‘İçerik’ artık gerçekten ‘altın’
Türkiye’de yaratılan içeriklerin dünya ile buluşmasını sağlamaya odaklanan Poseidon Vision, içerik üreticileri ile kaliteli içeriklere ulaşmak isteyenleri Accesland’da buluşturuyor.
Son bir yılda dijital yaratıcılık gücünü kat be kat artırdı. Pandemi ile evde geçirilen zamanın artması da bu gelişimde öne çıktı. Dijital içerik; metin, ses ve video dosyalarından grafiklere, animasyonlara ve görüntülere kadar birçok biçimde karşımıza çıkıyor. İçerik endüstrisindeki birçok kişi dijital içeriğin ‘yayınlanabilecek herhangi bir şey’ olduğunu da söylemekte. Yeni nesil içerik platformu Accesland ve Poseidon Vision Kurucusu Nihal Temur’a göre, bu düşünce tarzını takip ederek, internetteyseniz, büyük olasılıkla bir dijital içeriğe bakıyor, izliyor veya dinliyorsunuz diyebiliriz. Online toplantılar, konferanslar, şovlar bile dijital içerik olarak değerlendirilebilir. Nihal Temur’un da belirttiği gibi, internet, küresel pazarın birçok yönünü tüketici davranışından yeni iş modellerine kadar dönüştürecek bir dalgayı harekete geçirdi. Mobilite, bulut bilişim, iş zekâsı ve sosyal medya hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerde gerçekleşen bu değişimin temelini oluşturdu. “Daha fazla hane internete eriştikçe de dijital içerik sayısı arttı. Genişletilmiş erişim, geleneksel platformların popülerliğine meydan okuyarak, insanların haber almalarını ve çevrimiçi içeriklere ulaşmalarını kolaylaştırdı” gerçeğine dikkat çeken Nihal Temur, örnekler paylaştı. Buna göre, dünyanın 3,7 milyar sosyal medya kullanıcısı, her gönderi paylaştığında içerik oluşturuyor. TikTok ve Snapchat kullanıcıları kısa video içeriği koyuyor. Instagram, insanların yaşamları, kariyerleri ve markaları hakkında resim ve görseller sunuyor. Dünyada 500 milyardan fazla blog var ve kendi kendine yayınlanan kitapların sayısı ilk kez 2017’de 1 milyonu aştı. Bunu, içerik pazarlaması odağında değerlendiren Nihal Temur, “İçerik oluşturucuların, her zamankinden daha alakalı olmaya ve insanların dikkatini çekmeye çalışmaları gereken bir noktaya gidiyoruz. Çünkü birçok dijital platformda ciddi bir içerik kirliliği de bulunuyor” dedi. İçerikler bilgilendirici ve yardımcı olmalı, aynı zamanda müşterinin bulunduğu kanalda ve kolayca sindirilebilir bulduğu bir formatta sunulmalı. Bu gerçekler ışığında Accessland’i her türlü içeriğe en kolay ulaşılabilecek ve en rahat şekilde içerik tüketimine olanak sağlayacak özgür bir platform olarak konumlandırdıklarını vurgulayan Temur, 1989 yılında dahil olduğu Unilever’de Tedarik Zinciri Bölge Başkanlığı görevini de yürüttü. Temur, 80’i aşan ülkede liderlik yaparak, farklı kültürlerde başarılı projelere imza attı. Tüm kariyeri boyunca onlarca farklı milletten liderler yetiştiren, bu çalışmaları ile ‘Sınırları Aşan Kadın Ödülü’ alan Nihal Temur, Accesland ve Poseidon Vision yapısı odaklı detaylar paylaştı:
Poseidon Vision’ın hedefleri ve stratejisi hakkında bilgi verir misiniz?
