İNTERNET TBMM’DE
ULUSAL
Kimi medyamızda şok haber olarak verilen açıklamalar, internetin çocuklarda ve gençlerde zararlı etkileri olduğu yönünde. Profesörün komisyonda açıkladığı sonuçlar ABD’de yapılan araştırmalara dayanıyor. Benim “Bireysel” altındaki yazılarımı izleyenler, bu konuları yakından izlediğimi ve yeri geldikçe önemli bulguları burada özetlediğimi bilirler. Konuyu yakından izlediğim halde, ABD için elde edilmiş sonuçların Türk insanı için geçerli olduğunu gösteren bir araştırma görmedim. Kaldı ki, söz konusu olumsuz bulguların bazılarının ABD için bile geçerli olduğu iki nedenle kuşku götürür. Birincisi, bazı bulguları ABD için bile genelleştirmek doğru olmayabilir. Örneğin sosyal ağlarda akranlarının daha iyi durumda olduğunu, güzel yaşamları olduğunu gören üniversite öğrencilerinin mutsuz olduğu, dolayısıyla sosyal ağların mutsuzluğa neden olduğu bulgusu, Kaliforniya’da bir üniversitede yapılmıştır ve ABD için bile genelleştirmenin doğru olduğu varsayılamaz. İkincisi, bazı bulgular zaten var olan durumu yansıtmaktadır. Örneğin, internetin yalnızlaşmaya neden olduğu bulgusu, ABD’de yalnızlaşmanın sosyal ağlar çıkmadan önce de zaten giderek arttığı gerçeği nedeniyle geçerliliğini kısmen de olsa kaybetmektedir.
İnternetin çocukların beyninde bilişsel (cognitive) ve nörolojik etkileri olduğu yönünde bulgular vardır. Fakat, bu bulguların olumsuz olduğuna inanan uzmanlar ile olmadığını iddia eden uzmanların ABD’de tam ortadan bölünmüş olduğunu Mart sonu yazımda yazmıştım (https://www.bthaber.com/?p=19893). Bu kadar yeni bir konuda bu belirsizlik doğal.
Komisyon çalışmalarının yararlı ve anlamlı olma ihtimalini artırmak için, okuyucularımızın komisyon üyelerine bilgi iletmelerini hararetle öneririm. Küçük çapta bir kitle-kaynaklı katılım (crowd-sourcing) uygulaması yapılmış olur. Üye listesine http://www.tbmm.gov.tr/arastirma_komisyonlari/bilisim_internet/komisyon_uyeleri.htm adresinden ulaşılabilir. Her üyenin ismini tıkladığınız zaman, iletişim bilgileri elde edilebilir.
KÜRESEL
Kendi iş planlarının gereği olarak Google, bundan otuz yıl önce başlayan internetin açık ve evrensel erişim ilkelerinin şu an en güçlü savunucusu. Bu nedenle olsa gerek, İngiltere’de çıkan The Guardian gazetesi, bir hafta süren “İnternet için Muharebe” (Battle for the İnternet) yazı dizisine 15 Nisan’da, Larry Page ile beraber Google’ı kurmuş olan 38 yaşındaki milyarder Sergey Brin ile yapılan bir söyleşi ile başladı (http://www.guardian.co.uk/technology/2012/apr/15/web-freedom-threat-google-brin). Brin’e göre, günümüzde internet hiçbir zaman olmadığı kadar güçlü tehdit altında. Tehditler 3 farklı yönden kaynaklanıyor: yurttaşlarının erişim ve iletişimini kontrol altında tutmak isteyen hükümetler, korsanı önlemek isteyen eğlence sektörü, Apple ve Facebook gibi şirketlerin platformlarında yer alabilecek programları sıkı bir kontrol altında tutarak etrafı duvarla çevrilmiş bahçe yaratanlar.
Aynı günlerde, Avrupa Komisyonu başkan yardımcısı ve Dijital Avrupa başkanı Neelie Kroes, Lyon’da toplanan WWW Konferansı’nda çok ses getiren konuşmasında (http://tinyurl.com/bnd4hmx), güçlü bir şekilde açık interneti savundu. Kullanıcının seçimi için, farklı iş modellerinin bulunmasından, esnek telif hakları anlayışına kadar, internetin açık olması gerektiğini, kimi çevrelere göre bir politikacıdan ve bürokrattan beklenmeyecek köşeli ifadelerle vurguladı.
