Her sektörde kurallar yeniden, ‘dijitalleşme’ ekseninde tanımlanacak
“Korona’nın Ekonomi ve Teknolojiye Etkileri” başlıklı dijital oturum 3 Nisan’da kamu, finans ve bilişim sektörlerinin deneyimli isimlerini buluşturdu. 2,5 saate yakın süren ve izleyici ilgisinin etkinlik boyu takip edildiği oturumda Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Üyesi Dr. Hakan Yurdakul, Türkiye İş Bankası Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran, Garanti BBVA Mühendislik Hizmetleri ve Veri Genel Müdür Yardımcısı İlker Kuruöz, Dell Technologies Kurumsal Satış Direktörü Tarık Yenipazar konuşmacı olarak yer aldı. Dell sponsorluğunda gerçekleştirilen ve BTHABER Şirketler Grubu Başkanı Murat Göçe moderatörlüğünde gerçekleşen dijital oturumda ilk etapta bu salgının ekonomiye ve teknolojiye etkileri ele alındı. İkinci turda ise bu sıkıntılı süreçten çıkmanın yöntemleri ve küresel bazda atılması beklenen adımlar değerlendirildi. Tüm katılımcılar, tüm dünyanın benzeri daha önce görülmemiş bir krizle karşı karşıya olduğu gerçeğinde birleşirken, teknolojik yeniliklerin proaktif olmaya etkisine, iş hayatının dönüşümüne, bilişim ve dijitalleşmede fırsatlar ve risklere de odaklandılar.
Koronanın küresel bazda ekonomik ve teknolojik etkilerine dair yorumlarını paylaşan Dr. Hakan Yurdakul, dünya tedarik zinciri açısından belirleyici olan, en büyük mamul üreticisi Çin’den çıkan bu salgının, tedarik zincirlerini kestiğine dikkat çekti. İkinci etkiyi diğer ülkelere yayılım ve ekonomik döngüyü etkilemesi olarak gösteren Dr. Hakan Yurdakul, şu değerlendirmeyi yaptı:
“İç ve dış talep azalması ve üretimde kesintiler etkili oldu. Virüsün 2008 yılındaki finans krizinden farkı ise şu: 2008 krizinden etkilenen kesimler kısıtlıydı ve finans sektörü ile türev ürünleri kullanan ülkelerin bütçeleri etkilendi, ama korona herkesi etkiliyor. Gelir dağılımı, sosyal sınıf, ülke, şehir bağımsız bir kriz bu. Yarattığı olumsuz etki sokakları boşalttı ve ekonomi çarkını dondurdu. Bunun ne zaman biteceğini de bilmiyoruz. Bir öngörümüz yok ve modern zamanlarda ilk kez böyle bir durumda kaldık. Dünya ekonomisine etkisinin ne zaman toparlanacağını bilmiyoruz ve tüm dünya bekliyor. Komplo teorileri de kulağa hoş geliyor. Ama siz özne değil nesne olup izlediğinizi sanıyorsunuz. Komplo teorilerinde İngilizler suçlanır, ama bu sefer kraliçe de prens de hasta. Komplo teorileri olur, ama daha net gerçeklerle ilerlemek önemli.”
“Doğru aksiyonları almamız gerek”
Korona virüsü ve ekonomiye etkilerini değerlendiren Hakan Aran, makro ekonomik süreçlere odaklandı. “GSMH’mız 4 trilyon 280 milyar TL ve her çeyrekte 1 trilyonluk bölümü gerçekleşiyor üretim ve tüketim anlamında. Yüzde 58 de hanehalkı harcamaları payı var” bilgileri ile sözlerine başlayan Hakan Aran, salgın sonucu evlere çekilmenin sonuçlarının önemine dikkat çekti. “Evde kalmamız; üretim ve tüketim tarafını radikal olarak durduruyor ve kendi haline bırakılırsa, GSMH’nın küçülmesi şaşırtıcı olmaz” yorumunu yapan Hakan Aran, şöyle devam etti:
“Lokanta, otel, ulaştırma ve AVM’lerde harcama yapamayız bu durumda, ama sağlık gibi konularda da harcamaların artacağı noktalar var. Korona etkisi GSMH’da, üretim ve tüketimde ciddi bir düşüş yaratacak. Bir sorunumuz da işsizlik ve ekonomide frene basma durumunda, 2008’e benzer bir durum olursa, işsizlik oranı yüzde 18-20’lere çıkar ve bu da ekonomiye büyük bir etki demek. Doğru aksiyonları almaz ve planlama yapmazsak karşılaşacağımız tablo çok olumsuz olacaktır, bunu bilelim. Planlamaları bu eksende yapmamız gerek. Bazı sorunlar karşısında yapısal dönüşümlere imza atmamız, kalıcı olacak konularda yapısal dönüşümlere gitmemiz gerekecek. Teknolojiyi ise ekonomi kadar olumsuz görmüyorum. Çünkü çıkışın önemli bir bölümünü teknoloji oluşturacak. Teknoloji açısından bu dönemi fırsat olarak görüyorum. Donanımda tedarik sıkıntısı şu ana kadar yaşamadık çünkü tedarikçilerimiz stoklu çalışıyor. Bu konuda en hazırlıklı ülkelerden biriyiz ve altyapımız bunu kaldırıyor, sorun yaşamıyor. Sağlık ve telekom altyapısı ve teknoloji yatırımlarının faydalarını görüyoruz.”
