İki adam, bir yıldız
Gelmiş geçmiş en egzantrik bilim adamlarından biri: Tycho Brahe.
2011, ölümünün 410. yıldönümü. Ölümü esrarlı. Böbrek hastalığından mı öldü? Bağırsak hastalığı mı? Zehirlendi mi?
Gelecek ay, Prag’daki mezarı açılacak ve DNA testi yapılacak! Yanlış okumadınız. Ölümünden 410 yıl sonra, Kasım 2010’da…
Dönemine göre bile tuhaf biriymiş: Evinde geyik besliyormuş. Bir gün geyiğine misafirler bira içirmiş. Geyik sarhoş olup merdivenden düşüp ölmüş. Fıkra gibi…
Brahe, bir düelloda burnunun ucunu kaybetmiş. Buraya, mumdan bir protez (!) yaptıracağına, altın ve gümüş karışımı metalden bir burun yaptırmış.
Bu tuhaflıklarına rağmen, astronomide çığır açan bir bilgin. O dönemde henüz “bilim adamı” yok. Felsefe, astroloji, simya ile karışık “bilgin”lik var. Brahe de onlardan.
Daha Galile’den 10 yıl önce, teleskop diye bir şey yokken, bizzat yaptırdığı sekstanı kullanarak uzayı inceledi. İlk süpernovayı (yıldız patlamasını) saptadı. 1577’de geçen bir kuyruklu yıldızı ilk kez bilimsel anlamda izledi. Evrene dair başka buluşları da var. Burada yerimiz yok.
Ve tam 400 yıl önce bu yıl, 1600’de Alman matematikçi Johannes Kepler, onun yanına çırak girdi. Birlikte çalışmaya başladılar. İkisi, uzayın, Aristo’nun iddiasının aksine, hareketli olduğunu anladılar. Bu, kilisenin görüşüne aykırıydı. Brahe, buluşu hakkında fazla tantana yapmadı. Ne de olsa Prag’da Kral İkinci Rudolf’un maiyetinde çalışıyordu. Kral hazretlerini kilise karşısında zor durumda bırakamazdı.
Mide-bağırsak sorunlarıyla aniden ölüverince, çırağı Kepler’e hesapları miras kaldı. Kepler, bunlara ömrünü adadı. Gezegenlerin oval yörünge izlediğini ispatladı. Uzay hakkında onun da başka buluşları var.
1577’deki kuyruklu yıldızı Osmanlı astroloğu Taküyiddin de İstanbul’da izlemişti. Ama onun başına neler geldi, neler…