Açık, serbest, erişilebilir olması üzerinde bu güçlü sesler yanında, SOPA ve PIPA yasa tasarılarında geri adım atan ABD yasama organları, “Sibergüvenlik Haftası” (Cybersecurity Week) olarak ilan edilen 23 Nisan haftasını, CISPA gibi yine interneti sınırlayabilecek ve kişisel mahremiyeti ihlal edebilecek bir dizi diğer yasa tasarısını gündeme alma hazırlığında.
Şu anda dünyada en güven verici ses Neelie Kroes’den geliyor.
BİREYSEL
WEB BEYNİMİZİ AÇIYOR MU KAPATIYOR MU?
İnternet dergisi Slate, New York’da 17 Nisan günü müthiş ilginç bir münazara düzenledi. İnternet dünyasının dört önemli düşünürünün ikisi (Eli Pariser ve Siva Vaidhyanathan) “Politika ile ilgili konularda, internet bizi dar görüşlü yapıyor” iddiasını desteklerken, diğer ikisi (Evgeny Morozov ve Jacob Weisberg) ise aksini savundu. Sonucu, 40 dolarlık bileti alıp dinleyici olarak katılabilenlerin oyları belirledi.
Münazara başlamadan önce dinleyicilerin yüzde 28’i yukarıdaki iddiayı desteklerken, yüzde 35’i aksi görüş için oy verdi, yüzde 37 ise kararsızdı. İki saat süren münazaranın sonunda yukarıdaki görüşü destekleyenler yüzde 53’e yükseldi, yüzde 36 aksi görüşteydi, yüzde 11 ise kararsız kaldı.
Aslında panelistlerin hepsinin Web’den beklentileri hemen hemen aynıydı. Hepsi, bireyin ufkunu genişletmek için Web’in müthiş potansiyeli olduğunu kabul ediyordu. Hepsi Web’de farklı görüşlerin ulusal tartışmalarını görmek istiyordu. Fakat, Google ve Facebook’un kişiye özel olma yönünde aldıkları son kararlardan sonraki durum için görüşler umut ve kötümserlik çizgilerinde ayrıştı.
Eli Pariser, yeni uygulamanın farklı görüş sahibi bireyler arasında görülmez bir duvar öreceğini iddia etti. Şu mantık silsilesini öngören bir teorisi vardı: Şirketlerin başarısı, bireyin dikkatini çekebilme gücüne bağlı. Yani, bireyin dikkatini çekecek linkleri onun önüne koyabilmesine bağlı. Birey ise, farklı görüşler öğrenmek yerine, sahip olduğu görüşün karşıdan yankı yapmasından hoşlanır. Dolayısıyla, Google veya başka bir internet aktörü, arama sonuçlarını kişiselleştirirken, bireyin görüşlerini onaylayan, onu haklı çıkaran adresleri ön plana çıkarır. Sonuç olarak, her birey kendi görüşüne yakın görüşler çerçevesinde sınırlanmış olur. Vaidhyanathan yeni bir şey eklemekten çok, Pariser’in iddialarını perçinlemekle yetindi.
Karşı görüşü savunan Weisberg ise, haber kaynaklarının çoğalmasına ve bunun bireyin farklı görüşlerle karşılaşma ihtimalini artırdığına dikkat çekti. Morozov da tarihsel olarak teknolojinin birey zihnini kapattığı suçlamasının her zaman yapıldığını hatırlattı. Daha Google yokken, kulaklıklı müzik dinlemenin, birey beynini sınırladığı iddiaları vardı. İnternet daha tam olarak anlaşılamamış bir güç, öte yandan büyük firmaların aç gözlülüğü ise iyi bilinen bir güçlü gerçek. Dolayısıyla, bildik bir gücün bilinmez bir güçle ne yapabileceği üzerine hemen bir komplo teorisi üretmek yaygın bir davranış biçimi.
Eğer bir pizza ısmarlayacaksanız, kişiselleştirilmiş bir yanıt işinizi kolaylaştırır. Ama, siyasi konularda bilgi arıyorsanız, kişiselleştirilmiş bir yanıt kutuplaşmayı daha da artırır.