“Giriş dönemini başarıyla geçirdik, artık gelişme bölümündeyiz”
Sipay CEO’su Semih Muşabak: “Müşterinin tüm finansal ürünleri ve finansal teknolojiyi kullanabileceği bir yapıyı sunuyoruz. Bu konuda bir ürün seti hazırlamaya başladık.”
Ayhan Sevgi
Türkiye bankacılık sektörü, güçlü teknoloji yatırımları sayesinde pek çok ürün ve hizmeti dünyadaki rakiplerinden önce hayata geçirebilme becerisine sahip oldu. Bankaların teknoloji birimleri pek çok teknoloji şirketinden de büyük bir yapıya kavuşmuş olduğundan dolayı, finteklerin Türkiye’de gelişip, kendilerini bu alanda kabul ettirmeleri pek kolay olmadı. Kendilerinin de bu zorlu süreçlerden geçerek başarıya yakaladığını belirten Sipay CEO’su Semih Muşabak, bu durumun yurtdışı pazarlara açılmalarında ise hem kendilerine hem de diğer finteklere avantaj sağladığını kaydetti. Sipay CEO’su Semih Muşabak, sorularımızı yanıtladı.
- Finteklerin dünya ve Türkiye’deki gelişim süreçlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin finansal teknolojiler alanında büyük ilerlemeler kaydettiğini söyleyebilirim, ancak Türkiye’de finteklerin yol alması hiç kolay olmadı. Çünkü Türkiye’deki bankacılık sistemi “Ben her şeyi yaparım” anlayışıyla gelişti. Müşteriye önyüzde hizmet verme uygulamalarını, internet bankacılığını, katma değerli hizmetleri hep bankaların kendileri geliştirdi. Türkiye’deki bankalar uzun yıllar boyunca harika hizmetler sundular. Bu noktada BDDK ve Merkez Bankası’nın rolü de büyük oldu. Krizlerden sonra uygulanan düzenlemeler sonucunda Türkiye’deki bankalar sürekli bir adım önde olmak zorunda kaldılar. Türkiye’deki bankacılık sektörü bu kadar geliştiği için fintekler Avrupa veya dünya çapında büyük atılımlar yapamadılar. Elbette çeşitli başarılarımız var, ancak bu alanda yeterli gelişme sağlanamadı.
Dünyaya baktığımızda, bankacılığın biraz daha geride olduğunu hep görüyoruz. Bankalar geri planda kalarak operasyonları ve kredileri yönetirler. Örneğin, Almanya’da bir ticari bankaya gidip kredi almanız mümkün değildir. Önyüzde yer alan finteklerden kredi veya avantajlı katma değerli hizmetler alabilirsiniz, ancak Türkiye’de durum böyle değildir. Herhangi bir bankanın şubesine gidip “Kredi istiyorum” dediğinizde, kredi skorunuz ve gelir düzeyiniz yüksekse çok rahat bir şekilde kredi alabilirsiniz. Bu nedenle Türkiye ile dünya arasındaki en büyük farkın bu olduğunu düşünüyorum. Bu durum hem avantaj hem de dezavantaj olarak göze çarpıyor.
- Şu anda durum nasıl peki?
Tabii ki güçlü finansal gücü olan bankalarla rekabet etmek, başlangıçta bizi oldukça yordu. Ancak şu anda artık birbirimizle yarışmadığımız, aslında birlikte daha iyi hizmet sunabileceğimiz bir yapıya evrilmeye başladık. Artık bankalar, finteklerin gücünün farkına vardılar ve birlikte neler yapabileceğimizi daha iyi tartışmaya başladık. Rekabet, daha fazla katma değerli hizmet sunmamızı gerektiriyor. Ayrıca, özellikle kriz dönemlerinde; Türkiye’de katma değerli hizmetler sunduğumuz için bunların avantajlarını görmeye başladık. Üstelik Türkiye’de güçlü bir regülasyon olduğunu da unutmamak gerek. Bu da başka bir avantajımız. Türkiye’de hem müşterilerin hem finteklerin hem de bankaların korunmasını sağlayan ve büyümeye yardımcı olan regülasyonlar bulunuyor.
Bu nedenle ileride Türkiye’nin daha da büyüyebileceği alanlarda faaliyet göstermeye hazırlanıyoruz. Avrupa’da birleşmeler başlamış durumda ve Türkiye’deki fintek şirketlerinin Avrupa’daki fintek şirketlerini satın aldığı haberlerini duymaya başladık. Bu haberler çok sevindirici. Dolayısıyla önümüzdeki dönemlerde, Türkiye’nin fintek sektörünün yurtdışında da etkin olacağını öngörüyoruz.