“Çalışanların dijitalleşmesi önem kazandı”
Hem ekonominin hem teknolojinin içinde yer almaları ışığında İlker Kuruöz, korona salgını paralelinde şirketlerin etkilerini değerlendirdi. “2020’ye umutla girmiştik. Sorumluluğum gereği Akdeniz bölgenin mentorluğunu da yapıyorum. Orada iyimserlik vardı ve yatırımlar buna göre planlanmıştı. Ama şu an tüm stratejik planlamalar bir anda zeminini kaybetti. Artık bu süreci etkin yönetme çabasındayız” değerlendirmesini yapan İlker Kuruöz, bütçelerin ve iş planlarının çok değiştiğine dikkat çekti. İşi, en az tahribatla iyi yürütebilmenin ön planda olduğuna değinen İlker Kuruöz, şöyle devam etti:
“Biz toplum olarak çevikliği ile tanınan bir ülkeyiz ve ciddi bir iletişim başladı. Herkesin kendi ekosistemi ile strateji planlıyor ve işin ekonomiye etkisine baktığımızda hepimiz bir bekleyiş içindeyiz. İşin bir diğer boyutunda da ekonominin dönüşümü ile ilgili önemli bir tetikleme ile karşı karşıyayız. ‘Disruption’ oluşmasını teknoloji değil, biyoloji sağladı ve iş modellerinin hızlı bir dijitalleşme ile sürekliliğini sağlamak gerek. Fiziksel kanallardan dijitale geçiş süreci bu yönüyle hız kazanıyor. Alternatif dağıtım kanalları artık ana dağıtım kanalı ve iş modelinde dramatik bir dönüşüm var. Ekonomik dönüşüm ve dijitalleşmeyi tetiklemesi açısından dijitalleşme için birçok çerçeve model anlatılır ve dijitalleşme de müşteri ilişkileri, iş ortağı dijitalleşmesi gibi başlıkları kapsardı. Ama çalışanların dijitalleşmesi çok geri planda kalmış, bunu görüyorum. Çalışanların mobil hayata uyumu ve esnek çalışma altyapılarının desteklenmesi kritik. Herkes bunu görüyor ve bu ekonomik bir ‘distruption’. İş yapış tarzımıza alakalı bir dönüşüm var. Merkezi fonksiyonumuzun yüzde 80’lik bölümünü eve çıkarttık. Esnek çalışma, evden mobil çalışma, insanların farklı platformlarda buluşabilmesi ekonomide tekrar tekrar konuşulacak ve ciddi bir kırılma yaşadık.”
