İnovasyonun temelinde açık kaynak var!
Günümüz start-up’larının büyük bir çoğunluğu hem maliyet hem de daha geniş kesimlerin katkısından faydalanmak için teknoloji altyapılarında açık kaynağı tercih ediyor.
Açık kaynak kodlu yazılımlar, zorlu bir süreçten geçtiler ama kendilerini kabul ettirdiler. Artık pek çok şirket bu platformu bir şekilde kullanıyor. Özellikle teknoloji tabanlı iş modeli geliştiren ya da geliştirmeye çalışan start-up’lar teknoloji altyapılarını açık kaynak tabanlı oluşturuyorlar. RedHat Türkiye Genel Müdürü Haluk Tekin, sorularımızı yanıtladı:
Açık kaynak kodlu yazılımların gelişim sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Açık kaynağı savunanlar, yazılımın üretildikten sonra bunun ücretsiz olarak dağıtılması gereken bir meta olduğuna inanıyor. Zaman içinde bu aktivist gruplar biraraya geliyor ve bir yandan da bu yazılımların geliştirilmesine destek oluyorlar. Tabii yazılımlar geliştikçe kurumların daha çok ilgisini çekmeye başladı. Ticari işletmeler bu yazılımları hem kurulum hem de kullanma süreçlerinde mutlaka bir desteğe ve danışmanlığa ihtiyaç duyuyorlar. İşte bu noktada RedHat gibi firmalar, bu destek ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla bunu bir iş modeline dönüştürdüler. Yazılımın yine lisansı yok, yazılımı kullanmak kolay ve ücretsiz ama siz yazılımı kendi ticari işletmenizde kullanmak istediğinizde destek ihtiyacınızı RedHat’ten karşılayabiliyorsunuz.
Yazılım derken tabii çok geniş bir aileden bahsediyoruz. Bunların en ünlüsü Linux işletim sistemi. Tabii bugün piyasada bilinen birçok açık kaynak projeleri de var. Dünyada, açık olmasından dolayı üzerinde en çok inovasyonun sağlandığı platform diyebiliyoruz. Çünkü pek çok start-up bugün bu platformlar üzerinden yazılımlarını geliştirebiliyor.
Start-up’lar neden tercih ediyor?
Bu iş modeli, önceleri şüpheyle bakılmasına ve lisanslı yazılım üreticilerinin hedefi haline gelmesine rağmen başarılı oldu. Bugün artık bu üreticilerin hepsi bu modeli kabul etmiş durumda. Bugün herkes inovasyon diyor ve inovasyonu destekleyen en büyük etken açık kaynak. Google, Amazon, Uber gibi dünya devi haline gelmiş şirketlerin teknoloji altyapılarına baktığımızda açık kaynağı görüyoruz.
Bugün açık kaynak kodlu altyapılar oluşturmadan dünya devi bir şirket haline gelebilmek imkansız mı?
İmkansız değil ama zor. Açık kaynak kodlu bir altyapı oluşturmadan büyümek zor bir durum. Çünkü cebinizde çok büyük sermayeler olmadan bir işe girişiyorsunuz ve bu konuda farklı denemeler yapmak zorundasınız. Açık kaynak kodlu yazılımlara çok geniş bir kesim tarafından katkılarda da bulunuluyor.
Açık kaynak kodu, “Yazılım paralı olmamalı” temelinde aktivist bir yaklaşım olarak ortaya çıktı. Bugünlerde yine benzer bir yaklaşımla “Destek hizmetleri paralı olmamalı” gibi bir görüş ortaya çıkabilir mi?
Böyle bir görüşün ortaya çıkacağını pek sanmıyorum. Çünkü ne yaparsanız yapın bir yerde mutlaka destek hizmetlerine ihtiyacınız oluyor. Bugün RedHat içinde açık kaynak fanatiği sayılabilecek düzeyde çok iyi mühendisler yer alıyor. Bu mühendislerin en büyük motivasyonu, kendi yaptığı yazılımı paylaşmak. Bunlar hem yazıyor hem de başkalarının yaptıklarına katkıda bulunuyorlar. Eğer destek hizmeti iş modeli olmazsa bu işin devam ettirilmesi çok zor. Sonuçta bu insanlar da hayatlarını bir şekilde idame ettirmek zorundalar.
