İnternet yaygınlaşıyor peki ya özgürlük?
Türkiye’de internet kullanım oranları OECD ülkelerinin gerisinde olsa da hızla artan penetrasyon, toplumun bilgiye erişim fırsatını artırıyor. Bununla birlikte internet erişiminin tarafsız ve özgür olması için gereken birçok konuda geride kalıyoruz.
Alternatif Bilişim Derneği’nin yayınladığı raporda, internette bireylerin özgürce yer alabilmesi için gerekenler sıralanırken, kamudan beklentiler açıklanıyor. Rapora göre, kişisel verilerin korunmasında “Vahşi Batı” seviyesindeyiz. İnternetin icadı, yaygınlaşması dünyaya fırsatlar sunuyor.
Mobil cihaz kullanımı ve internete bağlanma oranına bakıldığında Türkiye’nin gelişmiş ülkelerle yarışır duruma geldiği ortaya çıkıyor. Deloitte’un “Küresel Mobil Kullanım: Farklılık Derinleşiyor” başlıklı raporunda verilen rakamlara göre, Türkiye’de bir kişinin ortalama 5,4 adet taşınabilir cihazı bulunuyor. Bu rakamla Türkiye, İngiltere ve Fransa ile aynı orana sahipken; ABD, Almanya, Hollanda, Japonya gibi birçok gelişmiş ülkenin de önüne geçiyor. Türkiye’de akıllı telefon, tablet, dizüstü bilgisayar ya da netbook cihazları üzerinden internete bağlanma oranı ise 2013 yılında, bir önceki yıla oranla yüzde 42 oranında artış gösteriyor.
İnternetin gerçek amacına ulaşabilmesi için ifade özgürlüğünü sayısal ortamlarda temellendiren sosyal ağların kullanılması da internet erişimine paralel olarak artıyor. Yaklaşık 36 milyon 455 bin kişinin internet erişimi olduğu ülkemizde, Twitter kullanıcısı sayısının 6 milyonu aştığı belirtiliyor. TTNET tarafından yapılan araştırmaya göre ise geçtiğimiz Şubat ayında Türkiye’de Facebook kullanıcı sayısının 32 milyonu, Google+ ve LinkedIn kullanıcı sayısının ise birer milyonu aştığı görülüyor.
BTK’nın verilerine göre, Türkiye’de nüfusa göre sabit genişbant penetrasyon oranı yüzde 10,7 iken OECD ülkeleri penetrasyon ortalaması yüzde 26. Mobil genişbant penetrasyon oranı Türkiye’de yüzde 31,8 iken OECD ortalaması yüzde 56,6. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre, genişbant aboneliğinin ortalama fiyatı açısından Türkiye en pahalı ülke konumunda bulunuyor.
Erişimde gelişirken özgürlükte neredeyiz?
1940 ve 1950’li yıllarda televizyonun evlere girmesiyle başlayan süreçte toplumsal etkilerinin benzerleri internetin ardından da yaşanıyor. Hem eğlence hem de bilgi aracı olarak kullanılan televizyonun ötesine geçerek “kişiye özel etkileşim” sunan internet, her bireyin bilgi erişimine kapı açıyor. İnternete erişebilmenin yanı sıra “internette özgürlük” de büyük önem taşıyor.
Bu doğrultuda değerlendirilmesi gereken Alternatif Bilişim Derneği’nin “Türkiye’de internetin 2013 Durumu Raporu” da 2013 yılındaki gelişmeleri özetliyor. Raporda ilk üzerinde durulan konu olarak “Ağ Tarafsızlığı” (net neutrality) gündeme getiriliyor. Henüz ülkemizde pek oturmayan bu kavram, internet servis sağlayıcıların ve devletlerin internet politikalarının, tüm İnternet tabanlı verilere eşit şekilde davranması, buna bağlı verilere kısıtlama getirmemesi zemininde birleşiyor. İfade özgürlüğü ile aynı paralelde olan ağ tarafsızlığının korunabilmesi için ülkemizde yeterli yasal düzenleme bulunmuyor. Dernek ise “Kullanıcı haklarının savunulduğu, ağ tarafsızlığının ve en geniş hâliyle ifade özgürlüğünün korunduğu yasal düzenlemelerin en kısa zamanda gerçekleştirilmesini” talep ediyor.