Poseidon Vision sınırları ortadan kaldırma vizyonuna sahip bir şirket. Türkiye’de yaratılacak içeriklerin dünya ile buluşmasını sağlamak ve profesyonel deneyimleri ile endüstriye fark yaratan bir bakış açısı getirmek amacıyla yeni platformlar üretmeyi hedefliyoruz. Ben ve ekibim bugüne kadar global etki yaratacak teknolojik ürünler çıkarmak için çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz. Dijital olanakları sürekli keşfeden, sorun çözen, değer odaklı ve zamanın ötesinde teknolojiler ürünler ile karşınızda olacağız.
Accesland olarak kaliteli içerik ve platformlar konusunda nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?
Accessland’i dijital içerik işini kolayca kurmak isteyen herkes için hayata geçirdik. Türkiye’de pazarın daha hızlı büyüyebilmesi için belli bir alanda ilgisi ve tutkusu olan herkese bir fırsat tanınması gerek. Kurduğumuz platformla hedefimiz sadece bir müşteri ya da bir içerik ile başlayarak herkese kendi işinin patronu olabilmesi için fırsat tanıyabilmek. İçerik üreticilerine izlenme sürelerine bağlı kalmadan fiyatlarını özgürce belirleme ve kendi gelirlerini yönetebilme imkanı sağlayabilmek. Accessland kullanıcılarına kaliteli bir içerik yönetimi sunuyor. İster birebir ister topluluklara ister canlı ister kayıttan ister video ile ister podcast olarak içerik üretebilme fırsatı bu yapı ile mümkün. Bütün bunları gelişmiş bir izleyici analitiği ve güvenli bir ödeme sistemi ile destekliyoruz. İçerik üreticileri için bilgi ve yeteneklerini hızla gelire dönüştürebilecekleri, katılımcılar için ise kendilerini dönüştürüp dünyalarını değiştirebilecekleri bir platform söz konusu.
Küresel deneyimlerinizin de ışığında, Türkiye’de içerik ve platform temelinde hangi avantajlara ve dezavantajlara sahibiz?
Accessland’in çıkış noktası bilgisi deneyimi tecrübesi ve yeteneği olan herkesin sahip olduğu bu değerleri dijital işe çevirebileceği bir platform sunarken ve bunlardan faydalanmak isteyen kitlelerin kolayca buluşabileceği bir platform yaratmaktı. Böyle bir platform yaratırken de içerik üreticilerine kaliteli içerikler yaratmaları için gerekli araçları sağlamayı, içerik tüketicileri içinse yaratılan bu içeriklere kolayca, istedikleri yerden ve istedikleri zaman ulaşabilecekleri bir platform sunmayı hedefledik. Daha yolculuğumuzun başında olsak da şimdiden bunu başardık diyebilirim. Birebir, grup ve konferans (1 milyon izleyiciye kadar) yayın seçeneklerinin yanında kayıtlı video ve ses içeriklerinin sunulabildiği 5 farklı yayın tipimiz ile her çalışma yapısına uygun olmamızın yanında, sağladığımız etkileşim araçları ve mobil ve web bazlı uygulamalarımız ile fark yarattığımızı düşünüyorum. Bireyler, kurumlar, gösteri merkezleri hatta spor kulüpleri için sunduğumuz teknolojik özellikler ve altyapı ile dijital dünyaya işlerini taşımaları, dijital projelerini hayata geçirmeleri veya yepyeni dijital kariyerlerine kolayca başlayabilecekleri bir platform sunuyoruz. Çünkü kurumlar ve çeşitli meslek alanlarındaki bireyler dijital transformasyonda yaşadıkları zorluklar sebebi ile dijital dünyaya geçişte gecikiyorlar ya da suboptimal çözümler ile ilerlemeye çalışıyorlar. Türkiye’de profesyonel ve amatör olarak farklı alanlarda içerik üretin binlerce içerik üreticisi bulunuyor. Bu kitlenin de yaşamakta olduğu en büyük dezavantaj hali hazırda kullandıkları mecraların onlara sağladığı düşük gelir modelleri. Yaratılan bu içeriklerde ciddi bir efor var. Accessland olarak bizim sağladığımız en büyük avantaj ise kaliteli içeriğin hızlı bir şekilde hak ettiği değeri görmesini sağlamak ve kalitesiz içerik arasından kolayca sıyrılmasına olanak tanımak. Ayrıca, yayını ayrı bir platformdan, ödemeyi farklı yerden, analizi ise bambaşka platformlardan alarak yürütmeye çalışan yüzlerce içerik üreticisi ile tanıştık. Accesssland olarak yayın, biletleme, güvenli ödeme analitik veriler, etkileşim araçları ve daha bir çok özelliğimiz ile kullanıcılara tek bir platformda ihtiyaç duyulan araçları A’dan Z’ye sunuyoruz.Şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki Accessland işini dijitale taşımak isteyen veya dijital dünyada parlak kariyerine başlamak isteyenlere sadece içeriklerine odaklanabilecekleri bir dünya sunuyor. Bunu yaparken de hiçbir ön maliyet talep etmeden, sıfır risk ile sahip oldukları değerleri kitlelere sunma şansı tanıyor.
