İnternetin sahibi kim olsun?
İnternet Ekonomisi Değer Zinciri içerisindeki büyük oyuncuların ülkeleri bir yanda kendi çıkarlarını muhafaza etme, Afrika ve benzeri bölgelerdeki teknoloji anlamında geride kalmış ülkeler ise öte yanda bu ekonomiden daha fazla pay alma arzusuyla gitgide cepheleşiyor
Son on, oniki yıldır, erişim dial-up’tan genişbanta geçiş yapınca, internete katılan oyuncular yeni iş modelleri ve yarattıkları trafik ile iletişim endüstrisinin dinamiklerini ve yapısını tüm dünyada değiştirmeyi başardılar. Ortaya çıkan yeni alışkanlıklar, eğilimler, uygulamalar ve bunlara uygun cihazlar mevcut altyapılara yenilerinin eklenmesini, artan trafiği karşılayabilecek şekilde mevcut şebekelerin büyütülmesini zorunlu kıldı. Trafiği artıran sayısal veri formlarına bakıldığında geniş bir yelpazeye yayıldığını görüyoruz. Video, resim, verinin yanı sıra VoIP, sosyal paylaşım ağları, bulut bilişim, wikiler, yer bulma uygulamaları, makineden-makineye iletişim, yakın saha iletişimi (NFC) tabanlı ödeme servisleri bunların arasında sayılabilir. Ancak bunların arasında videoya özel geleneksel mevcut iletişim şebekeleri üzerinden gerçekleştiriyorlar. Dolayısıyla internetin bir yanında kullanıcılar, öteki yanında içerik sağlayıcılar varsa aradaki değer zincirinin en sağlam halkasını da altyapı sahibi mevcut operatörler oluşturuyor.
Bu yılın Aralık ayında, Dubai’de Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin (ITU) en büyük etkinliklerinden birisi olan Uluslararası Telekomünikasyon için Dünya Konferansı toplanacak. Konferansın diğerlerinden farkı 1988 yılında 173 ülkenin katılımıyla hayata geçirilen Uluslararası Telekomünikasyon Düzenlemeleri’nin (ITRs) revize edilecek olmasıdır. Son 24 yılda iletişim teknolojileri Devre Anahtarlamalı Sistemlerden Paket Anahtarlamalı Sistemlere geçmekle kalmadı, yeni ülkelerin de küresel siyaset alanına katılımıyla Birleşmiş Milletlere kayıtlı üye sayısı da 193’ü buldu. Bu sayı Birleşmiş Milletler çatısı altında faaliyet gösteren Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin yeni Uluslararası Telekomünikasyon Düzenlemeleri Anlaşmasına onay verecek ülkeleri de ifade ediyor. Her ülkenin sadece ve sadece bir oyu olduğu göz önünde bulundurulursa, 315 milyon nüfuslu ABD ile 35 bin nüfuslu Liechtenstein’ın oyları aynı değerde. Üstelik Afrika gibi Birleşmiş Milletlere kayıtlı irili-ufaklı 55 ülkesi olan ve blok halinde hareket etme eğilimi gösteren coğrafyalar da söz konusu. Hal böyle olunca, filmi başa sararsak, yukarıda sözünü ettiğimiz İnternet Ekonomisi Değer Zinciri içerisindeki büyük oyuncuların ülkeleri bir yanda kendi çıkarlarını muhafaza etme, Afrika ve benzeri bölgelerdeki teknoloji anlamında geride kalmış ülkeler ise öte yanda bu ekonomiden daha fazla pay alma arzusuyla gitgide cepheleşiyor ve kılıçlarını kınlarından yavaş yavaş çıkarıyorlar.