Bugün çok büyük şirketler bile bu teknolojileri kullanıyorlar ve bir şekilde destek hizmetlerine ve danışmanlığa ihtiyacı var.
Güvenlik yaklaşımları konusunda bilgi verebilir misiniz?
Açık olmanın getirdiği birtakım avantajlardan bir tanesi de güvenlik. Birçok grup tarafından desteklenip test edildiği için lisanslı yazılımlara oranla daha güvenli bir ortam içeriyor. Aynı zamanda devletler için de ciddi bir güvenlik potansiyelini içeriyor. Bu nedenle eDevlet Stratejileri Eylem Planı da açık kaynak kodunu teşvik ediyor.
RedHat’in Türkiye’ye bakışı nasıl?
RedHat, iki yıldan fazla bir süredir Türkiye’de bulunuyor. Fakat 1990’lı yılların ortalarından bu yana Türkiye’de RedHat müşterisi olan kurum ve firmalar var. Dolayısıyla Türkiye, RedHat için çok önemli bir ülke. Dünyaya paralel olarak Türkiye pazarında da büyümemizi sürdürüyoruz. Türkiye’deki büyük kuruluşların ve uluslararası şirketlerin büyük bir çoğunluğu RedHat müşterisi. Dolayısıyla böyle bir pazara zaten uzak kalamazsınız. Yakın bir geçmişe kadar Türkiye’de en çok bilinen konu Linux idi. Şu an ise çok daha geniş ve farklı ürün ailelerine yönelim var. RedHat’in Türkiye’de Linux dışında üzerinde yatırım yaptığı iki ana konu var. Birincisi bulut altyapısı, diğeri ise orta katman çözümler. JBoss, bu alanda oldukça yaygın olarak bir çözüm ailesi ve bu çözüm Türkiye’de de hızla yaygınlaşıyor.
Türkiye’den açık kaynağa katkıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de açık kaynağa ciddi bir ilgi ve katkı var. Grupları biraraya getiren ve onları yönlendiren ekipler var. Bu konuda yeterli düzeyde olduğumuzu söyleyemem ama açık kaynağa sağlanan katkı hızla artıyor. Bizim de bu ekiplere katkımız her geçen gün artıyor.
RedHat olarak Türkiye’de nasıl bir ekosisteme sahip bulunuyorsunuz?
RedHat yazılımlarının sonuçta çok daha fazla geniş bir kitleye ulaşması ve bunun için de belirli iş ortaklarınızın olması lazım. Ayrıca uygulama tarafında da bir ekosisteme ihtiyacınız var. Bizim de kendi danışman ve destek uzmanlarımız var ama bunların tüm Türkiye’ye erişebilmesi mümkün değil. Onun için de birtakım iş ortaklıklarına ihtiyaç duyuyoruz. Anadolu’daki kuruluşlarda da açık kaynağa yönelim artıyor ve burada da iş ortaklarımız önemli bir görevi üstleniyorlar.
Peki bu konuda yeteri düzeyde kalifiye eleman var mı?
Türkiye’de yetişmiş insan kaynağı açısından ciddi derecede bir boşluk var. Teknoloji bu kadar hızlı yayılmaya başladığı zaman eldeki kaynaklarla bu gelişmelere yetişemiyorsunuz ve yeni insan kaynaklarına ihtiyacınız artıyor. Aslında bu durum dünya genelinde geçerli ama gelişmiş ülkeler, oluşan açıklarını diğer ülkelerden gelen yetişmiş elemanlarla kapatmaya çalışıyorlar. Bu ülkeler, çeşitli teşviklerle kalifiye elemanları kendilerine çekmeye çalışıyorlar. Tabii bizim genç beyinlerimiz de sırf macera olsun diye gitmiyorlar. Genç girişimcilere, start-up’lara hayallerini süsleyecek teşvikler veriyorlar. Devlet bunun bir ayağını oluşturuyor ama tüm kesimlerin bu konuya el atması gerekiyor.