İki olumlu gelişme, FATİH ve WTPF ile devam etmeli
Dünya Ekonomik Forumu’nun “2013 Küresel Bilgi Teknolojileri Raporu” (The Global Information Technology Report 2013) geçtiğimiz ay açıklandı ve Edip Emil Öymen BThaber’deki köşesinde özetleyip yorumladı (https://www.bthaber.com/wef-global-ict/). Türkiye, 2012 sıralamasından 7 basamak yükselerek 144 ülke içerisinde, Panama ile ayni puanı alarak 45. sıraya çıktı. Katar (23.), Birleşik Arap Emirlikleri (25.), Malezya (30.), Porto Riko (36.) gibi ülkelerin hala çok gerisinde 45. sırada olmak pek övünülecek bir durum olmasa da, 7 basamak yükselmeyi olumlu olarak değerlendirebiliriz.
Bu sıralamada bizi geçen seneye göre yukarı çeken nedir diye alt endekslere baktığımızda, “İnternet ve Telefon Rekabetçiliği”nde dünyada birinci olduğumuz görülüyor. Sektörde rekabetçilik o kadar zayıftı ki, geçtiğimiz bir yıl süresince BTK’nın internet ve mobil telefon tarifelerinde yaptığı iyileştirmeler bizi birden yukarı fırlattı. Ayrıca, kişi başına telefonda konuşma süresine göre ve sosyal ağlardaki paylaşıma göre de çok yukarılardayız. Özetle, iletişim teknolojilerine erişim konusunda iyi olmamız bizi yukarı çekiyor.
Bizi sıralamada geriye çeken nedir diye baktığımızda ise kronik eğitim sorunu tekrar önümüze çıkıyor: Matematik ve fen eğitiminde kalite alt kriterine göre 144 ülke içerisinde 100. sıradayız!
İşte bu gerçekleri Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve UDH Bakanı Binali Yıldırım dikkate almalıdır. Bilgi Toplumu olma yolunda da, FATİH girişiminde de, öncelikli konu insanımızın eğitimidir, sadece iletişim teknolojilerini yaygınlaştırma yeterli değildir. Donanım satınalma ötesine gidememiş FATİH girişimini, ciddi bir eğitim projesi haline getirmek için bakan Avcı gerekeni yapmalı. Gerekenin ne olduğu da, uluslararası araştırmalarda açıkça ortaya çıkmış durumda: öncelik donanımda değil, öğretmen ve müfredatta. Dolayısıyla, 29 Nisan’da yapılacakken Mayıs’a ertelenen tablet ihalesi, öğretmen ve müfredat ile ilgili çalışmaların ve iyileştirmelerin doğru dürüst yapılmasına kadar ertelenmelidir.
Geçtiğimiz ay ikinci bir olumlu gelişme daha oldu: ICANN İstanbul’da ofis açıyor. Aslında, UDH Bakanı Binali Yıldırım 14 Mart günü bunu zaten açıklamıştı ve ertesi günü gazetelerimiz “İstanbul İnternetin Küresel Merkezi Olacak”, “Dünyada İnterneti İstanbul Yönetecek” ve benzeri başlıklarla kamuoyumuza duyurulmuştu. 25 Nisan günü bakan Yıldırım, bu sefer yanında ICANN başkanı Fadi Chehade ile beraber ayni açıklamayı bir daha yaptı ve ertesi günü gazeteler, İstanbul’un “İnternetin Patronu”, “İnternetin Başkenti”, “İnternetin Merkezi”… olduğu başlıklarıyla ayni haberi bir kez daha verdiler.
Amerikan PCWorld der
Medyamızın her zamanki toplumsal egoyu okşama ve hükümete yaranma çabalarıyla yaptığı abartılı şişirmelerini bir yana bıraksak bile, ülkemiz için bu olumlu bir gelişmedir. Bu gelişmede rol oynadığı anlaşılan BTK Başkanı Tayfun Acarer ve UDH Bakan danışmanı İhsan Durdu’yu kutlarız.
Bu olumlu gelişmenin, KÜRESEL altında sözünü ettiğim, yaklaşan WTPF toplantısında da devamını dilerim. Aralık ayında, yine ITU’nun düzenlediği, internetin geleceği konusunda son derecede önemli ve bağlayıcı nitelikte kararların alındığı WCIT toplantısı ile ilgili eleştirilerimi yazmıştım (https://www.bthaber.com/internet-uzerine-buyuk-bir-carpisma-sonuclandi/). WCIT’de yapılan üç önemli yanlış önümüzdeki WTPF’de tekrarlanmamalı.
Birincisi, UDH Bakanlığı ve BTK, geçen Aralık’da WCIT’de alacağımız pozisyonu bırakın ilgili kamuoyu ve paydaşlarla önceden tartışmayı, açıklamamıştı bile. Şimdi, önümüzdeki WTPF için BTK’nın 15 Şubat’a kadar görüş bildirilmesini istemiş olduğu bana sözlü olarak belirtildiyse de, BTK’nın web sitesinde böyle bir çağrı yer almadı. Ayrıca, görüş almanın ciddi ve samimi olduğunun tek göstergesi, görüş verene olumlu veya gerekçeli olumsuz dönüt vermektir. Yoksa, sadece “görüş aldık” demeye yarayan göstermelik ve toplumu yanıltmaya yönelik samimiyetsiz bir davranış olur.
