İnovasyon, kurumsal DNA’mızın demirbaşı
Yerinde Ar-Ge Merkezi olan ilk firma olan İnveon, sektörel ve ülkesel bazda çalışmalara odaklanıyor. Ar-Ge Merkezi'nin öncelikli gündemi ise artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik, makineler arası iletişim teknolojileri ve oyunlaştırma teknolojileri.
Türkiye’de e-ticaretin büyümesi ilk etapta internet oyuncuları ile oldu. Ama son 3-4 yıldır bu büyümenin çoğunluğu olan çok kanallı perakendecilerin büyük bölümü e-ticarete yöneliyor. Omnichannel mantığında merkez ‘online’ oluyor. “Büyümenin artık bu çok kanallı perakendecilerden geleceğini düşünüyoruz” diyen İnveon Ortağı ve İş Geliştirme Direktörü Moris Kastro’ya göre, bunun için markaların dijital dönüşümlerini hızlandırması gerek. Bazı yaklaşımlar eskidi. Yani ‘Online rakibimizdir, online’a giden kullanıcı hedefimiz değildir’ algısı geçmişte kaldı. Bugün bu iki platformu entegre edebildiğiniz sürece varsınız. Toplam e-ticaret trafiğinin yüzde 57’si mobilden geliyor. Ama toplam cironun yüzde 35’i mobilden. Yani Moris Kastro’nun da dikkat çektiği gibi, kullanıcılar mobilden aramalarını yapıp offline’da, yani mağazalarda alışverişi tamamlıyorlar. Bu markalar kullanıcıları bir şekilde yakalayabilirlerse, omnichannel yapının ortasında duran bu kullanıcılar offline mağazaların cirolarını artırmaya devam edebilir. “Bu bağlamda e-ticaretin potansiyeli sadece e-ticaret cirolarının artışıyla sınırlandırılmamalı” hatırlatmasını yapan Moris Kastro, “E-ticarete yapacağımız tüm yatırımların offline mağazalara yansıdığını ölçümleyebiliyoruz” dedi ve bu başlıkta sorularımızı yanıtladı:
Markaların farkındalığı ne seviyede?
Büyük markalarla başlayan ve diğer markalara sıçrayan bir süreç var. Bir ayakkabı markasında yaptığımız ilginç bir çalışma var. Mağazada olmayan ürünler için de online stokları açtık. Böylece offline mağazaya gittiğinizde online ürünleri de görüyorsunuz ve bu offline mağazanın da işine geliyor, elinde o esnada olmayan stoğu online mağazadan satabiliyor. ‘Bu mağazamda bu istediğiniz ürün yok, şu AVM’deki mağazamıza bakın’ demekten çok daha iyi bir yöntem. Marka için prestij, müşteri için rahatlık. Böylece online mağazadan siparişin verildiği ve offline mağazada ödemenin alındığı bir kurguya geçtik.
E-ticaret Türkiye’nin ihracatında nasıl bir paya sahip olabilir?
Konu ürün veya hizmet satışından daha fazlası, e-ticaret platformlarının dünyaya açılması. Dikkat çekmek istediğimiz nokta bunu ikiye ayırmak. Bunlardan bir tanesi e-ticaret yazılımları, platformları, hatta e-ticareti iyileştirebilecek danışmanlık hizmetleri. Özellikle Körfez ülkelerinden gelen kullanıcıların yeni markaları tanıması ve Türk markaları ile olan bağlarından dolayı e-ihracat artmış durumda. Diğer tarafta odaklandığımız unsurlardan biri yurtdışına yazılım ve servis ihracatı. Halihazırda Rusya, Dubai, Fas, İsrail, Romanya, İngiltere ve ABD’de müşterilerimize kendi platformumuzu sunuyoruz. Halihazırda çalıştığımız firmalarda sadece yazılım değil, bunun danışmanlığını da vermeye, know how transferine başladık. E-ticarette veri ve raporlama üstünden konuştuğumuz ve bunun üzerine iyileştirmeler yaptığımız bir kurgu var. Bu nedenle dil, bizim için bariyer olmaktan çıkıyor. Çünkü doğru kanalları doğru analiz ettiğimizde, bu kanalların getirilerini, dönüşüm oranlarını ve olası optimizasyonlarını zaten hesapladığımız için onların kendi ülkelerinde dil desteği olmadan aldıkları bir hizmet seviyesine rahatlıkla ulaşabiliyoruz. Kullandığımız araçlarla beraber bize öngörülebilir içerikleri rahatlıkla söylüyorlar ve biz de bunların çıktıları olarak onların operasyonlarını iyileştirebiliyor, büyük veri analizi yaparken, terzi usulü her bir ihtiyaca uygun modellemeyi ortaya koyabiliyoruz. SaaS yapısıyla sizin daha önce hiç özelleştirmediğiniz yerlerde biz hem ürün hem servislerimizi bunun merkezinde tutmaya çalışıyoruz. Müşteriler ve onların istekleri ile ilgili onlara özel çözümleri elimizdeki ürünleri en iyi şekilde özelleştirerek