İşbirliğinin şartları net: İş modeli ve sabır
6-8 Ekim’de 65 şirketin katılımı ile gerçekleştirilecek olan High Tech Port by MÜSİAD Katar, kamunun da katılımı ile Türk savunma sanayii sektörünün Katar önderliğinde bölgeye tanıtılmasını sağlayacak. Küresel firmalara kapalı, bu yönüyle Türkiye’ye özel bir ‘kapalı devre’ etkinlik, Katar emirinin himayesinde hayata geçecek. Projenin yurtdışına taşınmasında Katar'ın seçilmesinin birçok önemli sebebi var. Katar küçük bir ülke, dünyanın en büyük dördüncü doğalgaz rezervleri burada, ama petrol üretimi az. 1971 yılında bağımsızlığını kazanan Katar ile Türkiye’nin ilişkileri, devletler arasında 2005’ten itibaren geliştirilmeye başlanmış. “Katar’ı bir kanal olarak gördük” diyen High-Tech Port by MÜSİAD Genel Direktörü Hakan Kurt, bu konudaki bir ortaklarının Savunma Sanayii Müsteşarlığı olduğunu belirtti.
Fuarda 65 şirket kendini tanıtacak, stratejik özelliği öne çıkan bir dikey sektör buluşması hayata geçecek. Müsteşarlıkta yapılan toplantılara da bu şirketleri çağırdıklarını, iş modeli gerekliliğini ve önemini onlara anlattıklarını vurgulayan Kurt, eklemeden geçmedi: “Ülkeler arasındaki ilişkiler dolayısıyla Türk firmalarına ilgi olabilir, ama bunun iş modeli halini almadığını gördükleri anda çekiliyor, yok yere para harcamıyorlar.” Etkinliğe katılacak şirketlerden savunma yazılımları geliştiren 10’u aşkın firma, sivil ve askeri havacılıkta 30’a yakın şirket var. Geri kalanı da genel savunma. Savunma teknolojileri çok entegre sektörler ve şirketler de sistem üreticisi ve yazılımcı kimlikleri ile öne çıkıyorlar. “Onların da bizim de eksik olduğumuz konular var” diyen Kurt’a göre, Katar bir dünya markası çıkartmak istiyor. Aynı Güney Kore’nin ‘Samsung’u gibi. Bunu da Qatar Airways olarak seçmiş. İşte bu nedenle farklı başlıklarda işbirliği anlaşmalarına yönelik potansiyel yüksek. Detaylar Hakan Kurt’tan geldi:
High-Tech Port by MÜSİAD konsepti hakkında bilgi verir misiniz?
MÜSİAD 2011 yılında bir araştırma ile bir rapor ortaya koydu ve sonuç netti: Orta gelir tuzağı. Gelişmiş ülkeler orta gelir tuzağından, yani 10 bin dolarlardan 25 bin dolarlara sıçramayı 32-33 yılda becerebilmişler. Güney Kore ile Tayvan ise 17-18 yılda bunu başarmış. Bundan çıkış yolu; yüksek teknolojiyi merkeze alan katma değerli üretim. Yani orta gelir tuzağından çıkmak için çözüm net.
Savunma sanayii nasıl bir yapıya sahip?
Yüksek teknolojide savunma sanayii önemli bir nokta. Tüm dünyada teknoloji, önce savunma sanayiinde yerini alıyor. Devletler yarattıkları gücü önce savunma için kullanıyor. Örneğin internet, ABD ordusunun kendi içinde iletişimini sağlamak üzere kullandığı bir araçken, bugün küresel bir ağ. Burada Türkiye’nin savunma sanayiinin eğilimini de önemsiyoruz.
Burada nasıl bir süreç söz konusu?
