Gişeler kalkıyor
Londra Belediyesi’nin “şehir merkezi” diye tanımladığı bölgeye araçlar (bazı istisnalarla) para ödeyerek girmeye başlayalı 10 yıl oluyor. Uygulamanın ilk yılında belediye, 68.4 milyon Sterlin gelir sağlamıştı. O günün kuruyla 171 trilyon TL (Bugünkü dille: 171 milyon).
Belediye, daha da yüksek bir gelir bekliyordu. Ama bu, gerçekleşmedi. Çünkü, şehir merkezine ille de otomobiliyle girmek isteyenlerin oranı yüzde 40 azalıverdi! Herkes, bol sayıdaki otobüsü, metroyu kullanır oldu. Eh, ne de olsa Londra’nın altı da üstü de metro ve otobüs hatlarıyla örülüydü.
Nasıl? Plaka tanıma sistemiyle… Belediye, bu bölgeye giren bütün sokak ve caddelere kapalı devre kameralar yerleştirdi. Bütün araçların plakasını okuyup merkezi bir listeyle karşılaştıracak yazılım geliştirdi. Sistemi hazırlamak ve kurmak, belediyeye 200 milyon Sterline mal oldu.
(O günün kuruyla 500 milyon TL).
Araç girdi parası, internet üzerinden ödenecek şekilde düzenlendi. Gişe falan yoktu. Ödemeyip kaçanlara öyle cezalar verildi ki bir daha yapmayı düşünmediler bile.
Ve on yıl oldu… Şimdi, Oslo ve Stockholm’de de uygulanıyor. New York heveslendi, yapamadı. İstanbul, heveslendi, ama yatırımın zihinsel ve parasal maliyetinin boyutlarını anlamadan… Başka da başarabilen olmadı. Şimdilik.
Londra örneği ortalık yerde dururken, İstanbul’da Boğaz Köprüleri’nde ömür ve benzin tüketen “huni ağzı” gişe uygulaması yıllarca sürdü. Nihayet, vazgeçiliyormuş. “Yukardan okuma yapan” gözle, araç plakaları okunacakmış: Eğer plakalar temizse? Çamurdan görünmez değilse? Yollarımızın pisliğinde temiz plaka?