“Proaktif olmak hep önceliğimiz oldu”
Korona salgını, teknoloji tedarik süreçlerini de etkiliyor. Son dönemde bu konuda stratejileri hakkında bilgiler paylaşan Tarık Yenipazar, öncelikle ‘kontrol edebildiklerine’ odaklanan bir yönetim yapısına sahip olduklarının altını çizdi. Teknoloji sunduklarını, iş ortaklarına ve müşterilerine destek vermekle görevli olduklarını vurgulayan Tarık Yenipazar, bu stratejilerini şöyle örnekledi: “Bu kabiliyetimizi devam ettirmek adına 2009 yılından beri esnek çalışma programı kapsamında evden çalışmayı verimli kılmaya odaklandık.” Korona sürecinde birçok öncelik ve beklentilerinin değiştiğine dikkat çeken Tarık Yenipazar, stratejilerini şöyle anlattı:
“Hem teknoloji şirketi hem ekonominin parçası hem de toplumun parçası olarak önceliklerimiz ve beklentilerimiz değişti. Kontrol edebildiklerimize odaklanırken, müşterilerimizin devamlılığını sağlamak için proaktif olmaya çalıştık, servis hizmetlerini, yedek parça tedarik zincirini aksatmamak üzere planlar yaptık. Globalde de birden fazla yerde üretimimiz olduğu için şanslıydık. Geçmişte hepimiz depremleri, selleri yaşadık ve bu da biyolojik bir yeni deneyim oldu. Gerekli önlemlerimizi aldık, müşterilerimizi bilgilendirdik, sağlık ve eğitim kurumlarına bu acil dönemde talepleri olması halinde bir ticari beklenti olmadan onlara teknoloji sunma yönünde çalışmalarımız oldu. Bu belirsizlik içinde kontrole odakladık. Ekonomide, dijital dönüşümde kırılmaya katılıyorum ve bunlar CTO’ların hep gündemiydi. Korona salgını ise bence önümüzdeki dönemde bu dönüşümü hızlandıracak. Özellikle büyük müşterilerimiz buna hazırdı. Türkiye olarak da teknoloji altyapısı anlamında yüzde 80 oranında hazırlıklı olduğumuzu düşünüyorum ve bu bir başarı.”
“Devletlerin politikaları önemli”
Dijital etkinliğin ikinci bölümünde, korona krizi paralelinde ekonomik tedbirlerin ve yeni teknoloji beklentilerinin neler olması gerektiği tartışıldı. Dr. Hakan Yurdakul, tüm ülkelerin ve Türkiye’nin yol haritasının salgının ne kadar sürede kontrol altına alınabileceği ile bağlantılı olarak, iyimser ve kötümser senaryolarla ele alındığını belirtti. “İnsanları koru, izolasyon sağla ve 3-6 ay içinde salgını bastır tüm dünyanın hedefi olan iyimser senaryo. Kötümser senaryo ise salgın yayılması ve hızı yavaşlasa bile devam etmesi yönünde” tahminlerini paylaşan Dr. Hakan Yurdakul, ekonomik beklentilerini ise şöyle paylaştı:
“İşletme maliyetleri, kira, ücretler gibi yükümlülükler ve üretim süreçleri yüzünden bazı sorunlar olacak. Birçok ülke parasal genişleme ve kamulaştırma yapıyor. Devletler parasal genişleme ile destek sağlıyor, stratejik sektörlere hibeler yapıyor, herkesi kurtarmaya çalışıyor. Ama devletler öyle bir noktaya gelecek ki, birkaç kayba rağmen ekonomi devam etmeli denilecek. Tüm ülkeler buna hazırlanıyor destekler, teşvikler ve hibeler ile. Bazı ülkelerde bazı sektörlerde stratejik kamulaştırmalar gündemde. Ekonominin ne olacağı çok önemli ve korona krizi ile kendine yeterliliğin çok önemli olduğunu gördük. İkincisi İstanbul’un bu kalabalıklığı normal değil ve riski büyütürken sürdürülebilirliği de olumsuz etkiliyor. Salgınla başlayacak dönüşüm ise bazı adımların atılmasını sağlayacak. Teknoloji tarafında ise büyük veri önemini gösterdi ama ütopya ve distopya ikilemleri var. Büyük veri kullanımı önem kazanacak, ama büyük ve sıkı önlemler almış devletlerle karşı karşıya kalacağız. Ya da bölgesel daha dar ve kendine yeterli, işbirliğine açık bölgelerle karşılaşacağız. Farklı toplumsal yapılar olacak ve hangisine gideceğimiz yine bize bağlı. Self otomasyon artacak, ikincisi sosyal sınıflar biraz daha belirginleşecek. Daha yeşil teknoloji gelişecek, Uber, Airbnb gibi paylaşımcı teknolojilerde ise gerileme olacak. Çünkü salgın etkilerini orta vadede atlatsak bile paylaşımcılık yerine sahiplenme öne çıkacak. Sağlık ve biyoteknoloji önemli olacak.”
