Herkes kendi işini yapsın!
41 yıllık meslek hayatımın ilk 5 yılını saymazsak neredeyse tamamında yöneticilik yaptım. İlk yönetici olduğumda bana “Bilgisayarlarla uğraşmak insanlarla uğraşmaktan kolaydır, boşver yönetici olma” diyen Vedat abimi de rahmet dileyerek anıyorum. O yıllarda anlaması zordu, zaman ilerledikçe insan yönetmenin zorluklarını yaşadıkça çok hak verdim.
Birçok yönü zor gelmiştir ama bir tanesi bunların en yorucu olanıdır. Çalışanların birbirini şikayeti, kendi yaptığı işe odaklanacağına çalışma arkadaşlarının hatalarını takip etmeleri. Aslında cevabım hep net olmuştur; “tamam bununla ilgileneceğim ama lütfen önce kendi görevlerine odaklan, herkes kendi işini en iyi şekilde yapsın.”
Bu başkasının işine müdahale ya da sahiplenme sadece iş yerlerinin içinde değil, dışında da var. Mesela gazeteci olmayıp haber üretmeye çalışanlar, ekonomi konusunda uzman olmayıp gelecek tahmini yapanlar, döviz kurunun hep artacağını söyleyenler, bir sağlık uzmanı edasıyla pandemi tahmininde bulunanlar….. liste uzayıp gider. Bu çaba içinde olanların bir de takipçileri olur hep, onların dediklerini sahiplenir , çevresine yayarlar, ortaya çıkar yeni bir şehir efsanesi. Zaten gizemli, karmaşık ve olumsuz haberler çok tutulur ülkemizde , hemen sahiplenilir, bir bakmışsınız bunu duyan kendinden emin ve konunun uzmanı şeklinde birileri ortaya çıkmış.
Güvenlik teknolojileri konusunda adeta bir uzman gibi konuşanlar, teknik direktörlerden çok daha fazla bilen spor severler, ilgisi olmadığı halde yorum yapan tarım alimleri her yerde vardır, sosyal medyada çok daha fazla. Bu konularda biz Türkler sanki çoğunluktayız, bir Alman’a İsveç’liye sorduğunuzda ben o konulara hakim değilim diyebilir ama bizde bunu duymak zordur, mutlaka bir yorum alırsınız. İnanmıyor musunuz? Yakınızdaki birine hemen yıl sonu döviz kuru ne olacak diye sorun, muhtemelen Merkez Bankası edasıyla size kur raporu verecektir, büyük olasılıkla da kurun çok artacağını, 8’lere gideceğini söyler. Bir başkasına Covid-19 salgınını sorun, o da ikinci dalga gelecek çok kötü olacak der. Sanki araştırmaları incelemiş, grafikler üzerinde çalışmış gibi.
Prim yapıp, beğeni toplamak mı istiyorsunuz? Alın size hiç bir kitapta bulunmayacak tiyolar: – “Kur 8 lirayı geçer” yazın – “İkinci korona dalgasında milyonlar gidecek” yazın – “Türkiye ekonomisi bitti” yazın – “Dünya şampiyonasında en sonuncu oluruz” deyin……
Halbuki herkes kendi konusunda konuşsa, kendi işini yapsa ne kadar başarılı oluruz değil mi?
Bu dönemde çok sayıda etkinlik izliyoruz. Bir kısmı ücretsiz, aynı zamanda da sponsorsuz kişisel tatmin üzerine sunumlar. Bir dostunu, arkadaşını çağırıp, merak edenlere izletiyorlar. Çok güzel olanları da var. Bu normali.
Bir de anormal olanı var, işinin hiç bir döneminde böyle bir etkinlik yapmamış ama sanki bu onun göreviymiş gibi ortaya çıkanlar. İzleyici sayısı 20 bilemedin 30, sponsordan alınan cüzi para ama günün sonunda mutsuz ve bu tür etkinliklerin işe yaramayacağını düşünen sponsor firmalar.
Son olarak bir de bazı değerli derneklerimiz var. Üyeleri etkinlik işlerinden para kazanan. Çalışanlarına maaşlarını ödemek için gayret içinde olan firmalar. Bizim gibi. Bu işler olmazsa maaş yok, şirket yok, dernek üyeliği de yok, varlıkları sorgulanacak şirketler .
Bu derneklerimiz zaten pazarlama bütçeleri gittikçe düşen sponsorlardan iyi de para alıyorlar. Peki bunu yapınca bu işten para kazanmaya çalışan üyelerinin işlerine engel olmuyorlar mı? Bir dernek neden etkinlik yapar ki? Belki yılda 2, belki 3 ama sürekli etkinlik hedefleyen bir derneğin amacı ne olabilir ki? Bunu sorarsanız, para toplamak diyecekler. Amacı para toplayarak ayakta kalmaya çalışan bir dernek neden var olmaya devam eder ki? Dernek üyeleri para kazanmadığı için benzer etkinliği yapanların maliyetleri düşünüldüğünde tam bir haksız rekabet ortaya çıkıyor mu? Zaten bir dernek kendi üyesi ile neden rekabete girer ki? Başkanları daha fazla mı ortada gözükmek istiyordur ya da yönetim kurullarının iyi iş yapınca elde edilebilecek mutluluk arzusu mu? Bir dernek neden bu kadar etkinlik yapar ben bilemedim.
Derneklerimizden etkinlik değil, şu konulara çözüm bekliyoruz:
- Bilişim çalışanlarının haklarını devlet nezninde savunmaları, kanun ya da yönetmeliklerle sabitlenmesi
- Bilişim firmalarını ön plana çıkarmak için raporlar ve analizlerin hazırlanması, kamuya sunulması
- Bilişim firmalarına daha fazla destek, hibe ve kredi verilmesini sağlayacak çalışmalar
- Üyelerine iş bulma, iş yerindeki sorunları karşısında destek olunması,
- Üyelerine kariyerini geliştirmesi için ücretsiz kurslar
- Dernek üye sayılarının arttırılması
- Diğer derneklerle iş birliği
- Üyelerini biraraya getirecek, networking imkanlarını arttıracak sponsorsuz düzenli toplantılar
- Basın ile daha yakın işbirliği
Daha birçok madde sayılabilir, aklıma gelenler bunlar. Bir kısmı için çalışıldığını biliyorum. Bazı derneklerimizin etkinlik yapmadan da bu sorunlarımıza yardım ettiğini de biliyorum. Onlara buradan kucak dolusu sevgi ve saygılarımı yolluyorum.
Ezcümle dediğim odur ki “Herkes kendi işini yapsın”.
Yazdım…