‘İlk 20’deki firmalarımız Turquality alamıyorsa, Turquality bize hizmet etmiyor demektir’
YASAD Başkanı Gönül Kamalı, “Pandemi sürecinde ne kadar çaba göstersek ne kadar farkındalık yaratmak istesek de desteklenmesi gereken öncelikli sektörler arasında yer alamadık” değerlendirmesini yaptı.
BThaber’in ‘3 Gazeteci 1 Konuk-3G1K’ başlıklı dijital etkinliğinin konuğu Yazılım Sanayicileri Derneği (YASAD) Başkanı Gönül Kamalı oldu. Kamalı, BThaber Yayın Koordinatörü Ayhan Sevgi, BThaber Ankara Temsilcisi Sedef Özkan ve BThaber Editörü Handan Aybars’ın sorularını yanıtladı:
Pandemi süreciyle birlikte yerli teknolojilerin ve hemen hemen her teknolojinin temelini oluşturan yazılımın öneminin arttığı bir gerçek. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yazılım sanayi için pandemi döneminde, yerli yazılımların kullanılabilmesi, fark edilmesi için inanılmaz iyi bir fırsat yakaladık. Fiziksel şekilde var olamadığımız her yerde, dijital olarak var olabilme zorunluluğunun ve fırsatının olduğu, çok yoğun bir dönemdeyiz. Hız ve altyapı ihtiyaçlarının, farkındalıklarının, bu kapasitelerin ihtiyaçları nasıl karşıladığının ve nasıl hizmet ettiğinin net olarak deneyimlendiği bir süreç. Bugünkü webinar gibi tüm platformlar, altyapı gücü ve yazılım araçlarıyla sağlanıyor. Dijital dönüşüm yolculuğunda hem sektörel olarak hem de kullancılarımız kendimizi çok ciddi geliştirerek aslında büyük bir kilometre kat ettik. Dijital araç gereçler bizi birbirimize yaklaştırdı. Yazılım sanayi çok hızlı ve verimli şekilde uzaktan çalışmaya döndü. Pandemi tüm sektörleri etkilediği için bizim müşterilerimiz de etkilendi. Doğal olarak yazılım sanayi de bu dönemden nasibini aldı ve ciddi bir etkilenme yaşadı. Teknoparklardan yavaş yavaş boşaltılan ofisler dahil farklı şekilde giderleri azaltma yöntemlerine gidildi. Ne kadar çaba göstersek ne kadar farkındalık yaratmak istesek de desteklenmesi gereken öncelikli sektörler arasında yer alamadık ve dolayısıyla etkilendiğimiz ölçüde devlet desteğini de tam anlamıyla göremedik. Zaten sermaye yapısı kırılgan, bireysel sermayeye dayalı bir sektör olduğumuz için etkileri önümüzdeki dönemde daha çok fark edeceğiz. YASAD olarak yerli sanayiyi ve yerli sanayideki ulaşılabilir hizmetleri ve yazılım araç gereçleri konusunda aydınlatma çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Ar-Ge teşvikleri ve çeşitliliğinde dünyanın en iyi ilk 5’indeyiz. Bizim sorunumuz teşviklerin varlığı, tanımı, ulaşılabilme yollarına hakim olmamamız değil. Bizim sorunumuz; Türkiye’nin ekonomik dalgalanmalarında sürdürülebilir teşvik sistemini yönetemiyor olmamızdan kaynaklanıyor. Bizde ürünlerin ortalama ömrü 2 sene olduğundan, teşviğe ulaşsak da hedeflediğimiz zaman içerisinde alamadığımız finansman desteği, hizmet etmek için hedef koyduğumuz yere artık hizmet etmiyor. Teşvik sistemlerine ya da fonlarına bağlı planlama, teknolojinin tek başına önünü ne yazık ki açmıyor. Bu farkındalıkla uyguladığımız teşvik politikalarında stabilizasyon ve sürdürülebilirlik bizim için çok kymetli. Yıllardır bunun ideal çerçevesini çizemedik; ideal şekilde yönetemiyoruz. Alamadığınız finasman ne yazık ki sizi hedeflerinize ulaştıramıyor.
Türkiye’nin yazılım alanındaki potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yazılım ihracatı konusunda Türkiye’nin sıçrama yapabilmesi için avantajları ve dezavantajları neler? Neler yapılmalı?