2004 yılında üçüncü Savunma Sanayii İcra Komitesi’nde hazır alım projelerine ‘dur’ denilmiş, Türkiye ihtiyaçlarına yönelik ve kendi ürünlerini kendisinin geliştirebilmesi odaklı strateji kararı alınmış. 10 yıllık dönemde elimizde birçok kazanım, ATAK helikopterimiz, Altay milli tankımız, bir gemimiz var ve ikincisi yapılıyor. Milli uydu başlığında hem istihbarat uydusu olarak Göktürk 2’nin önemli bir kısmını yerleştirdik, hem haberleşme uydusu konusunda Türksat 5A ve 5B'nin yüzde 25'ini, 6A’nın da yüzde 100’ünü yerli üretim sağlayacak. Milli piyade tüfeğimizi yapıyoruz ve kendi tüfeğimizin seri üretimi geçen ay başladı. Bu stratejinin bir de ihracat kısmı var.
İhracat neleri içeriyor?
Biz mühendislik hizmetlerinde çok iyi bir ülkeyiz. Eksik tarafımız finansman. Hem BT hem özgün yazılımlarda hem savunma teknolojilerinde hem ağır savunma sanayiinde her üretim önce ihtiyaç belirleme, sonra ürün geliştirme, bunun için Ar-Ge yapma ve bunun finansmanını sağlama, seri üretimle iç ihtiyaçları ve sonra ihracatı kapsamak demek ve ortalama süre 10 yıl. Dolayısıyla sermaye altyapısına ihtiyaç var. Tüm High-Tech Port çıkışı da buradan oluşan bir olgu. Orta gelir tuzağını biliyor, bundan çıkış yöntemini gösteriyor, bunun için pazar geliştirme projesi ortaya koyuyor, analiz, öneri ve uygulama yapıyoruz.
Bizim eksiklerimiz neler?
Gitmeden önce tüm katılımcılarımızla birebir görüşüyoruz ve hep şuna vurgu yapıyoruz: İş modeliniz ve sabrınız olmalı. Türkiye sabırsız bir ülke. Körfez bölgesi ise sabır gerektiriyor. Çok kârlı işler var, ama işi almak, sözleşmeyi imzalamak çabuk olmuyor. Firmalarımızın en büyük eksiği ellerinde iş modeli yok. Bekliyorlar ki vitrine ürünü koyalım, Katarlıların parası var, gelsinler alsınlar. 1 liralık ürünü de 3 liraya verelim. Bu çok önemli bir özeleştiri özellikle yeni teknoloji ve stratejik sektörlerle uğraşan firmalar için. Sebep de net: Bu firmaların birçoğunun sahibi mühendis. Mühendis kafasıyla da pazarlamacı kafası aynı değil. Çok yetkin firmaların bu anlamda büyük eksiklikleri var. Bizim iş dünyamızın önünde bir modeli yok. Oysa Katar’a giderken ellerinde bir model olması lazım. Katar’da 10 büyük aile ve 270 bin Katarlı var. Herkes birbirini tanıyor, herkesin gelir düzeyi yüksek ve herkes her sektöre yatırım yapabiliyor. Yani Katarlı’nın senin sektörünün detaylarını bilme imkanı yok. Dolayısıyla iş modelini onun değil, senin üretmen, kendi iş modelini ortaya koyman lazım. Firmalarımızın bu konuda eksiklikleri var.
Katar başka neler istiyor?
Öncelikle Körfez bölgesini iş modelinizle ikna edeceksiniz, sizinle masaya oturduğunda birlikte kazanacağınızı görecek ve ikna olacak. İkincisi iş modeliniz tamam, ama firmanız da tümüyle şeffaf, açık, uluslararası denetim şirketlerince denetlenebilir bir firma olacak. Bunlar sağlandıktan sonra Katar’da sabrederseniz ve doğru iş modeli ile ilerler, onlara kazanacaklarını net gösterebilirseniz kazanırsınız. Bu süreci doğru yürütmeniz lazım. O bölgeye giderken firmalarımızın elinde, bölgenin gerçeklerini baz alarak yere sağlam basan bir iş modeline ihtiyaçları var. Her firma kendi yeteneklerine göre bu modeli üretmeli. Ayrıca Ortadoğu ve Körfez bölgelerinin birbirine benzemediğini bilmek gerek. Türk firmaları bu ayrımı yapamıyor. Oysa Körfez bölgesi kendini geliştirmiş, çok profesyonel 6 ülkeden oluşuyor. Nelere yatırım yapacağını, ihtiyacını bilerek hareket ediyor. Çok kritik şirketlerin başında ABD’liler ve İngilizler var. Ekonominin yüzde 92’si devletin elinde. Böylece sürecin tamamına hakimler ve Katar’ı özel şirket gibi yönetiyorlar. Bu iyi bir model ve yıllık 200 milyar dolar milli gelirleri var. Yıllık bazda 2 trilyon dolar civarında fon çeviriyorlar. Katar’ın savunma sanayisine yatırım, iki ülkenin ilişkilerinin gelişimi adına önemli bir fırsat. Ama firmalarımızın da iş modeline ve sabra ihtiyaçları var.