“Yeni ekonomi modelleri ortaya çıkacak”
Hakan Aran’a göre, bu tabloda teknoloji hem arz tarafında belirleyici bir faktör hem de tüketim tarafında eğilimleri değiştiriyor. Tüketici davranışlarında kalıcı değişiklikler olduğuna ve bu yeni eğilimlere ürün ve hizmetlerin sunulmasının gerektiğine dikkat çeken Hakan Aran da Airbnb gibi dijital işi modellerinin bu salgınla sorgulanmaya başladığına işaret etti. “Ofis paylaşım uygulamaları, ev, ofis ve otomobil gibi alanlarda paylaşım tartışılır hale geldi” diyen Hakan Aran, şöyle devam etti:
“Bu tartışmalar paralelinde, online yapıda yeni dijital iş modelleri herkesin kafa yorması gereken bir konu. Bize düşen görev ise insanlara yardımcı olacak uygulamaların geliştirilmesi, teşviklerin de bu yönde yapılması. Ekonomiye yeni bir para girişi, yani dijital ürün ve hizmetlerde kullanılacak para birimlerinin sisteme girişi söz konusu olabilir. Tele-sağlık, yani uzaktan sağlık hizmeti alma konusunda düzenlemeler hızla hayata geçirilebilir, evden çalışan inanların para kazanabileceği alanlarda teknoloji kullanılabilir. Regülasyonların da buna uygun hale getirilmesi önemli. Uzaktan eğitimi de takip etmek gerek. İşleri ikiye ayırmak gerek. Fiziksel yapılması gerekenleri, iş güvenliği ve sağlık kuralları gibi başlıklar tanımlanmalı, iş yapış şekillerine yatırım yapılmalı. İkincisi böyle bir fiziksel şart gerekmiyorsa dijital ürün ve hizmetlerin çeşitlendirilmesi önemli. Yeni ekonomi modelleri ve iş yapış şekilleri böylece ortaya çıkacak.”
“Planlamanın temelinde teknoloji var”
Korona sürecinin ekonomik yansımalarına karşı alınması gereken ekonomik tedbirleri değerlendiren İlker Kuruöz’e herkes dijital dönüşümde evrimsel bir yolculuğun içindeydi. Ama şu anda ‘disruption’ var ve buna nasıl uyum sağlayacağımızı bilmemiz gerek. Bu planlamanın en temel noktasını ‘teknoloji’ olarak gösteren İlker Kuruöz’e göre, makro açıdan bakıldığında ülkenin dijitalleşmesi için gereken yatırımlara yönelik ihtiyaç artacak, ulusal anlamda yatırımlar ve bunların etkin kullanım ve yönetiminin garanti edilmesi de gerekecek. “İkincisi ise dijitalleşme için ihtiyaç duyulan altyapı” diyen İlker Kuruöz, şöyle devam etti:
“Bulut yolculuğunun nereye gideceği belli değil. Ülkesel modellerin değişimi ışığında bu altyapıyı nasıl yöneteceğiz, nasıl iş modelleri ile bunlar iş dünyası ve kurumların önüne konulacak? İnsan sermayesi konusunda da ciddi bir dönemden geçiyoruz. Türkiye ise beyin göçü veriyor. Mikroya bakınca, şirketlerin adımlarında makroyu kullanarak dijitalleşmeye ve bunun için kullanılan yönteme bakılacak. Şirketlerin sistemleri ve her birimi bağlayan regülasyonları yeniden ele alınmak zorunda olacak.”
“Multi-bulut, kurumsal tercihlerde ilk sırada olacak”
Korona sürecinin ardından küresel bazda tüm ekonomilerde etkiler de kendini gösterecek. “Ekonomik bir yavaşlama dönemi geçirdikten sonra neler olacağına dair öngörülerimiz var” diyen Tarık Yenipazar, bu yorumunu şöyle detaylandırdı:
“Bunlar teknoloji bazında olan öngörülerimiz ve sürdürülebilirlik adına da her zaman önlemler alırız. Bulut konusunda öngörümüz multi-bulut esnekliğini sunmak. Dönüşümde öngörülerimizi de belli başlıklar altında değerlendiriyoruz. Bunlardan biri olan İK dönüşümü adına Z kuşağı ile ilgili bir araştırma yaptık. Bu kuşağın çoğunluğu kurumlarında teknolojik olarak yetkinliği tercih ediyor. Bir dönüşüm konusu son kullanıcı dönüşümü ve multi-bulut yapısını destekleyen tüm altyapıların her duruma hazır olması. Dönüşüm başlığında üçüncü öngörümüz ise yazılım dönüşümü ve uygulama dönüşümü. Yani istediğimiz platformda çalıştırabildiğimiz ve uzaktan çalışanların katkıda bulunup çevik yöntemlerle sağladığı dönüşümler. Bu da regülasyonlarla düzenlenecek. Dördüncü dönüşüm öngörümüz ise güvenlik dönüşümü olacak. Bu dört alan önceliğimiz ve gelecekte bir şekilde normalleşeceğiz ve çalışma hayatı daha esnek, daha fayda üreten bir döneme girecek, bu iyimserliğe sahibiz.”