yapmaya çalışıyoruz. Bu bağlamda hem yazılım hem servis tarafı bunun çıktısı oluyor. Misal, bir kot firmasının Rusya sitesini açtık ve şunu gördük: Rusya pazarında müşterilerin belli güvensizlikleri ve belli çalışma sistematiği olduğu için kapıda ödeme yaklaşık yüzde 65 seviyesinde ve online ödemeyi tercih etmiyorlar. Bu bağlamda, bütün sistemi ve kullanıcı deneyimini buna göre özelleştirdik. Bu esnekliği sistemimizle ortaya koyduk. Kendi kodumuza sahip olmamız en büyük gücümüz. Bu kodda gerekli değişiklikleri yapabilecek çevikliğe sahip olmamız bize fayda sağlıyor. Gelinen noktada söz konusu kot şirketinde Türkiye ve Rusya ayrı sistemler kullanmıyor, tek platform paketiyle iki ülkeyi birden yönetebiliyorlar. Farklı bir ülkenin alışveriş ve ödeme alışkanlıklarına göre, yine bir ülkeye uygun bir modellemeyi kolayca ve hızlı biçimde yapma imkanına sahibiz.
E-ticaret siteleri, bireyler ve markalar ‘omnichannel’ gerekliliğinin ne derece farkında?
Gördüğümüz kadarıyla tüketiciler omnichannel’ın farkında olmasalar dahi merkezinde duruyorlar. Kullanıcıların mobilde aradıkları ve mobildeki deneyimleri ile masaüstündeki deneyimleri ve beklentileri, benzer biçimde, offline mağazadan bekledikleri ile mobil uygulamadan beklentileri farklı. Her platformda tamamen aynı deneyimi oluşturma hedefiyle bu yola çıkıldı, ama aslında durum öyle değil. Çünkü mobilde insanlar mağazada mobil uygulama ile en son fiyat araştırmasını yapıyor, mağaza ve internet fiyatlarını kıyaslamaya öncelik veriyorlar. Bu nedenle mobilden baktıklarında, arama ve fiyat karşılaştırma özelliğinin hızlı ulaşılabilir olması lazım. Masaüstündeki deneyimde daha büyük ve daha geniş bir zamanda karşılaştırmayı daha iyi yapabildiği, promosyonların daha fazla görüldüğü bir deneyim sunmalısınız. Mobil uygulama sadece mobil sitenin uygulamadaki yansıması değil, daha fazla etkileşimi artıracak kurguya sahip olmalı. Markaların bu bilince ulaşmaya başladıklarını görüyoruz. Tüketiciler bir değişimin farkında, ama omnichannel yapının merkezinde olduklarını tam bilmiyorlar. Bence markaların zorlandığı bir konu da Y kuşağı ve X kuşağı tüketici çatışması. Yani tüketici hedef kitlemiz Y mi olmalı X mi? Ya da ikisi birden diyorsak, bunu nasıl buluşturmalıyız? Arkadan gelen ve dijital doğan Z kuşağını da unutmamak gerek. Mobilde, masaüstünde veya uygulamada, ayrıca bu tüketici gruplarında beklentileri farklı. X kuşağına karşılık Y ve Z’de müşteri sadakatinin düşük olduğunu da göz önüne aldığımızda durum daha da zorlu bir hal alıyor.
Ar-Ge merkezinizin odaklandığı temel başlıklar neler?
Ar-Ge odaklı uzun zamandır çalışmalar yapıyoruz. 2006’da Boğaziçi Üniversitesi KOSGEB binasında kurulduk, çeşitli devlet destekleri ile işe başladık, KOSGEB ve TÜBİTAK ile çalıştık. Bu nedenle DNA’mızda inovasyon ve Ar-Ge başından beri var. 2016 sonunda e-ticaret dikeyinde Yerinde Ar-Ge Merkezi olan ilk ve tek firma olduk. Şimdiye kadar 5 tane TÜBİTAK projesini hayata geçirdik. E-ticaret başlığında teknolojik yetkinliklerin 5 yıl sonra nereye gideceğine ve hayatımıza ne gibi değişiklikler olacağına odaklanıyoruz. Gelecek 5 senede çalışmalarımızı hızlandırıp, yerinde Ar-Ge merkezi olmakla beraber, gelecek 5 yılda 12 tane projeyi tamamlamayı planlıyoruz. Bu projeler arasında özellikle artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik önemini artırmaya başladı. Hayatımıza bunların daha fazla gireceğini öngörüyor, bu konuda çalışmaları merkezimize alıyoruz. Makineler arası iletişim teknolojilerine de odaklanıyoruz. Mobil telefon, akıllı saat gibi cihazlarımızdan alınacak verilerin perakendede daha fazla satışa dönüştürülmesi için cihazların birbiri ile konuşması ve bilgi aktarımı yapması önemli. Oyunlaştırma teknolojilerinin de hayatımıza girmesiyle farklı takip başlıkları ve ödüllendirmeler hayatımıza girecek. Markalar arası, cihazlar arası, kişiler arası etkileşimin artacağını ve bu etkileşimi bizim pürüzsüz biçimde dikey iletişimin tamamlanmasını öngörüyoruz.
