İş Dünyasının Kahramanları Siz de Benim Gibi Duygusal mısınız?
Hani çocukluğunuzdan buyana hayalini kurduğunuz, gerçekleşmesi için çabaladığınız, dilekler adadığınız birşey vardır. Benimki şu an, burada, sizler bu satırları okumaya başladığınızda gerçekleşmeye başladı. Eğitim hayatımın en güzel yıllarını bilişim dünyasına hazırlanarak keyifle geçirdim, bu dünyanın kıyısında gezinerek çalışma hayatıma devam ediyorum ve bugünden itibaren de yuvam dediğim bilişim dünyasının merkezinde BTHaber’de bildiklerimi, bilmediklerimi, merak ettiklerimi, öğrendiklerimi heyecan ve keyifle yazıya dökeceğim. Umarım sizler de benimle aynı duyguları paylaşır ve aklımdan geçenleri kelimelerimde bulursunuz.
Hem duygularımı paylaşın hem de aklımdan geçenleri bulun demişken, çalışma hayatının en büyük yanlış anlaşılmalarından biri ile başlamayı çok istediğimi farkettim. Ne dersiniz? Duygu ve akıl dengesi bu ilk yazıya çok uygun değil mi?
Ağustos ayında çalışma hayatı ile ilgili ne tavsiye edersiniz, birkaç cümle ile özetleyebilir misiniz? dediler. Aklımdan ve kalbimden dökülenler şöyle oldu:
“İnsanın yaradılışında akıl ve duygu bir aradadır. Duygularımız istekli, azimli, güçlü, hırslı olmamızı sağlayabilir, ancak başarı; aklımızın süzgecinden geçirdiğimiz duygularımız ile aldığımız kararların sonucudur. Akıl olmadan duygu, duygu olmadan akıl eksiktir ve birinin yok sayılması insana zarar verebilir. Aklınızı ve Duygularınızı sahiplenin, arasındaki dengeyi bulun, ancak o zaman gerçekten başarının hazzını tadacak ve mutlu olacaksınız.” 19 Ağustos 2020
Daha sözcükler dökülürken düşünmeye başlamıştım; neden bu noktaya dikkat çekmek istediğim konusunda. Hayatımızın her safhasında karşılaştığımız bir cümledir; “Sen çok duygusalsın!”. Şu anda okurken bile; söyleyeni veya söyleneni olduğumuz, bazen de sadece söylendiğine şahit olduğumuz bu cümlenin hepimizde ayrı çağrışımlar yaptığının ve bunun bilinçaltımızda deneyimlerimize göre olumlu veya olumsuz algılar yarattığını bir kez daha kuvvetle fark ettim.
Konuşma minimum iki taraflıdır; konuşan ve dinleyenden oluşur. Konuşma sırasında insanlar bilgilerini, meraklarını, isteklerini, ihtiyaçlarını ve hislerini dile getirirler. Araştırmalar iletişimin beden dili, tavır ve tarz, sözcüklerden oluştuğunu ortaya koyar. Sanılanın aksine bu üçlemedeki baskınlık sıralamasında en son sırayı yüzde 14 ağırlığı ile sözcükler alır. Bu da bize göstermektedir ki; ne söylediğimizden daha fazla sözcüklerin nasıl söylediğine, kişinin enerjisine, pozitif yaklaşımına, nezaketine, empati özelliğine ve kişinin tüm bunları hem sesinde hem de beden dilinde göstermesine bakıyoruz. İyi izler bırakmak isteyen tüm insanlar -bu izleri bir eseri ile bırakmayacaklar ise-kullandıkları iletişim diline dikkat etmelidirler. Çünkü bebeklikten itibaren iletişim içerisindeyiz ve öğrendiğimiz her şey bilinçaltımıza bir gün kullanılmak üzere kayıt ediliyor. Ve tecrübe adını verdiğimiz bu öğretiler ile yaşıyor, davranıyor, çalışıyor ve iletişim kuruyoruz. Deneyimlerimiz olumlu ise söylediklerimiz/ söylenenleri algılamamız da olumlu oluyor, değilse iletişim kazalarına açık olma ihtimalimiz yüksek görünüyor.
“Sen çok duygusalsın!” söylemi de bu çerçevede değerlendirildiğinde bazılarımız için “E ne güzel işte, tabi ki böyle olacak” bazılarımız için ise “Geliyor yine hatalısın söylemleri” anlamına geliyor. Benim karşılaşma oranıma bakılınca Pareto kuralı işliyor ve bu cümle yüzde 80 oranında olumsuz anlamda kullanılıyor ve algılanıyor. Söyleyen açısından işin psikolojik ve deneyimsel boyutunda -ki bunu konuşmayı uzmanlarına bırakacağımdan eminim- kişinin duyguları ile aldığı kararlarda, duygularını gösterdiğinde daha önce olumsuz bir deneyim yaşadığını düşünüyorum. Söylenen açısından durum maalesef zor; duygularını sahiplenecek mi yoksa duygusuz olmak üzere Duygularını Aldırma Operasyonuna girecek mi? Çünkü, duygularımızı sahiplenmeyeceksek aldırmak dışında başka bir eylem gerçekleştirmemiz maalesef mümkün görünmüyor.
Duygular insanın varoluşuna dairdir. Charles Darwin’in duygular konusundaki araştırmasında ‘İnsanlarda altı temel duygu vardır ve bunlar dil, din, ırk, coğrafya fark etmeksizin herkeste aynıdır. Sadece bu duyguları yaşama şekillerimiz birbirinden farklıdır. Örneğin iki kişiye büyük ikramiye çıktı. Biri sevinçten zıplayıp kahkahalar atacaktır diğeri ise mutluluktan ağlayacaktır. Ama sonuçta ikisinin de yaşadığı duygu o an için aynıdır.’ sonucuna varmıştır. Altı Temel Duygu aşağıdaki gibidir ve her insanda bulunur.
