IBITIG
IBITIG, “İstanbul Bilgi Toplumu İzleme Grubu”nun kısaltılmış adı. Bu grup, İstanbul Kalkınma Ajansı’nın bir projesi içinde, bölgemizde “bilgi toplumu” olma yolunda “olup-biten”leri izliyor. Bilgi toplumu üzerinde Ar-Ge yapanların sayısı çok değil ama izlemek zor. Çünkü sistematik raporlaması yok. Bunca yıl, Ar-Ge yapmayı görev edindim de, ilk defa “izleme” işine koyuldum. İzlemeyi, hangi ölçütlere dayanarak yapacağımız konusunda, düş kırıklığına uğramadım desem yalan olur. Uluslar arası kabul görmüş ve istatistikçiler tarafından kullanılan neredeyse tüm ölçütler, “harcanan para” üzerine. Kısaca, bir Ar-Ge çalışmasını ne kadar dolambaçlı yoldan yapıp ne kadar boşa para harcarsanız, göstergeniz o kadar “parlak” çıkıyor. Hani bizim üçte birinden yukarısına çıkamadığımız, “Milli gelirin yüzde 2’sini Ar-Ge’ye harcamalıyız” sloganı var ya? Ar-Ge’yi Yunanlılar gibi yapın, hemen tutturursunuz. Sözünü etmişken Yunanistan’ın ekonomik sıkıntılarının beni hiç şaşırtmadığını belirtmeliyim; bir dönem bir küresel veri iletişim şirketinin Avrupa bölge merkezine çalışıyorum, Yunanlı karşıtım, tapu kadastro otomasyonu için 20 milyon dolarlık bütçe gösteriyor. Bizde ise TAKBİS daha yapılmamış, 7 milyon dolarlık bir bütçesi var. Türkiye, Yunanistan’a göre birkaç kat daha büyük ama kadastro otomasyon bütçesi Türkiye’nin üç katı. Şirket, bu dengesizliği görmüş, Türkiye’nin bütçesinin 60-80 milyon olması gerektiğini ileri sürüp, benden bunun sağlanması yönünde öneri bekliyor. Kulakları çınlasın Yannis’e “bunu nasıl beceriyorsunuz?” diye sormuştum, o da “İşin inceliği, işte zâten bu” demişti. Sözün özü, şişirilmiş (Ar-Ge) yatırım bütçeleri iyi sonuçlar vermiyor.Öyleyse, Ar-Ge’ye yapılan yatırımı nasıl ölçmeliyiz? Kanımca “getirisi üzerinden”. Yaptığınız yatırım ile yarattığınız fikri mülkiyetiniz, size ürün ömrü boyunca ne kadar kazandırmış? Ar-Ge’cilerimiz, hesaplarını bu şekilde tutarlarsa, hem çabalarının doğru ve etkin olup olmadığını görür, hem de istatistikçilere gerçek yararı ölçebilen veri hazırlamış olurlar.