İş dünyası sürdürülebilirlik odaklı modeller geliştiriyor
Deloitte, küresel çapta gerçekleştirdiği 2024 CxO Sürdürülebilirlik Raporu’nun 3.’sünü yayımladı. Dünya genelinde 27 ülkede 2 bin 100’den fazla üst düzey (C-Level) yöneticinin sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği konusundaki stratejilerini ortaya koyan rapora göre, iş dünyası iklim değişikliğiyle mücadeleyi büyümenin anahtarı olarak görüyor. Araştırmaya katılan yöneticilerin yüzde 85’i, sürdürülebilirlik yatırımlarını artırdığını belirtiyor. Bu oran, geçen yılın yüzde 75’lik oranına göre ciddi bir artışa işaret ediyor. Yöneticilerin yüzde 70’i, iklim değişikliğinin önümüzdeki üç yıl içinde iş stratejilerini büyük ölçüde etkilemesini beklerken yüzde 45’i ise iş modellerini sürdürülebilirlik çerçevesinde dönüştürmeye başladıklarını ifade ediyor.
Raporun bulgularından biri “ılımlı orta” olarak tanımlanan şirketlerin iklim eyleminin başarısında taşıdığı potansiyele ilişkin. “Ilımlı orta” segment, şirketlerin yüzde 56’sını oluşturuyor ve birden fazla kritik eylemi uygulamaya koymuş durumda. İklim değişikliğinin stratejik öneminin farkında olan, ancak kayda değer adımları henüz atmamış bu şirketlerin, sürdürülebilirlik çabalarını artırmaları halinde büyük bir değişim yaratabilecekleri belirtiliyor.
“Uyuyan dev” olarak da nitelendirilen bu şirketlerin, dünya, net sıfır ekonomiye doğru ilerlerken “ağırdan alma” yaklaşımlarıyla rekabet açısından dezavantajlı duruma düşme riski altında oldukları uyarısında bulunuluyor. Kuruluşların önemli bir kısmını oluşturan yüzde 27’lik kesimi ise iklim eylemi için ya hiç harekete geçmediklerini ya da asgari düzeyde uygulamalarla yetindiklerini bildiriyor.
Sürdürülebilirlik, büyümenin itici gücüne dönüşüyor
Deloitte Türkiye Sürdürülebilirlik Lideri Murat Günaydın, net sıfıra ulaşma hedeflerinin küresel ekonominin neredeyse her yönünü dönüştüreceğine dikkat çekerek şunları söyledi: “Araştırmamızın üçüncü yılında, yöneticilerin düşük emisyonlu bir geleceğe geçişteki kapsamlı iş fırsatlarının farkına vardıklarına dair erken ama kritik göstergeler görüyoruz. Kurumsal iklim eyleminde, sürdürülebilirlik stratejisinin; uyum, risk yönetimi ve paydaş duyarlılığına odaklanmanın ötesine geçtiği yeni bir döneme giriyor olabiliriz. Bu sayılanlar yerine, sürdürülebilirlik, her geçen gün daha da artan bir şekilde yeni değer yaratmanın, rekabetçi bir farklılaşmanın, inovasyon ve dönüşümün itici gücü olarak kurumlara hizmet ediyor. Birçok şirket, iklim eylemlerinin doğrudan finansal ve ticari faydalarını gördüğünü ifade ediyor. Çoğu şirket, büyüme ve iklim eyleminin el ele gittiğini görüyor ve birçoğu, sürdürülebilirliği, iş stratejilerinin merkezine koyduklarını ve sürdürülebilirlik kapsamındaki yatırımlarını artırdıklarını söylüyor.”
Araştırmaya katılan üst düzey yöneticiler, yaşanan tüm zorluklara rağmen sürdürülebilirliğe öncelik veriyor. Rapora göre, yapay zekâ kullanılarak inovasyon sağlamak, en önde görülen konular sıralamasında, geçen sene yer aldığı üçüncü sıradan ilk sıraya çıkmış durumda. Bu konuyu, ekonomik görünüm ve beklentiler takip ediyor. İklim değişikliği konusu, CxO’lar için siyasi/jeopolitik belirsizlikleri, değişen regülasyon ortamını ve yetenek rekabetini geride bırakarak ilk üç öncelikten biri olmuş durumda.
İnovasyon, sürdürülebilirlik yatırımları için itici güç
Raporda, sürdürülebilirliğin iş dünyasında yenilikçilik ve dönüşümü teşvik eden bir güç haline gelmesi dikkat çeken bir bulgu olarak öne çıkıyor. Yöneticilerin yüzde 50’si, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için teknolojik çözümleri uygulamaya aldıklarını belirtiyor. Bu şirketlerin yüzde 85’i, iklim dostu ürün ve hizmetler geliştirdiklerini ifade ederek inovasyon ile iklim eylemi arasındaki bağlantıyı vurguluyor. Yöneticilerin yüzde 42’si ise önümüzdeki iki yıl içerisinde, teknolojik çözümleri devreye almayı planladıklarını belirtiyor. Raporda, inovasyonun iklim eylemini destekleyen yapay zekâ teknolojilerinin önemine de dikkat çekiliyor.
