyor
Genişbant iletişim uygulamalarının yaygınlaşması, örneğin IP-TV, on-line müzik, sosyal paylaşım ağları, ses trafiği azalsa bile veri trafiğini artmasına yarıyor. Bunun farkında olan işletmeciler Türkiye’de de, Avrupa’da da sadece şebekelerini genişletmek ve iyileştirmekle yetinmiyor, inovatif genişbant uygulamaları geliştirmek için de hatrı sayılır bütçeler ayırıyorlar. Türk Telekom’un son yıllarda satın aldığı teknoloji şirketleri aracılığı ile eğitim, oyun, IP-TV, webTV ve benzeri konularda kendi ürün ve servisleriyle pazara çıkmasını bu anlamda değerlendirmek gerekir.
Avrupalı işletmecilerin ağırlık verdiği yatırım konuları arasında e-sağlık, yaşlıların yaşamını kolaylaştırma ve enerji de ön sıralarda yer alıyor. Sadece e-sağlık konusunda ne yaptıklarına bakarsak; örneğin, Belçika’da Belgacom Recip-e adını verdiği bir model ile e-reçete dönemini başattı. Hem sağlık sektöründe çalışan profesyonellere, hem de hastalara yönelik çalışmalara odaklanan Belgacom’un Sağlık Bilgi Sistemleri, Teletıp ve Evde Hasta Bakımı gibi projeleri var. Benzer şekilde e-sağlık uygulamaları geliştiren Deutsche Telekom’un Almanya içerisinde klinik hizmetler, sağlık sigortası işlemleri ve telematik uygulamalar gibi farklı alanlarda sağlıkla ilgili çalışmaları var. Örneğin ‘Tümör Konferansları’ adlı uygulama farklı noktalardaki doktorların aynı hasta için elektronik ortamda bir araya gelmelerini, tahlil ve görüntü bulgularını paylaşmalarını ve teşhis ve tedavi için konsültasyon yapmalarını sağlıyor. Hasta hakları ile güvence altına alınması gereken kritik gizli bilgiler Alman Bilgi Güvenliği Federal Ofisi’nin Friedrichshafen’daki veri merkezinde saklanarak erişimi sınırlandırılıyor. Akıllı şehir olarak planlanan Friedrichshafen’daki bir başka uygulama ise harici insulin bağımlısı şeker hastalarının günlük şeker seviyelerini kayıt altında tutuyor ve GlukoTel Diyabet Yönetim Sistemi aracılığı ile bu hastaların yaşamını kolaylaştırıyor. Motiva adı verilen bir başka sistem ile uzaktan hasta takip edilebiliyor, kan basınçları, nabızları ya da ağırlıkları denetlenebiliyor.
Hollanda’da KPN’in uygulamaya koyduğu IPT (Teletıp) ve eZorg sistemleri ülkedeki tüm pratisyen hekimlerin tüm eczelerle kolayca elektronik ortamda bağlanmasını sağlıyor. Zorgconnect sistemi ise şeker hastalarının uzaktan şeker değerlerini bildirmesiyle onların ne yapmaları gerektiğini belirliyor. İngiltere’de Orange kısa numara kullanarak doğrudan ve kolayca sağlık kuruluşuna erişim imkanı sunuyor. Hastalar ve sağlık kuruluşları ile sağlık kuruluşlarında çalışan personelin kendi arasında kullanılan özel bir mesajlaşma sistemi sayesinde bir yılda 325 milyon sterlin değerinde tasarruf yapıldı.
Portekiz’de Portekiz Telecom prematüre doğan çocukları anne ve babalarının uzaktan video görüntülerle izleyebilmesi için özel bir sistem geliştirdi. Video-konferans ile doktorlar arası konsültasyon uygulamalarına imkan veren bir başka sistemi uygulamaya koydu. İsviçre’de Swisscom Evita adlı servisiyle doktorların teşhis ve tedavi süreçlerinde her türlü tıbbi veriye hızla ulaşmalarına imkan verdi. Danimarka’da TDC adlı işletmeci hastalıkları nedeniyle okula gidemeyen çocukların hastene odalarında uzaktan eğitim sorunlarını çözdü. İtalya’da Telecom Italia ise My doctor@home servisi ile kronik hastalığı olan kişilerin evlerinde sürenve uzun zaman alan tedavileri sırasında sürekli denetim altında tutulması gereken değerlerine uzaktan erişimi sağladı. İspanya’da Telefonica kalp, şeker, astım gibi kronik hastalıkları olanların evlerindeyken yaşamlarına konfor katacak uygulamalar geliştirdi. Kol-bacak ameliyatlarından sonra rehabilitasyon ekzersizleri yapan hastalara video görüntülerle uzaktan yardımcı olunmasını sağladı.
Sayısal çağ genişbant ile başlıyor
Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere, genişbant uygulamalarının yaygınlaşması bilgi ve iletişim teknolojilerinin bütünleşmesi ile mümkün olabiliyor. Telekom işletmecileri ister sabit hat, ister mobil şebeke altyapısına sahip olsun, bu altyapının hakkını verecek servis ve ürünlerden yoksunsalar, boşa yatırım yapmış olacaklar. Söz konusu, servis ve ürünler ise bulunulan ülke, o ülkenin coğrafi ve demografik yapısı, alışkanlıkları, kültürü ve eksiklikleri ile yakından ilişkili. Örneğin, Avrupalı yaşlanan nüfusu dolayısıyla yaşamdan gitgide kopan emeklileri yeniden yaşama döndürmek için projeler yapıyor, planlar ve düzenlemeler hazırlıyorken, bizim de Türkiye olarak genç nüfusumuza odaklanmamız doğru olandır. Bu doğrultuda, Milli Eğitim ve Ulaştırma Bakanlıklarımızın ortaklaşa başlattıkları F@tih Projesi çok önemlidir. Aynı şekilde sağlık, uzaktan eğitim, kalifiye eleman yetiştirme gibi konulara ağırlık verilmesi içinde bulunduğumuz Sayısal Çağı yakalamamız hatta öne geçmemiz için büyük bir fırsattır.