- Öfke
- Korku
- Tiksinti
- Şaşkınlık
- Neşe
- Keder
Peki insan olarak bizim maharetimiz nerede ortaya çıkar, tabi ki bu duyguları yaşama, kontrol etme, yönlendirme ve tetiklediği davranışların sonuçlarını ve sorumluluklarını alırken… Duygular, düşünceyi, düşünce konuşmayı, konuşma ise davranışı tetiklemektedir. Bu da demek oluyor ki herhangi bir olay karşısında gösterdiğimiz davranış ve tutumun temelinde duygularımız yatmaktadır.
Duygularımızın oluşmasını, tetiklenmesini kontrol etmemiz mümkün değildir, çünkü dışarıdan gelecek herhangi bir uyaran onları harekete geçirmektedir. Düşünce de hemen -öğrendiğimiz bilinçaltına yerleştirdiğimiz tecrübelerimize bakarak- oluşmaktadır.
Duygu ve Akıl Dengesi tam da bu safhada önemli rolünü oynamak üzere ortaya çıkmaktadır. Akıllı insanlar konuşmadan ve davranışta bulunmadan önce durum analizini hızlıca yapmak, sakin kalarak, olabilecek sonuçları değerlendirmek üzere zihinlerini eğitmekte, geliştirmektedirler. Olumlu/olumsuz duygularının yarattığı anlık heyecanlara ait sellere kapılarak savrulmaz, antrenmanlı zihinlerinden sonuçları herkese en faydalı konuşma, davranışı gerektiğinde saniyeler içerisinde bulup çıkartır, uygulamaya koyarlar.
Duygusal zeka kavramı 1990 yılında Salovey ve Mayer tarafından kullanılmış, insanın;
- Kendisi ve çevresinin duygularını değerlendirmesi,
- Kendisi ve çevresinin duygularını düzenlemesi,
- Duyguları problem çözmede kullanması gibi 3 yetenek alanından oluştuğundan bahsetmişlerdir.
1995 yılında Daniel Goleman çıkardığı ‘Duygusal Zeka Neden IQ’dan Önemlidir’ kitabı ile konuyu akademik çevrelerden kamuoyuna taşımıştır. Günümüzde konuyu daha da ileriye götürerek Duygusal Farkındalık, Duygusal Okuryazarlık gibi kavramları konuşuyor, insanlar arasındaki temas iletilerinin Yetişkin, Ebeveyn, Çocuk ego durumlarına kadar derinleşmeye çalışıyoruz.
Sonuç olarak söyleyen olarak “Sen çok duygusalsın!” demeden önce insanların duyguları olduğunu, onları yok sayamayacaklarını unutmadan, çevresel uyaranlara gösterdiği tepkileri, davranışları değerlendirdiğimizden ve bunun sonucunun Duygusal Davranıyorsun olduğundan emin olmalıyız.
Kendi öğrenmem; duygularımın beni yönetip aklımın süzgecinden geçirmediğim davranışların oluşması ve bu davranışların sonuçlarının tek sorumlusu ve ancak ben olacağım. Bu sebeple ancak memnun olacağım sonuçları oluşturacak davranışları aklımla seçiyorum ve duygularımın varlığını capcanlı bir insan olduğumu hissettiriyor.
Jülide Marangoz kimdir?
31 Ocak 1979 tarihinde doğmuş, Balıkesir’in Gönen ilçesinde büyümüştür. Lise öğrenimini Recep Gençer Anadolu Teknik Lisesi Bilgisayar Yazılım bölümünde tamamlamış, ardından Ege Üniversitesi Bilgisayar Yazılım, Anadolu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümlerini bitirmiştir. Yüksek lisansını Medipol Üniversitesi İşletme Bölümü’nde yapmaktadır, tez aşamasındadır. İş hayatına 1997 yılında Egebank’ta Excel ve Word kullanımı öğreterek başlamış, 2000 yılında SDD Bilgisayar isimli şirkette yaptığı staj sonrasında Sentez Yazılım firmasına geçerek devam ettirmiştir. Firmalara üretim sistemleri yazılımı eğitmenliği, müşteri ürün destek, satış, bayi kanalı ve telemarketing ekip yönetimi gibi alanlarda çalıştıktan sonra Vodasoft CCS firmasına Pazarlama Uzmanı olarak geçmiş, Çağrı Merkezi Koordinatörlüğü, MIS Birim Müdürlüğü görevlerini de yıllar içinde üstlenmiştir. 2011 -2015 yılları arasında PDR Group şirketi olan Telephone Doctor Türkiye’de Müşteri Deneyimi Ölçümleme Birimi Yöneticiliği, Müşteri Deneyimi Geliştirme Danışmanlığı, Eğitmenlik ve Satış Müdürü görevleri ile çalışmıştır. 2016 yılından buyana Çağrı Merkezi sektörünün öncü şirketlerinden Teleperformance Türkiye’de İş Geliştirme Direktörü olarak görev yapmaktadır. Yönetici, satış ve iş geliştirme, danışman, eğitmen, koç ve mentor kimliklerinin yanında blog yazarı da olan Jülide ilkokul 3.sınıftan itibaren yazmaya gönül vermiştir.
Jülide Marangoz
julidemarangoz@gmail.com