Türkiye, yazılım sanayinde; inovatif, yaratıcı ve girişimci bir profilde. Dünyadaki fırsatlar tüm yazılımcılara açık. Şanslarımızı realize etme konusunda hızlı davranmamız gerekiyor. Kapasite konusunda sıkıntımız yok. Realize etme, hızlı davranma ve sürdürülebilir politikalar konusunda sıkıntımız var. Strateji üreten kurum ve kuruluşlarla ortak hareket etmemiz gerekiyor. Ülkemizin önünü açacak olan budur. Yatırımları uzun vadeli ve sürdürülebilir bir ülkede değiliz. Bunu görerek ticari hamlelerimizi hep ihracata doğru yöneltmeliyiz; ‘scale up’, ‘grow up’ periyodunu çok hızlı atlatmamız gerekiyor ki dünyada hakkımız olan küresel payı alalım. Küreselde Türk mühendislerinin yeri ve kalitesi, aynı zamanda uluslararası platformda yapabileceklerimiz konusunda çok iddialıyım. Orta ölçekteki firmalarımızı bir üst ölçeğe taşımamız gerekiyor. Şirketlerimizi büyüme araç ve gereçleriyle donatmalıyız. Sıçramalar böyle oluyor. Bir orta ölçek şirket büyüdüğünde, ekonomi değer olarak 10 kat büyüyor. Yaptığınız ürünler, ihracata yönelik yani küresel ekonomiyi destekleyecek şekilde olmalı. Türkiye’den çok ciddi markaların çıktığını, dünyanın farklı yerlerinde söz sahibi olduğunu hep beraber göreceğiz. Değer ortadan kalkmaz. Önemli olan bu değerin doğru zamanda Türkiye için büyük bir ekonomik değer yaratması
Mala dayalı destek ve teşvik sitemlerini insan kaynağına dayalı teşvik sistemlerine döndürme ve bunların anlaşılması konusunda büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Yazılım şirketlerine yaptığınız bütün yatırımlar insana yatırımdır. Yaratabilmek için kazanabilmek ve varlığınızı sürdürebilmek gerekiyor. Sektör olarak küresel bir oyuncuyuz. Bu kabulü yapmak zorundayız; yapmadığımızda kendi ülkemiz içinde sığ, yalnızca kamu satın almaları ağırlıklı finansal modelini oluşturan bir döngü içerisinde, çarelerimizi küresel fırsatlardan bulmak yerine, içerde bir döngüde oluşturmak zorunda kalırız.
Bilişim ve yazılım dünyada çok büyük bir sektör ve kendi dinamikleri var. Biz mal ihracatı yapmıyoruz; yazılım ihracatının şahsına münhasır tanımları vardır, uluslararası pazarda hareket etme dinamikleri, değer zinciri çok farklıdır. Bu değer zincirine göre destek politikalarımızı oluşturmalıyız. Bizim ‘Turquality’e ulaşmamız gerekiyor; şu ana kadar yalnızca 3 firmamız Turquality alabildi. İlk 10’daki, 20’deki firmalarımız Turquality alamıyorsa, Turquality bize hizmet etmiyor demektir! Artık merdivenin son basamağına geldik; kapının açılmasını bekliyoruz. Hep birlikte bu son basamağı aşalım! Bizim potansiyel sıkıntımız yok. Bizim var olan ürünlerimiz, yetişmiş insan kaynağımız, 50 yıllık geçmişimiz var. Bunlarla uluslararası başarılara doğru, önümüzü açacak stratejiler, politikalar ve destek mekanizmalarıyla kol kola hızlıca uçmalıyız, yürüme de değil!
Türkiye’nin 1 Milyon Yazılımcı yetiştirme projesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dijital kalkınmaya yönelik çok büyük bir altyapı oluşturma projesi. Hazine Maliye Bakanlığı ile bu projenin ilk toplantısını da gerçekleştirdik. Bu programın; tüm Türkiye’nin dijital dönüşümünü ve teknoloji şirketlerinin ihtiyaçlarını aynı anda karşılayacak şekilde öncekliklendirilmiş kaliteli, zengin bir içeriğe sahip olması çok önemli. Aynı zamanda istihdam köprüsünün yapısal olarak oluşturulması ve istihdamın desteklenmesi, tüm Türkiye’nin programa ulaşması ve ulaşma yollarını biliyor olması ve aynı zamanda da teşvik ediliyor olması gerek. Bu program hepimizin desteğiyle bir kalkınma hamlesi haline gelecek. Programla ilgili en büyük endişemiz; sürdürülebilir olmaması ya da uzun vadeli stratejiler olarak taşınmaması. En büyük korkumuz; bu programdan vazgeçilmesidir. Bu programdan vazgeçilmesi Türkiye için en büyük kayıp olur. 1 Milyon Yazılımcı projesi birinci yılını tamamladığında ben ‘Kodla Türkiye Projesi’ ile destekleneceğine inanıyorum.