Siz etkinlikte nasıl bir strateji izleyeceksiniz?
‘Cooperaction’ dediğimiz bir model oluştu ‘kurumsal aksiyon’ başlığında. Firma ve kurumları Katarlı yetkililerle buluşturacağız. Katar’da Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Qatar Airways gibi 5 tane önemli kurum ve şirketin yetkilileri ile birebir görüşmeler için özel odalar hazırladık. Projenin en önemli çıktısı da bu. Yani sergi alanıyla sınırlı kalmayacak bilgiler, firmalarımız yetkililer ile görüşecek. Tüm bu randevu sistemi de bizde.
Etkinlik neden kapalı devre?
Savunma sanayiinde ABD, İngiltere, Fransa, İsrail, Almanya, Çin gibi ülkeler ön planda. Biz de uluslararası bir savunma sanayii fuarına gittiğimiz zaman alıcılar önce onları bitiriyor, sonra bize geliyorlar. Oysa savaş uçağını dünyada 5 ülke yapabiliyor ve biz de 6’ıncı ülke olacağız X35 ile. Bu zaman alacak bir süreç, bu nedenle önemli olan irade.
Katar’dan aldığınız geri dönüşler nasıl? Onlar neler bekliyor?
Katar emirinin himayesinde proje hayata geçecek ve bölge ülkeleri adına bu çok önemli bir referans. Ama 2014 yılı ihracatımız da sadece 465 milyon dolar. Bu rakamların milyar dolarları görmesi lazım. Katar tarafından beklentiler şu yönde: Belirttiğim 170 milyar dolarlık yatırımın işletme sistemlerinin üretilmesi konusunda beklentileri var. Orada anahtar teslim projeleri işletme ihtiyacı büyük. Bu nedenle etkinliği çok önemsiyorlar.
İhracat için kanala ihtiyaç var
Suudi Arabistan’ın yıllık savunma sanayii harcaması 62 milyar dolar. Bu İngiltere’den fazla ve o pazara entegre olabilmek için Türkiye’nin kanala ihtiyacı olduğunun altını çizen Hakan Kurt, şunları kaydetti:
“Tüm bölgeler için böyle bir kanal yapısıyla ilerlemek de zaten işin doğrusu. Katar'ın yatırımları da var. Katar Silahlı Kuvvetleri ile BMC ortak. Digiturk, Arvento, Pozitron satın alması Katar'dan. 2022 FIFA Dünya Kupası Katar'da olacak. 170 milyar dolarlık alt ve üst yapı yatırımı yapacaklar. Bunun için yapılacak binaların işletilmesi ve bilişim altyapılarının sağlanması lazım. Türk firmaların çok hızlı yürüyebileceği bir alan burası. Katar bu amaçla bir internet sitesi açtı ve hizmet vermek isteyen firmaların taleplerini buradan topluyor. Kurum ve firmalarımız için Katar’da büyük fırsatlar, orada iş yapan şirketlerimiz var. 30-35 yıl sonra Katar'ın doğalgaz kaynakları bitecek. Dolayısıyla elde ettikleri fonu, orta ve uzun vadede katma değere dönüştürecek bir sanayiye yatırım yapma ihtiyaçları var. Onların da bizim gibi bir ulusal strateji belgeleri var. Orada ‘eğitimli Katarlıların yatırımlarını verimli hale dönüştürmesi’ baz alınıyor. Katar küçük bir ülke. Ama potansiyeli ve vizyonu büyük.