Herşey sayısal özgürlükler için
‘Kara Şimşek’ dizisinin yıldızı ve F-Secure Freedome marka elçisi David Hassellhoff ile F-Secure Araştırma Birimi Lideri Mikko Hyppönen, sayısal özgürlüğün korunmasına yönelik başlattıkları seferberliğin ve hazırlanan manifestonun detaylarını Berlin’de açıkladı. İkili re:publica Teknoloji Konferansı’nda bireylerin sayısal ortamdaki haklarının korunmasına dikkat çekmek amacıyla “özgürlük hareketini” başlattı.
Kampanya, toplumda sayısal özgürlüklere dair bilinci artırmayı amaçlıyor. Kampanyanın ilk adımını sayısal toplumu oluşturan tüm bireylerin katılımıyla ve katkısıyla şekillendirilecek bir “sayısal manifesto” hazırlamak oluşturuyor.
Geçtiğimiz yıl Edward Snowden’in paylaştığı bilgiler eşliğinde büyük tartışmalara sahne olan ve yeniden sorgulanan sayısal özgürlük kavramı, dünya genelinde zayıflama eğiliminde. Kampanya, sayısal ortamda kişisel gizliliğin önemini ortaya koyan diğer etkinlikler için yol gösterici olacak.
Toplantıda sayısal toplumu oluşturan bireylerin katılımı ve katılarıyla şekillendirilecek sayısal manifestonun dayanağını oluşturacak dört temel de paylaşıldı. Bunlar şöyle sıralanıyor:
1. Toplu gözetlenmeye karşı özgürlük: Günümüzün büyük inovasyonları olan mobil telefonlar ve internet, bireylerin gözetlenmesini ve takip edilmesini sağlayan birer araç haline dönüştü. PRISM ve benzeri programların en büyük problemi yalnızca şüphelilerin izlenmesini kolaylaştırmakla kalmayıp, masum olduğu bilinen kişilerin de takibini mümkün kılması ve bu amaçla da kullanılması.
2. Dijital eziyete karşı özgürlük: Günümüzde veriyi sonsuza kadar saklamak, imha etmekten çok daha ucuz ve kolay. Ya bugün çevrimiçi ortamda gerçekleştireceğiniz bir paylaşım, söyleyeceğiniz bir söz ilerde size karşı kullanılacak olursa? Kanunlara uyan hiçbir birey, bu korkuyla ve endişeyle yaşamamalı.
3. Dijital sömürgeleşmeye karşı özgürlük: Teknoloji dünyayı inanılmaz bir hızla değiştiriyor. Ancak bir şeylerin teknik olarak mümkün olması, bunu körü körüne kabullenerek hayatımızın bir parçası haline getireceğimiz anlamına gelmemeli.
4. Dijital erişim, hareket ve söz hakkı için özgürlük: Özel olarak söylenen veya yazılan hiçbir şey herhangi bir organizasyonun ilgi alanında olmamalı. Platformlara erişim, hareket ve söz hakkı özgürlüğü engellenmemeli.
Sayısal mahremiyet nedir?
Günümüz neslinin karşı karşıya olduğu problemlerin, bizden önceki nesillerin karşılaştıklarıyla kıyaslanmayacak kadar karmaşık olduğuna dikkat çeken Mikko Hyppönen, kampanyayla ilgili şunları söyledi:
“İnternet ve bağlantılı servisleri kullandığınız sürece başkaları tarafından sürekli takip ediliyorsunuz ve sizinle ilişkilendirilen veriler bilginiz haricinde farklı amaçlar için kullanılıyor. Biz böyle bir ortamda şu soruları sormak için ortaya çıktık: Dijital mahremiyet nedir? Hangi haklara sahip olmalıyız? Nasıl bir dünyada yaşamak istiyoruz? Cevapları hep birlikte öğrenmek istiyoruz.”
Hyppönen, sayısal mahremiyet konusunda önemli tespitleriyle tanınıyor. Ekim ayındaki TED konuşmasında sayısal izlemeye karşı olan duruşunu net bir şekilde ortaya koyan Hyppönen, benzer sebeplerle RSA konferansına katılmaktan da vazgeçmişti.
Herkese söz hakkı sunuluyor
Creative commons lisansıyla genel katılıma açık olan #digitalfreedom (dijital özgürlük) manifestosu, herkesin sayısal özgürlük kavramına dair fikir ve yaklaşımlarını paylaşmasını ve toplumsal bilinci arkasına alarak ideal yolun bulunmasını amaçlıyor.
Manifestoya katkıda bulunmak, daha fazla bilgi edinmek için www.f-secure.com/digitalfreedom adresini ziyaret etmek yeterli.