Bu kapsamda, geçen haftanın en önemli sektör haberlerinden birisi Amerika Birleşik Devletleri adına yapılan açıklama oldu. Amerika internetin kontrolünün Birleşmiş Milletler’e devredilmesine rıza göstermeyeceğini en açık bir şekilde duyurdu. Elbette burada Birleşmiş Milletler’den kasıt, Birleşmiş Milletler çatısı altındaki Uluslararası Telekomünikasyon Birliği idi. Amerika Birleşik Devletleri adına açıklamaları Dubai’de yapılacak Ulusalararası Telekomünikasyon için Dünya Konferansı’ndaki Amerika Heyetinin Başkanı olarak görev yapacak Terry Kramer yaptı. Kramer’e göre ‘’Mevcut işleyiş herhangi bir büyük soruna neden olmadan mükemmel şekilde yoluna devam ediyor. Çok katılımlı uluslararası kuruluşlar, internet endüstrisi, sivil toplum örgütleri etkin ve imrenilecek bir düzeyde uyum içersinde birbirleriyle bütünleşik durumdalar. Bu internetin sağlıklı büyümesi ve yararlı olması için gerekli ve yeterli bir zemindir. Onu değiştirmek için hemen hiçbir neden yok. Dünyadaki pazarı ve telekomünikasyon teknolojilerini hızla geliştirmek için şu an geçerli olan Uluslararası Telekomünikasyon Düzenlemeleri’nin esnekliği muhafaza edilmelidir. ‘’
Terry Kramer’in söyledikleri kulağa hoş gelse de; durum gerçekten bu kadar mükemmel mi sorusunu sormamız gerekir.
Öncelikle, dünyada her iki senede yüzde 100 artış gösteren veri trafiğini, hele hele 2020 yılına dek Avrupa Birliği üyesi 27 ülkedeki her eve en az 30 mbps hızında internet bağlantısı vaat eden politikacıların olduğu ortamda, hangi altyapı ile taşıyacaksınız? Eğer sizin de cevabınız herkesin ki gibi ‘’elbette fiber altyapısıyla’’ ise, o zaman sadece bu 27 ülke için gereken 270 milyar avro nereden sağlanacak? Geçen yıl tanınmış danışmanlık kuruluşu Arthur D. Little’ın AB (Avrupa Birliği) içinde yer alan 9 ülkeyi kapsayan bir araştırmasının sonuçlarına göre bu ülkelerdeki evlerin yüzde 21’ine FTTH (100 Mbps), geride kalan yüzde 79’una VDSL (40 Mbps) teknolojisi ile genişbant erişim sağlamanın CAPEX bedeli hane başına 460 avro, tümü FTTH olduğunda ise 750 avroyu bulmaktadır. AB’de bile henüz cevabı olmayan ‘’Kaynak Nerede’’ sorusuna cevap için ilham olabilecek bir alıntı, 21 Ekim 2010 tarihinde Bloomberg Businessweek Dergisi’nde Jesse Drucker tarafından kaleme alındı*.
‘’Google’ın Uluslararası Operasyonlar Merkezi’ndeki çalışmalar İrlanda’nın Dublin şehrinde, 2 bin çalışanı tarfından yürütülür. Arama Motoru faaliyetlerinin yüzde 88’i Amerika Birleşik Devletleri dışında gerçekleşir ve bu faaliyetlerden 2009 yılında elde ettiği gelir 12,5 milyar doları bulduğu bilinmektedir. Ancak ABD dışında ödediği vergi Amerika Hazine Bakanlığı eski çalışanlarından Martin A. Sullivan’a göre devede kulak bile değildir. Google Arama motoru’nda yayınlanması için, diyelim ki; Afrika’da, Ortadoğu’da ya da Türkiye’de verdiğiniz bir reklama karşılık gelen bedel transfer edilir edilmez öncelikle Dublin’deki hesaplara yatmaktadır. Buradan hızla Google Hollanda Holding’in hesaplarına geçen para için İrlanda vergi tahsil edemez. Çünkü iki ülke arasında çifte vergilendirmeye karşı bir anlaşma mevcuttur. Google’ın kazancı Hollanda bankalarında da ne yazık ki çok kalmayacaktır. Paranın son adresi Bermuda’dır. Bermuda’da kurulu, İrlanda menşeyli ve ‘Çifte İrlandalı’’ (Double Irish) diye adlandırılan şirketin kasasına giren paranın buraya İrlanda’dan doğrudan transfer edilememesinin nedeni İrlanda da vergisini vermeden Bermuda’ya para göndermenin imkansız ama Hollanda’ya göndermenin mümkün oluşundandır. Bermuda’da ise şirketler kazanç vergisi ödemez. Sonuçta kazancın yüzde 99,8’i herhangi bir engele takılmadan Google hesaplarında kalır. Yasal, etkin ve mükemmel. Kim internetin kontrolü başkasının eline verilsin ister ki?’’
* Bloomberg Businessweek’te Jesse Drucker tarafından yayınlanan yazı için web adresi: http://www.businessweek.com/magazine/content/10_44/b4201043146825.htm