Bu satırların yazıldığı sırada, ülkemizdeki ilgili paydaşlardan WTPF gündemindeki konulara ilişkin görüş hala alınmamıştır. Daha da kötüsü, ITU’nun tüm çağrılarına karşın, UDH Bakanlığı veya BTK, ITU’ya da bir görüş bildirmemiştir. Oysa, birçok ülke ve uluslararası STK, hatta firmalar WTPF gündemindeki konular ve ITU’nun toplantı öncesi raporu üzerine görüşlerini ITU’ya bildirmişlerdir (http://www.itu.int/en/wtpf-13/Pages/report-sg.aspx). Bir yandan bakan Binali Yıldırım ve medya gururla İstanbul’u internetin patronu, başkenti falan ilan ederken, diğer yandan internet ile ilgili bu önemli uluslararası toplantıya giderken diğer ülkelerin yaptığını yapamamamız, görüş bildirmekten aciz durumda olmamız çok çarpıcı bir çelişki. Eğer acizlik değilse, o zaman da gizlilik söz konusu! Umarım önümüzdeki hafta içerisinde bu durum düzeltilir.
İkincisi, WCIT’ye giden heyet gizli tutulmuştu. Demokratik ülkelerin heyetlerindekiler toplantıdaki gelişmeleri sosyal ağlarda anında duyururken, bizim heyetle iletişim olanaksızdı. Bizi temsil eden heyeti ve oradaki tavrımızı bambaşka kaynaklardan öğrenebiliyordum. WCIT’ye giden heyetin kompozisyonu ne konunun paydaşlarını temsil ediyordu ne de böylesine kritik bir teknik toplantıda gereken yetkinlik düzeyini sağlıyordu. WTPF’de bu yanlış da tekrar edilmemeli. Bu tür toplantılarda teknik komisyonlar olur. Dolayısıyla, fuara gider gibi, gezmek amacıyla gidilmesi kabul edilemez, “kimin gittiğinin ne önemi var” denilemez. Henüz WTPF’ye giden heyet açıklanmadı; ama, bunun gizli tutulamayacağını UDH Bakanlığı ve BTK öğrenmiş olmalıdır. Gidecek heyetin kompozisyonu hem farklı paydaşları temsil edebilmeli hem de teknik konularda yetkin olmalıdır.
Üçüncüsü, WCIT sonunda yapılan oylamada, AB, Kuzey Amerika ve benzeri demokrasiler karşısında, Rusya, Çin, İran, Arap ve Afrika ülkeleriyle ayni yönde oy kullandı Türkiye delegasyonu. Yani, WCIT’de internet yönetişimine hükümetlerin müdahalesine sıcak bakan yaklaşım benimsenmiş oldu. Bu ciddi hatadan WTPF’de vaz geçilmesi gerekir. İnternet farklı çıkar ve ilgi gruplarından ve teknik yetkinliği su götürmez kişilerden oluşan, çok paydaşlı bir yönetişim altında olmalı, hükümetlerin etkisi altında olmamalı.
Ülkemiz gündemi “ayran” veya “akillik” gibi konularla çalkalanırken, bu önemli toplantı yeterince dikkat çekmiyor; fakat, biz yakından izleyeceğiz.
KÜRESEL
İNTERNETİN YÖNETİŞİMİ SAVAŞINDA YENİ BİR ÇARPIŞMA: WTPF
Sağladığı ekonomik nema ve siyasi güç nedeniyle internetin yönetişiminde söz sahibi olmak isteyen ekonomik ve siyasi güç odakları ile internetin şimdiki çok paydaşlı ve bağımsız yönetimi arasında bir savaş birkaç yıldır devam ediyor ve edecek.
Bu savaşın şimdiye kadarki en önemli bir çarpışması, geçtiğimiz Aralık ayında Dubai’de yer aldı (ayrıntıları BThaber Aralık yazımda: https://www.bthaber.com/internet-uzerine-buyuk-bir-carpisma-sonuclandi/). Birleşmiş Milletler’in bir organı olan ITU’nun (Uluslararası Telekomünikasyon Birliği) düzenlediği ve ancak ülkelerin hükümetlerinin belirlediği heyetlerin katılabildiği WCIT’de (World Conference on International Telecommunications; Uluslararası Telekomünikasyon Dünya Konferansı) iki grup ülke arasında keskin bir kutuplaşma oluştu. ABD, Kanada ve AB’nin başı çektiği bir grup, şimdiki çok paydaşlı yönetişim sisteminin değişmeden devamını savunuyordu. Çin, Rusya, İran gibi ülkelerin içinde bulunduğu diğer grup ülke ise, BM’ye bağlı ITU’nun, dolayısıyla ülke hükümetlerinin internet yönetişimine müdahalesine uluslararası meşruiyet kazandırmayı savunuyordu. Oldukça tartışmalı geçen WCIT sonunda yapılan oylamada birinci grup 55 ülkenin, ikinci grup ise 89 ülkenin oyunu aldı. Türkiye ikinci grupta yer aldı. WCIT sona erdikten hemen sonra, başta ABD, AB ülkeleri ve Kanada bu oylama ile kabul edilen ve 192 üye ülke için bağlayıcı olan Uluslararası Telekomünikasyon Düzenlemesi’ni kabul etmeyeceklerini açıkladı. Bunun ne gibi sonuçlar ortaya çıkaracağını henüz bilmiyoruz. Zaten, savaş da devam ediyor.
Önümüzdeki çarpışma, yine ITU’nun düzenlediği, 14-16 Mayıs tarihlerinde Cenevre’de toplanacak olan 5. WTPF’de (World Telecommunication Policy Forum: Telekomünikasyon Politikaları Dünya Forumu) yer alacak. Toplantı öncesi hazırladığı tartışma raporunda ITU internetin yönetişim ve kontrolünde söz sahibi olma isteğini gösteriyor. Birçok uluslararası STK buna karşı olduğunu ayrıntılı gerekçelerle açıkladı. Toplantıyı ve sonuçlarını gelecek ayki yazımda özetleyeceğim.