Hele bir dolandırıcılık olsun…
Kaspersky Lab ve B2B International tarafından Türkiye’yi de kapsayan 26 ülkede yapılan bir araştırmaya* göre, banka ve ödeme hizmeti şirketlerinin yüzde 62'si müşterilerinin çevrimiçi mali işlem adedinde ciddi artışlar olduğunu belirtirken, yüzde 50'si ise çevrimiçi finansal dolandırıcılığın arttığını düşünüyor. Ancak yine de büyük bölümü, dolandırıcılık konusunda “olay gerçekleştirdiğinde ilgileniriz” eğiliminde.
BT Güvenlik Riskleri Anketi 2015'e, 26 ülkeden 131 banka ve ödeme hizmetinden 5 bin 500'den fazla şirket temsilcisi katıldı. Araştırmaya göre birçok banka ve ödeme hizmetleri tedarikçisi, müşterilerin giderek daha fazla cihazla ve daha fazla sayıda çevrimiçi finansal işlem yaptığı bir ortamda; kendilerini ve müşterilerini finansal dolandırıcılığa karşı korumakta zorlanıyor. Katılımcıların üçte ikisine (yüzde 65) göre müşteriler giderek artan sayıda cihazla çevrimiçi ödeme yapıyor. Ancak bunların sadece yüzde 53'ü çift etkenli kimlik denetimi yapıyor ve yalnızca yüzde 50'si özel bir gerçek zamanlı dolandırıcılık engelleme çözümü kullanıyor. Buna karşılık, yüzde 22'si bunun en etkili korunma yöntemi olduğunu düşünmesine rağmen bunu kullanmıyor. Yarısından azı (yüzde 42) bu çözümü müşteri cihazlarını da kapsayacak şekilde kullanırken, sadece yüzde 67'si tüm çevrimiçi ödemeler için güvenli bir bağlantı sağlıyor.
Bu tabloda araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 48'i riski ortadan kaldırmak yerine ‘dağıttığı’ gerçeğini de kabul ediyor. Yüzde 29'u ise finansal dolandırıcılık işlemlerini tamamen ortadan kaldırmak yerine, bunlarla ayrı ayrı ilgilenmenin daha ucuz olduğu kanısında.
“Çalışmaya göre bankalar ve ödeme kuruluşları, günümüzün bağlantılı ve çok kanallı müşteri ortamında çevrimiçi finansal dolandırıcılık yönetiminde zorlanıyor” diyen Kaspersky SafeMoney İş Geliştirme Şefi Ross Hogan ekledi: “2014 yılında dünya çapında 2,7 milyon müşteriyi hedef alan 22,9 milyon finansal zararlı yazılım saldırısı gerçekleştiği dikkate alındığında, her bir olay ile ayrı ayrı ilgilenmek şeklindeki yaklaşım sürdürülebilir bir seçenek değil.”