Deloitte’un araştırması, iş dünyasının iklim eylemini ticari başarının önünde bir engel olarak görmediğini, hatta aksine büyüme için önemli bir fırsat olarak değerlendirdiğini gösteriyor. CxO’ların yüzde 92’si, şirketlerinin sera gazı emisyonlarını azaltırken aynı zamanda büyümeye devam edebileceğine inanıyor. Yöneticilerin yüzde 90’ı ise iklim değişikliği hedeflerine ulaşırken küresel ekonomik büyümenin de sağlanabileceğini düşünüyorlar. Bulgular, sürdürülebilirlik stratejilerinin sadece çevreye değil, aynı zamanda işletmelerin uzun vadeli büyümesine de katkı sağladığını gösteriyor.
Raporda, yöneticilerin sürdürülebilirlik stratejilerinden elde ettikleri finansal faydaların önceki yıllara göre daha dengeli bir şekilde algılandığı belirtiliyor. 2023’te iklim değişikliğinin ele alınması konusu, finansal faydalar listesinde alt sıralarda yer alırken 2024’te buradan beklenen faydalar, üst sıralara yükselmiş durumda. Bu değişim, sürdürülebilirlik girişimlerinin somut ticari avantajlar sunduğunun farkına varıldığını gösteriyor.
Rapor verilerine göre, 2024 yılında şirketler, iklim eyleminin sağladığı katkılar olarak; “iklim değişikliği farkındalığını artırıyor” (yüzde 39), “müşteri memnuniyeti ve bağlılığını yükseltiyor” (yüzde 38), “çalışanların moralini olumlu etkiliyor” (yüzde 37), “tedarik zinciri verimliliğini ve dayanıklılığını artırıyor” (yüzde 37) ve “işletmelerin faaliyet marjlarını yükseltiyor” (yüzde 37) ifadelerine yer veriyorlar.
Şirketler, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmaları için hem iç hem dış paydaşlardan baskı görüyor. Yöneticilerin yüzde 79’u, paydaş gruplarının (hissedarlar, yatırımcılar, tüketiciler, sivil toplum, çalışanlar, vb.) şirketlere iklim eylemlerini artırmaları yönünde talepte bulunduklarını ifade ediyor. Özellikle, düzenleyiciler ve hükümetler, şirketlere, sürdürülebilirlik raporlama ve enerji dönüşümüne yönelik daha sıkı adımlar atmaları için baskı yapıyor.
Yöneticiler, ilerlemenin önündeki engeller arasında; yüzde 21 oranında sürdürülebilir çözümlerin daha geliştirilmemiş olmasını, yüzde 21 ile yetersiz politik desteği, yüzde 19 ile tüketici ve çalışanlara olası etkileri, yüzde 18 oranında kısa vadeli ekonomik ihtiyaçları gösteriyor.
Yeşil işgücü gelişimi önem kazanıyor
Deloitte raporu, iş dünyasının düşük emisyonlu ekonomiye geçişinde, iş gücünün yeniden yapılandırılmasının da kritik olduğunu vurguluyor. Kuruluşların yüzde 49’u, çalışanlarını yeşil ekonomiye uygun işlere hazırlamak için eğitim ve yeniden beceri kazandırma programları başlatıyor. Bu durum hem sürdürülebilir ekonomi hem de iş gücü gelişiminin paralel bir şekilde ilerlemesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Murat Günaydın, Deloitte Türkiye olarak katılımcısı oldukları 11-22 Kasım tarihlerinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenecek COP29 sonucunda alınması beklenen kararların, tüm dünyada gerek hükümetlerin gerek iş dünyasının iklim değişikliğiyle mücadele çabalarına hız kazandıracağını belirterek şunları söyledi:
“COP29 gündeminde yer alan; Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için ayrılan küresel finansman kaynağının artırılması, Birleşmiş Milletler Karbon Piyasası standartlarının belirlenmesi, yeşil enerji bölgeleri ve koridorlarına ilişkin taahhütlerin düzenlenmesi gibi başlıklar, başta gelişmekte olan ülkeleri ve iş dünyasını yakından ilgilendiriyor. Türkiye açısından, AB’nin 2026’dan itibaren devreye alacağı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) uygulamalarına uyumlanma süreci de önemli bir gündem maddesi . Global ölçekte planlanan düzenlemelerin adım adım yürürlüğe konulduğu, gelişim ve ilerlemenin hızlanacağı bir döneme giriyoruz. Dolayısıyla şirketlerin sürdürülebilir dönüşümleri için stratejik adımları atması önem teşkil ediyor.”