“Kendi bulutlarımıza sahip olmamız önemli”
Dijital etkinlikte iki temel soruya katılımcıların verdiği yanıtların ardından, izleyicilerin sorularına sıra geldi. Birçok izleyicinin sorularını yönelttiği katılımcılar, sektörlerine ve bir bütün olarak bilişim dünyasına dair beklentilerini paylaştı. Bulut konusunda en ağır regülasyonların finans ve telekom sektörlerinde olduğunu, ama ilginç bir dönemden geçildiğini de belirten Hakan Aran, bu yorumunu şöyle detaylandırdı:
“Ortak çözümler dönemindeyiz ve evden operasyon verilmesi, çağrı merkezi konusunda regülasyonlar için bir araya gelindi. Düzenlemeler karşılıklı işbirliği ile hızlı biçimde alındı. Böylece güvenli biçimde iş yapmak mümkün oluyor. Bulut kullanımının da bizim için regüle edilebileceğine inanıyorum. Salgın öncesi işlemlerin büyük bölümü şube dışından yapılıyordu. Bu kanallar ana işlem kanalı haline geldi. 60-65 yaş grubu da sokağı çıkma yasağı ile bu kanalları kullanmaya başladı. Dijitalleşmeyi kurumlarına yansıtan bir sektörüz ama şubelerden de vazgeçemeyiz. Şubelere gitme ve yüz yüze hizmet alma ihtiyacı her kesimde var. İşgücünün dönüşümünü yapmaya devam edeceğiz. Çalışanlarımızı daha yetkin kılmak ve onları doğru yönetmek önceliğimiz. Sendikal kültürü olan bir kuruluşuz ve bunun faydasını görüyoruz. Her kurumun önceliği artık insan. Artık kâr optimizasyonu değil, sürdürülebilirlik ön planda olacak artık. İnsan kaynağına ihtiyacımız hep olacak.”
Korona sürecinde donanım konusunda işletmeleri neleri beklediğine dair bir soruya ise Tarık Yenipazar, şu yanıtı verdi: “Bizim birkaç bölgede üretim merkezimiz vardı. Bunlar farklı zamanlarda etkilendi ve böylece büyük bir sıkıntı yaşamadık. Bizde müşteri siparişini verince, tedarik zincirinde bunun yerini takip edebilir durumda ve biz de bu tabi yapıyoruz. Yedek parça için de aynı durum geçerli. Destek hizmetlerimiz de kesintisiz devam ediyor.
Çalışanların korona krizi ve sonrasında bu değişimden nasıl etkileneceğine dair bir soruyu İlker Kuruöz şu eleştiri ile yanıtladı: “Kriz başladığından beri BBVA Grubu’nda da öncelik çalışanlarımızın sağlığı ve aile hayatlarının devamlılığı oldu. İşimizin dönüşümü açısından 20 yıldır gözlemiyorum ve görüyorum ki dijitalleşme bizi daha büyük ölçek ve daha çok insanın bankacılık hizmetleri alabildiği bir yapıya itti. İşimiz dijitalleşecek, şube formasyonlarımız değişecek, şubelerde sunulan katma değer artacak, ama benim de öngörüm şubelere ihtiyaç devam edecek. Türkiye ödeme sistemlerinde yıllardır önde ilerliyor. Temassız ödemeye önemli yatırım yapıldı ve insanlar zorunlu alışverişte temassız ödemeyi tercih ediyor.”
“Kendi bulutlarımıza sahip olmamız önemli” vurgusunu yapan Dr. Hakan Yurdakul’a Tarık Yenipazar da şu yorumla katkı verdi:
“Son 5 yılda veri merkezi ve felaket kurtarma yatırımları ciddi bir gelişim gösterdi. Bulut konusunda düzenlemelerin eksisiyle yerel bulut sağlayıcıları işlerini gelişirdiler. Türkiye’de önemli bir alternatif havuzu mevcut. Ciddi bir kullanım ve büyüme oranı da var. Bu nedenle şirketlere multi bulut çözümleri düşünmelerini öneririm.”