- Şu ana kadar fintek alanının ‘giriş’ bölümünde miydik? Artık ‘gelişme’ bölümüne mi geçiliyor?
Evet, aynen öyle. Gerçekten güzel bir giriş dönemi geçirdik. Şu anda giriş döneminin sonundayız. Gelişmek için henüz başlangıç aşamasındayız diyebilirim. Hatta gelişmeyi, büyük bir ihtimalle çok hızlı bir şekilde sağlayacağız. Çok güzel bir dönem önümüzde duruyor.
- Türkiye’de fintek şirketlerinin başarılı olması demek yurtdışında çok daha rahat başarılı olabilecekleri anlamına mı geliyor?
Evet, çünkü Avrupa’ya baktığınızda, örneğin anlık transfer büyük bir olay. Bizde sıradan sayılan pek çok uygulama, Avrupa’da hâlâ hayata geçememiş durumda. Bu nedenle, Avrupa’daki regülasyonlara uyum sağlayarak hızlıca bu pazarlara girebileceğimizi düşünüyorum. Tabii göz ardı etmemek gerekir ki orada çok büyük oyuncular da oluşmaya başladı. Çok büyük sermayelere de sahip olan bu şirketlerin pazar paylarını büyüttüklerini görüyoruz. Bu tarafta onlarla rekabet etmek elbette zor olacak. Ancak, biz Türkiye’deki gibi daha çok niş alanlara odaklanıp, onların yapamadığını yapabiliriz.
- Bu durumda konsolidasyonlar ya da satın almalar da gündeme gelebilir mi? Türk şirketleri orada şirketler satın alarak bu pazarlara giriş yapabilirler mi? Ya da onlar Türk şirketlerini satın almak isteyebilirler mi?
Bazı yurtdışı şirketlerin buradaki ödeme kuruluşlarını satın alması gibi durumlar göz önüne alındığında, eskiden durum böyleydi. Türkiye’de bizler çok zorluklar yaşadık, bankalara kendimizi kabul ettirmek için çok çaba sarfettik ve bunda da büyük ölçüde başarılı olduk. Ancak, bu süreçte hızlı bir şekilde satılan şirketlerimiz de oldu. Şu anda baktığımızda ise dengeleri değiştirdiğimizi ve durumun tam tersine döndüğünü görmeye başladık. Para piyasalarındaki daralmalar, fonların hareketlerinin yavaşlaması gibi durumlar nedeniyle onların da çok büyük paralar harcaması zorlaştı. İlerleyen zamanlarda birleşme veya satın almaları daha çok konuşacağız. Bu süreçte Türkiye’deki firmaların daha güçlü hale geleceğini düşünüyorum.
- Sipay bu aşamalardan nasıl geçti?
Bu süreci her gün biraz daha güçlenerek geçiriyoruz. Bazı ürünlerimizi de daha güçlü hale getiriyoruz. Bu süreçte Ar-Ge merkezimiz çok önemli bir rol oynadı. Kısa zamanda kâra geçen bir şirket olduk. Ayrıca Ar-Ge ekibinin de ciddi hedefleri var. Türkiye’de güzel şeyler yapıyoruz, müşterilerimize katma değerli hizmetler veriyoruz. Başta Avrupa olmak üzere yurtdışına da açılacağımız bir yapı oluşturuyoruz.
- Hangi alanlarda kendinizi güçlü görüyor, hangi konularda güçlenmeyi hedefliyorsunuz?
Ekiplerimizi oluştururken her zaman danışmanlık kökenli arkadaşlarımız ile ilerlemeyi tercih ettik. Biz, katma değerli hizmetler sağladığımızı söylüyoruz. Müşteriye özel çözümler üretiyoruz. Bu nedenle, Ar-Ge merkezimizi her geçen gün güçlendiriyoruz. Müşteriyi gerçekten anlayıp onlara çözüm ürettiğimiz bir yapı sunuyoruz.
Bence en güçlü yanımız; müşteriler bizden bir ürün istediğinde “Tamam verelim” demek yerine biz onlara bazı sorular sorarak, ihtiyaçlarını belirlemeye çalışıyoruz. “Neden buna ihtiyacın var, ne yapmak istiyorsun, satışları mı artıracaksın, e-ticarete mi gireceksin?” diye soruyoruz. İhtiyaca uygun çözümler sunabilmek için önce gereksinimleri belirliyoruz. Biz, birçok müşterinin fikirlerini farklı yönlere yönlendirerek gerçekten güzel işler yapmalarını sağladık.