Dijital ekosistemin hızlı gelişimi ve pandeminin bu yolda etkileri ışığında, biz bireyleri ve gündelik hayatımızın markalarını nasıl bir dijital gelecek bekliyor?
Dijital transformasyon hem bireyler hem şirketler bazında her geçen gün yenilikler ile karşımıza çıkıyor ve çıkmaya devam edecek. Geleneksel reklamlar artık yerini daha interaktif dijital reklamlara bırakıyor. Buna en büyük örnek alışveriş yapılabilir gönderiler. Tüketiciler sürekli alışveriş yapmanın en kolay ve en hızlı yolunu arıyor. Bu nedenle, farklı sosyal medya platformlarının kullanılması, kullanıcıların bir gönderiye tıklamasına ve içinde yer alan bir öğeyi satın almasına olanak tanıyor. Araştırmalar, insanların artık farklı dijital platformlarda telefonlarında gezinmek için toplam 2 saat 24 dakika harcadıkları ve markalara alışveriş yapılabilir gönderiler aracılığıyla tüketicilere ulaşmak için önemli bir zaman verdiğini gösteriyor. Bununla birlikte önemli bir nokta tüketiciler, çevrimiçi alışveriş yaparken hala “insan dokunuşu” istiyor. Bu nedenle pazarlamacılar, müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak için yapay zekâ sohbet kutuları kullanıyor. Bu sohbet kutuları, tüketicilerle kapsamlı cümleler kurarken, müşterinin alışveriş sırasında sorabileceği her türlü soruyu yanıtlayarak, insan etkileşimi yanılsaması vererek müşteriyi sürece daha fazla dahil ediyor. Bir diğer deyişle dijitali fark edilemez bir biçimde insansı hale getirebiliyorlar. Yapay gerçeklik ile bir ürünün gerçeği hazırlanmadan önce simüle edilebilirken, sanal gerçeklik ile bireylere gerçek hissiyatı veren deneyimler sunulabiliyor. Dijital dönüşüm ile hayatlarımızın da ciddi anlamda hız kazandığının farkındayız. 2021 itibarı ile cep telefonu kullanıcılarının yüzde 74’ü bir içeriğe ulaşmak için en fazla 5 saniye bekliyorlar. Yeni teknolojiler artık baktıklarımızı ve hatta düşündüklerimizi yapacak şekilde planlanıyor. Örneğin Google lens kullanarak kameranız ile gösterdiğiniz herhangi bir şeyi hemen aratma ve detaylı bilgi imkânınız var. Çok daha gerçekçi, hızlı ve sabırsız bir gelecek bizi bekliyor. Ve son olarak da bütün bu gelişmeler sonucunda birçok marka için müşteri sadakati büyük risk altında. Özgün ve bireye özel ihtiyaçları üreten ve çevreye saygılı, kökeni belli olan markalar ise git gide öne çıkıyor ve fark yaratıyor. Dijitalde kendine yer edinemeyen markalar ise kaybolma riski ile karşı karşıya.