Markalar, sahip oldukları bilgileri paylaşmaya ne kadar açıklar?
Bu, sektörde uzun zamandır süregelen bir tartışma konusu. Açık veri politikasının tüketici yararına olacağını düşünüyoruz. Alakasız bilgiye maruz kalmaktansa, ilgilendiğimiz konularla ilgili tavsiyelerin gelmesi tüketiciye daha yararlı. Herkese açık olan bilgilere sahip olunduğunda, herkesin vereceği teklif de tüketici yararına olur.
Şirketler bu açık veri kullanımına kendi BT yapıları itibariyle hazırlar mı?
Bu başlıkta önemli bir iş zekası yetkinliği ve büyük veri bilinci gerekiyor ve bana göre burada daha gidecek yol var. Özellikle M2M’in burada birkaç üst seviyeye taşınması gerek. Doğru bilgi aktarımı, hatta bilgi analizini doğru verinin hangisi olduğu anlaşıldıktan sonra aktarımı gerekiyor. Bunun için firmaların kendilerini iyileştirmesi, sistemlerini ve ekosistemlerini geliştirmesi gerek. Önemli olan doğru ve alakalı veri. Elimizde çok yüksek miktarda veri var ve sürekli artıyor. Bu nedenle hangi verinin müşteri veya firmamız için alakalı olduğunu anlamak asıl iş. Dinamik ve statik verileri ayırmak burada önem kazanıyor.
Servis sağlayıcılarla işbirliğine bakışınız nasıl?
Ekosistemin birbirine destek olması gerek. Sektörü büyüteceksek servis sağlayıcı ve büyük şirketler buna destek olmalı. Günümüzde özelleşme ve sürekli alınan veri ile öğreniyor olmak önemli. Bu nedenle servis sağlayıcılarla yakın çalışıyoruz. Çünkü e-posta sağlayıcıları veya tavsiye modülleri, özelleştirme sistemleri olsun, bunlar e-ticareti iyileştirici modüller ve bunları ekosistemimizde tutup, onlarla beraber müşteriyi büyütmeyi tercih ediyoruz.
İnovasyon yaptığınız çalışmalar hangi sektörlerde ağırlıklı olarak kullanılıyor?
Son 10 yıldır perakende sektöründe çalışmalarımız var. Türkiye’nin en büyük 200 perakendecisinin 50’den fazlasına dokunuyoruz. Perakendede çok farklı ürünlere geniş bir spektrumda çalışıyor, hem e-ticaret altyapısı konusunda onlara destek oluyor hem belli konularda e-ticaret operasyonlarını iyileştirebilecek yürütücü danışmanlık sunuyoruz. Ama e-ticaret ve online’da işlem yapılan sektörler sadece perakende ile sınırlı değil. Perakende dışında gayrimenkul, ulaşım ve gıda sektöründe de çalıştığımız firmalar var. Her sektörün kendine has dinamiklerine göre hizmetlerimizi geliştirmek ve özelleştirmek yönünde planlarımız var. Bunları hem Türkiye’de hem ABD, İngiltere, Ortadoğu ve Türki Cumhuriyetler şeklinde genişletmeye çalışıyor, sektörel ve ülkesel bazda çalışmalara odaklanıyoruz.
Orta vadeli hedefleriniz neler?
2018 için hem yazılım hem danışmanlık tarafında ihracatı artırmak temel hedefimiz. Ar-Ge çalışmalarımızla beraber varolan müşterilere hem daha iyi hizmet vermek hem onların aldıkları servisi biraz daha iyileştirmek, hem de son 5 yıldır yaptığımız gibi gelecek 5 yılın teknolojileri konusunda öncü olmaya devam etmek istiyoruz. Burada da gerek Ar-Ge projeleri gerek artırılmış ve sanal gerçeklik gibi projelerde ses getirecek çalışmalarımız olacak. Böylece perakendede neler yapılabildiğini daha geni kitlelere duyurmak istiyoruz. Perakende sektöründe bir domino etkisi oluyor, biz de yeniliklerle buna destek olmaya odaklanıyoruz.