İngilizcesiziz
Türkiye, İngilizce konusunda yine Avrupa’nın en dibinde kaldı: Kosova Cumhuriyeti’yle birlikte 76 puanı paylaşıyor. Bu seferki ölçüm, Yabancı Dil Olarak İngilizce sınavını düzenleyen ETS’in 2013 yılı raporundan (TOEFL İBT Tests).
Kim ölçerse ölçsün, her sene bu sütunda böyle bir haber… Hep aynı. Değişen bir şey yok.
• İktisat hocası Güven Sak: “Sekiz yıllık eğitim yapıyorum diyerek Anadolu Liseleri’nin İngilizce hazırlık sınıfını kapatan zihniyet, dünyayla yarışan nesil yetiştiremez. Fransızların bile, İngilizce’yi okul öncesinde öğretmeye başladığı bir dünyada, İngilizce öğretmeyi üniversite sistemine öteleyen sistem başarısızlık üretmeye mahkumdur. Eğitim; Kürtçe falan değil, Türkçe ve İngilizce eğitim, Türkiye’nin ana derdidir. Eğitimsiz işgücü, orta gelirli bir ülke olarak kalmaya mahkum olmak demektir. Bu, bütün sıçramaya çalışan ülkelerin ortak derdidir.” (Radikal, 24.01.09)
• 2011’de YÖK Başkanı Ziya Özcan: “Keşke ilkokuldayken İngilizce programları başlatsak da bu sorunu çözsek… Arkadaşlarımız bir yabancı dil bilseler, İngilizce’ye hakim olsalar, size Avrupa yolu da dünyanın yolu da açık olacak. Yabancı dil konusunda sıkıntılarımız var. Küçük yaşta yabancı dile yönlendirirsek çok iyi olur gibi geliyor. Bizim de gelecek nesillere borcumuz bu olmalı.” (21.02.2011)
• Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı TEPAV’ın “İngilizce Dilinin Öğretimine İlişkin Ulusal İhtiyaç Analizi”nden özet: İngilizce, bir iletişim dili olarak değil, ders olarak öğretiliyor. Öğrenciler, 1,000 saatten fazla ders almalarına karşın, liseden mezun olurken İngilizce’de başarısız olmalarına neden olan 5 temel faktörün birincisi olarak bunu tanımlıyor. (Mart 2014)
Ufuk 2020’deyiz
Bu programların başladığı 1984’ten itibaren hiç biriyle ilgilenmedik. Ancak, katılmanın gerekliliğine Ecevit Koalisyonu ikna olunca, hem de 2001 Krizi’nin içinde, 24 Mart 2001’de “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı” belgesine “Bilim ve Araştırma” başlığı altında “Mevcut Durum”a şu paragraf eklendi:
“Hükümetimiz, AB çerçevesinde başlatılan ve yürütülmekte olan e-Avrupa girişimini desteklemekte ve bu girişime katkıda bulunmak istemektedir. Türkiye’de Bilgi Toplumu’nu oluşturmak amacıyla e-Türkiye girişimini başlatıp, yönlendirmeyi ve Avrupa Birliği’ndeki çalışmalarla eşgüdüm sağlayacak bir kurumsal yapıyı, ilgili sektör, akademik çevreler, sivil toplum örgütleri ve diğer ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği halinde oluşturmayı hedeflemektedir.”
Bu programın “neye” yarayacağını kamuoyuna anlatan çıkmadı. Oysa, hepimizin cebine girecek parada ve yaşam kalitemizde artış, böyle “ince uzun yollardan” zahmetle ve sabırla geçerek, “akıl teri dökerek” (Binali Yıldırım’ın özlü sözüyle) mümkün olacaktı. Hatta medya, Altıncı’dan sonra 7. Programa katılmanın “gereksizliğine” kararını vermişti. Tek bir örnek, dönemin zihniyetini yansıtmaya yeter:
“2002-2006 döneminde uygulanan 6. Çerçeve Programı’nın bütçesi 17.3 milyar avroydu. Türkiye bu bütçeye 245 milyon avro katkıda bulundu. Bu katkının ne kadarı geri döndü dersiniz? Sadece yüzde 15’i. Evet, üniversitelerimiz, verdiğimiz paranın yalnızca yüzde 15’ini kurtarabildiler. Bir başka deyişle, Türkiye’nin kaynaklarıyla Avrupa’nın diğer ülkelerinin araştırmacıları fonlandı… 2007’den bu yana 7. Çerçeve Programı uygulanıyor. Onun bütçesi de 53.2 milyar avro. Türkiye bu bütçeye de 460 milyon avro katkıda bulundu. Bakalım ne kadarını kurtarabileceğiz?” (Sabah, Erdal Şafak, 01.11.2009)
Oysa 2007’de tamamlanan müzakereler sonrasında Türkiye’nin katkı payı 424 milyon avro olarak belirlenmişken, daha sonra 228.4 milyon avro olarak gerçekleşti. 11 Haziran 2013 itibariyle projelerde 980 Türk ortak yer aldı. Projelerimizin toplam portföy büyüklüğü 2.5 milyar avroya ulaştı. Bunun 175 milyon avrosu Türkiye’de harcandı (BTYK 26 Toplantı Hazırlık Notları, sayfa 250-52. Nihai veriler henüz açıklanmadı).
Şimdi sıradaki Ufuk’un 3 araştırma ayağı var: Mükemmel Bilim. Sanayide Liderlik. Sosyal Çözümler. İlk kez sosyal bilimler, Ar-Ge /inovasyon çerçevesine alındı. Çünkü sosyal bilimsiz ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma olmuyor. Sadece bu ayağın 7 teması, ve toplam 46 proje çağrısı bulunuyor. Projesi olan bütün sosyal bilimcilerimiz katılabilir.
Üniversite gözlük takıyor
• California Üniversitesi Annenberg İletişim Okulu hocası Robert Hernandez, gözlüğün habercilik-iletişimde kullanılmasını sağlayacak yazılım geliştirmek amacıyla 15 haftalık bir hakaton düzenleyecek. Önümüzdeki sonbaharda bu hakaton, aslında üniversite son sınıf öğrencilerine “Gözlük Gazeteciliği” (Glass Journalism) adlı bir ders olarak sunulacak.
• Syracuse Üniversitesi’nin dünyaca ünlü iletişim okulu Newhouse hocası William Ward, gözlük kullanarak sosyal medyanın nasıl daha etkin hale getirileceğini araştırıyor öğrencileriyle.
• Northeastern Üniversitesi’nden Rupal Patel ve Stephen Intille, 2013-14 akademik yılında gözlüğe yazılım geliştirmek üzere öğrencileri seferber etti. Hedefleri, tedavi edilemeyen tıbbi sorunların, kişinin yaşam kalitesini bozmadan, hatta daha iyileştirerek yönetilmesini sağlamak. İyi göremeyen, iyi duyamayanlar için Google Gözlüğü bugüne kadar sadece hayal edilen yeni kullanımlar sağlayabilir.
• Brigham Young Üniversitesi’nden Michael Jones, duyma özürlülerin, kendileriyle işaret diliyle iletişenleri göremedikleri ortamlarda, bu işi gözlüğe aktarma yazılımıyla meşgul. Örneğin, planetaryum gibi veya geceleyin astronomi gözlemi gibi ileriye doğru bakmak gereken, bu nedenle iletişimciyle göz teması kurmanın mümkün olmadığı yerlerde Google Gözlüğü’nde açılacak bir ekranda kişi, “anlatılanları” görebilecek.