Girişimcilik hobi değil, ekonomik gelişimin temelidir
Türkiye’de geleceğe, yetkin ve deneyimli insanlara yatırım yapmak, girişimcilik ruhunu pekiştirmek önemli bir gereklilik. Aksi halde, bu değerli kaynağı ve fikirlerini yitirmek de kaçınılmaz.
Birleşik Krallık hükümeti tarafından bugüne kadar gerçekleştirilen en büyük tanıtım hamlesi niteliğindeki GREAT kampanyası, 2012 yılında başlatıldı ve Birleşik Krallık’ın sunduğu en iyi fırsatları tanıtmayı hedefliyor. Kampanyanın kilit ülkelerinden biri olan Türkiye’nin iş ortaklığı yaratma potansiyeli ve ortaya çıkan sonuçlar baştan itibaren kendini gösterdi. Kamunun destek ajansı Birleşik Krallık Ticaret ve Yatırım Ajansı (UKTI) ile bir noktada İngiliz şirketlerin ülke dışında yayılımı desteklenirken, yatırım tarafında da yabancı iş yapıları İngiltere’ye taşınıyor. Bu yönüyle bir köprü gibi olduklarını, en yaratıcı girişimcilik ruhuna uygun işleri bulup, İngiltere’nin deneyimi ile bunları dengeleyip başarılı olmalarına yardım ettiklerini vurgulayan Birleşik Krallık Ticaret ve Yatırım Ajansı (UKTI) Yüksek Büyüme ve Gelişen Piyasalar Direktörü Daniel King’e göre, inovasyon kültürünün devamlılığını sağlamak için bu adımlar önemli. Daniel King’e göre, Türkiye’de yetkin İK ve girişimcilik fikirleri bol. Tek sıkıntı ise özel sektör, kamu yapıları arasında tam bir eşgüdüm ve girişimcilerin daha çok yatırım kaynağına daha rahat ulaşabilmesi. Aksi halde Türkiye ekonomisinin büyüme hedefinde payı sınırlı kalacak olan Türk girişimciler doğrudan dünyayı hedefleyecek. Bu konuda UKTI destekleri var, ama King’e göre, iç pazardaki gelişim ve büyüme fırsatları asla göz ardı edilmemeli. İki farklı yapı ve girişimciliğe bakış açılarını Daniel King anlattı:
İngiltere’de nasıl bir girişimcilik yapısı var?
Çok odaklı. İngiltere’de 2014 yılında kurulan tüm şirketlerin yüzde 50’si dijital veya BT içeriğine sahip. Bu yapı İngiltere’de iş dünyasının bütününde motive ediliyor. BT, artık iş dünyasının yeni ‘rock starı’ diyebiliriz. Özel sektör, üniversiteler, girişimler ve kurumlar, risk sermayesi şirketleri arasında bu mantıkla çok verimli işbirliği var. Hepimiz ortak çalışıyoruz. Böylece İngiltere kazanıyor.
Türkiye pazarını bu başlıkta nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye çok enteresan bir pazar ve bizim öncelikli 3 pazarımızdan biri. Diğerleri de Çin ve Brezilya. İngiltere’nin ihracat ve yatırımda Türkiye’de yapabilecekleri konusunda kaynaklarımızı kullanıyoruz. Bu adımlarımızı destekleyen büyük bir ekibimiz var ve örneğin bazı şirketlerin İngiltere’ye gelmesi konusunda önemli çalışmalar yaptık. Türkiye girişimciliği olan bir ülke. Yetkin ve eğitimli insan kaynağı, girişimcilik ruhu var. Eksik olan ise iç pazarda fırsatlar ve finansal destek. İnsanlar küresel çözümler ve uygulamalar geliştiriyor. Çünkü içerde bunların çok fırsatı olmadığını biliyor. Bu da bize iyi bir hareket imkanı sağlıyor. Böylece küresel yapıya uygun bir sisteme sahip oluyorlar ve onlara yerelden çıkıp uluslararası olma imkanı sağlamayı hedefliyoruz.
İki ülke arasında girişimcilik yapısını nasıl kıyaslayabiliriz?
Farklı modeller var. Bunları kıyaslamaktan ziyade, Türkiye’de Ar-Ge destekleri, kamu destekleri, sunulan avantajları gibi adımlar var ve bunlar başlangıç noktası. Bir fark kültürel. Algı da bir diğeri. Büyük bir değişim var ve doğru ya da yanlış fark etmez, ama geleneksel kariyer yolu büyük bir değişim içinde tüm dünyada. Geldiğimiz noktada, iyi bir girişime imza atmak için üniversiteden mezun olmaya gerek yok. Teknoloji yolunu seçip çok başarılı olabilirsiniz. İşte bu da insanların nasıl davrandığı ve davranması gerektiği konusunda bir değişim demek. Zaten Türkiye bu yönüyle farklı ve eğitim, üniversite diploması önemli. Bu gereklilik algısı bile İngiltere’de ağır ağır değişiyor. Bunun sonucunda gelecek 5-10 yıl içinde üniversite başvuruları biraz olsun azalacak. Benzer bir eğilim Türkiye pazarında hemen kendini göstermeyecektir. Çünkü yerel pazar potansiyeli hala sınırlı. Ayrıca ‘üniversite okumayacağım’ diyenler için çok fazla fırsat yok. Ama İngiltere veya ABD’de var. Bir kere finans kaynaklarına eriştiğiniz, girişimcilik adına başarı hikayeleriniz olduğu zaman, bu değişimi adım adım göreceksiniz. Bu nedenle Türkiye’de ekonomiden eğitime her başlıkta bu mantık için biraz daha zaman var. Zaten bu yönüyle de enteresan zamanlar.