Her ay bine yakın web sitesi engelleniyor
Engelli web inisiyatifinin tespitlerine göre, Ekim ayı sonu itibarıyla engellenen web sitesi 33 bini aştı. Bu yılın Nisan ayından sonraki 6 aylık sürede yaklaşık 5 bin web sitesinin 5651 sayılı yasa ile kapatıldığı görülüyor. Bu da ayda ortalama yaklaşık olarak bine yakın sitenin engellendiği anlamına geliyor. Dernek bu konuda ise şu açıklamada bulunuyor:
“Erişim engelleme suçla mücadele etmenin etkin bir yolu değildir. Çok özel haller dışında kesinlikle başvurulmamalıdır. Basın ve terörle mücadele kanunları gibi ifade özgürlüğünü tehdit ettiği çok sayıda örnekle teyit edilmiş kanunlar aracılığı ile internet siteleri kapatılmamalıdır. Bunlar açıkça politik sansür anlamına gelmektedir. Ayrıca mahkemeler tarafından verilen koruma tedbiri kararları süresiz olduğu için cezaya ve nihayetinde kalıcı sansüre dönüşmektedir.”
Raporda en fazla bölüm ayrılan konulardan biri de “dijital gözetim ve gözetim devleti” başlığı. Bu başlıkta konuşmasından alıntı yapılan kişi ise webin kurucusu Tim Berners-Lee, internet üzerindeki aktivitelerin kaydedilmesinin ya da izlenmesinin tamamen hatalı bulduğunu aktarıyor. BBC’ye verdiği bir söyleşide Phorm gibi şirketlerin, bireylerin internet üzerinde gezinerek oluşturduğu verilere ve web geçmişine ulaşmaması gerektiğini belirten Bernes-Lee, “İnternet hizmet sağlayıcıları evlerimize su getiren şirketlerden farksızdır. Benim bağlantıma hiçbir ekleme yapmadan hizmet vermek durumundadır. Bu sebeple de benim ziyaret ettiğim hiçbir web sitesini de bilme hakkı yoktur” diyor.
Berners-Lee’nin de söz ettiği Phorm şirketiyle çalıştığı gerekçesiyle BTK, Alternatif Bilişim Derneği’nin başvurusu üzerine TTNET’e 1,5 milyon liralık bir ceza kesmişti. Dernek bu cezanın yeterli olmayacağını raporunda özellikle vurguluyor.
NSA sızıntılarına resmi tepki neden gelmedi?
Derneğin yayınladığı raporda, 2013 yılının en önemli olayı olarak nitelenen NSA skandalı da yerini alıyor. Birçok ülkenin yanı sıra Türkiye’nin de dinlendiğinin ortaya çıkmasına rağmen bu konuda yeterli resmi açıklamanın yapılmaması eleştirilen raporda, “Türkiye’nin acilen bağımsız bir hukuk devleti gibi davranması ve ABD’den bilgi talep ederek biz vatandaşları da bilgilendirmesi gereklidir” ifadelerine yer veriliyor.
Raporun eleştirilerinden biri de “Kişisel Verileri Koruma” yasa tasarısının hala yasalaşmamış olması. Bununla birlikte elektronik haberleşme sektöründe “Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Gizliliğin Korunması Hakkındaki Yönetmeliği”ne bazı değişikliklerle güncelleme yapılmasının olumlu karşılandığı bilgisi de bulunuyor.
Derneğin raporunda yapılması gerekenleri sıraladıkları arasında;
•İnternet ortamında nefret söylemine karşı hızla önlem alınması,
• Denetim, gözetim ve bireylerin yargılanması yoluyla baskı altına alınan Facebook ve Twitter gibi büyük şirketlerin uygulayacağı sansüre karşı alternatif mecralar yaratılması,
• Demokratik katılımın ve müzakere kültürünün gelişimi için yeni medya/dijital okuryazarlığı konusunda girişimlerde bulunulması gerektiği yer alıyor.