Örneğin; bir müşterimiz bize ilk geldiğinde “Sanal POS istiyorum” dedi, ihtiyacını değerlendirdik ve onlara farklı bir katma değer sağlayarak, bir cüzdan oluşturduk. Şu anda yaklaşık 800 bin kullanıcısı bulunan bu cüzdanla her gün farklı işlemler yapabiliyorlar. Böyle yönlendirdiğimiz pek çok müşterimiz var. Elbette güçlü yanlarımızın yanında hızlı büyümeden kaynaklı güçsüz yanlarımız da var. Rakiplerimizden daha sonra bu alana girdik ve aradaki farkı kapatabilmek için hızlı hareket etmemiz gerekiyordu. Bu dönemde örneğin kurumsallaşma süreçlerine çok vakit ayıramadık. Şu anda bu eksikliklerimizi tamamlıyoruz.
Çok fazla ürünümüz var ve bu ürünleri artık bir konsept içinde sunabilecek yapılar tasarlıyoruz. Dolayısıyla daha güçlü bir şirket haline gelebilmek için daha fazla çalışmamız gerekiyor. Sonuç olarak, daha sağlam bir şirket olmak için adımlar atmaya devam ediyoruz.
- Geniş bir ürün portföyünüz var. Önümüzdeki dönemlerde bu ürünler arasında birleşmeler olacak mı?
Bu konuyu bir örnekle açıklamamız gerekirse; biz Sanal POS hizmeti sağlıyoruz. Sanal POS’u başlattıktan hemen sonra Fiziksel POS da sunmaya başladık. Aslında, kredi kartı tahsilatı gibi aynı amaca hizmet eden bir ürün için bunu gerçekleştirdik. Sanal POS kullanan müşterilerimize artık “Sizinle birlikte Fiziksel POS’a da geçelim” demeye başladık. Aynı şekilde, Fiziksel POS kullanan müşterilerimize de “Sizinle, sanalda da çalışmaya başlayalım” dedik. Hedefimiz; müşteriye tek bir iş ortağı olarak hizmet sunabilmek. Başka bir bankaya veya farklı bir ödeme kuruluşuna gitmek yerine, “Ben Sipay ile çalışıyorum” dediğinde; müşterinin tüm finansal ürünleri ve finansal teknolojiyi kullanabileceği bir yapıyı sunuyoruz. Bu konuda bir ürün seti hazırlamaya başladık.
- Müşteri dediğiniz kesimleri nasıl tarif ediyorsunuz?
Bizim aslında üç farklı alanımız var. İlk olarak, kredi kartı tahsilatı dediğimiz alan ve bu, bizim ana konumuz. Bu alanda hem kurumsal hem de bireysel müşterilere hizmet veriyoruz. Büyük ve küçük ölçekli tüm kitlelere ulaşıyoruz. Sigorta ya da küçük bir e-ticaret sitesi gibi pek çok farklı kurum ile çalışıyoruz. Kredi kartı tahsilatıyla ilgilenen herkes bizim potansiyel müşterimizdir. Tabii müşterilerimizi segmentlere de ayırıyoruz.
Bir başka taraf olarak ise bireylere odaklandığımız ikinci alanımız olan Sipay Cüzdan çözümü var. Sipay Cüzdanı ile bir ödemeli kart oluşturup dünyanın her yerinde bu kartla harcama yapabilirsiniz. Artık bir internet bankacılığı veya mobil bankacılığa ihtiyacınız kalmıyor. Ürünümüzü kullanarak para transferi gerçekleştirebilirsiniz, kredi başvurusunda bulunabilirsiniz. Sanal veya fiziksel olarak kartımızla harcama yapabilir ya da faturanızı ödeyebilirsiniz. Yakın zamanda sigortalı satış yapabileceğiniz çeşitli finansal hizmetleri birleştirdiğimiz bir uygulamamız da hayata geçecek. Kendi lisansımız ve altyapımız üzerinden, çok geniş kitlelere hitap eden Türkiye’nin en büyük kurumlarına bir platform olarak hizmet de sunuyoruz. Bunun dışında, lisanslı finteklere de hizmet sunuyoruz. Örneğin; Türkiye’nin en büyük web sitelerinin yeni kartlarını biz oluşturuyoruz.