Sorumlu olduğunuz gelişmekte olan pazarları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doğu Avrupa, Körfez bölgesi ve Ortadoğu, Güneydoğu Asya, Rusya ve Güney Afrika, yani dünyanın potansiyeli yüksek yarısı diyebiliriz. Teknoloji kullanımı ve girişimcilik açısından baktığımızda, bence Türkiye daha ileri durumda. Diğer pazarlarıma baktığımda, örneğin Brezilya biraz daha ileri ve sermayeye daha iyi bir erişim imkanı var. Temelde Türkiye pazarında şirketlerin gelişmesi, yetkinlik adına tüm gereklilikler var. Tek eksik ise girişimin gelişmesini sağlamak adına, büyümek için yerel bir ekonomi olmaması. Bu nedenle dünyaya açılmak önemli. İngiltere’de milyon dolarlık bir iş kurabilirsin, ille de dünyaya açılmana gerek yoktur. Ama Türkiye’de bu değerlemeyi yapmak zor.
Girişimcilerle nasıl bağlantı kuruyorsunuz?
Girişimcilik organizasyonları ile birçok çalışma yapıyor, konferanslarda yer alıyoruz. Bir şirket eğer İngiltere veya Avrupa’ya gitmek istiyorsa bize geliyor. Yani bu konuda bir farkındalık gelişti. Kırmamız gereken şey ise birçok gelişmekte olan ülkede ve Türkiye’de aynı: Kamu ve özel sektörün gerçek anlamda birbirinin farkında olması, net işbirliği yapması. UKTI tamamen buna odaklı. Dinamik bir yapı var ve buna ‘public, private, partnership-PPP’ diyoruz. İngiliz hükümeti de bu yapıyı destekliyor. Özel sektörde de farkındalık var. Yani kimse birbirinin rakibi değil.
2016 yılı hedefleriniz neler?
Bazı önceliklerimiz var. İhracat kanadında UKTI çok sayıda şirketin uluslararası olması için çok destek sunuyor. Yabancı yatırımları artırmak önemli. Yeni Facebook’u misal Türkiye’de bulmak imkansız değil. Türkiye’de büyük birleşme ve yatırım çıkışlarına şahit oldum. Birkaç milyon olmasa da, birkaç bin de iyidir. Çünkü yatırım tekrar ülkeye dönüyor. Yatırımcılar aldıkları para ile yeni yatırımlar yapıyor, yeni insanlar istihdam ediyor. Örneğin eski Google ve Facebook elemanları şu anda önemli girişimlerle varlar, başka girişimlere destek veriyorlar. İşte Türkiye’nin de buna ihtiyacı var. Çünkü Türkiye’de girişimlerle kıyasladığımızda, küçük bir yatırım destek ortamı var. İnsanların sermaye ile daha fazla risk almasını sağlamak lazım. Bu olunca sonuçlarını da göreceksiniz. İngiltere’de teknoloji konusunda 16 yıldır çalışıyorum ve son 10 yıl muhtemelen erişilebilen sermaye bazında en etkili dönem. Girişimler her yıl kat be kat büyüyor. Yatırım bankacısı veya kamuda çalışan arkadaşlarım var ve hepsi kendi girişimi ile ilgileniyor şu an. Bunun için gereken nitelikler Türkiye’de de var.
Türkiye’de odaklanılması gereken başlıklar neler?
Girişimcilik inancı halihazırda, ama teoride var. Bence bu da İngiltere ve Türkiye ekonomisindeki temel fark. Türkiye ekonomisi girişimciliğe inanıyor, ‘nice have’ (olsa fena olmaz) olarak bakıyor. İngiltere ekonomisi ise girişimciliği ‘must have’ (gereklilik) olarak görüyor. İngiltere ekonomisinin girişimcilik ile güçlü ekonomi olarak varlığını sürdüreceğine inanıyoruz. Türkiye’de girişimciliğin ne olduğu biliniyor, destekler sunuluyor, ama farkındalık daha üst seviyeye çıkmalı ve ekonomik başarı notasına getirilmeli. GSMH’nin bu sayede büyüyeceği bilinmeli. İstanbul dışında evinde interneti olmayan insanlar var. Bu eşitliği sağlamak zaman alacaktır. Gelişimin daha hızlı olması bu yönüyle beklentimiz. İngiltere’de yüzde 90 genişbant kullanımı var ve altyapı yatırımları önemli. Kamu da hizmetlerini bu platformlarda vererek bunu desteklemeli. Türkiye’de yapılması gereken geleceğe yatırım yapmayı adreslemek, yetkin ve deneyimli insanlara yatırım yapmak, girişimcilik ruhunu pekiştirmek. Aksi halde yetkin insanları yitirme riski de kaçınılmaz olur.