İşlerin ‘bulutsuz’ yürümeyeceği herkesin malumu
Pandeminin de etkisiyle hız kazanan dijital dönüşüm, bilişim başlıklarının ve taleplerin de yeniden şekillenmesini sağlıyor. Bulut bilişim ise bu kapsamda pandemi döneminde bulut muhaliflerini bile büyük ölçüde kapsamayı başardı.
Bu yönüyle pandemi süreci, bulut bilişimin bir gereklilik halini aldığını da ortaya koydu. Bulut teknolojilerinin yarattığı fırsatlar, pazar şartlarının değişimi ve rekabette etkileri Bilişim Zirvesi’nin dijital platformda düzenlediği “Dijital Dönüşümde Bulut Teknolojilerinin Yeri” etkinliğinde ele alındı. Felece ve SAP Türkiye işbirliğinde hazırlanan bu etkinlikte açılış konuşmasını KPMG Türkiye Bilgi Teknolojileri Danışmanlığı Direktörü Engin Şayan, “Bulut Kullanımında Yeni Trendlerin İş Yapış Şekillerine Etkisi” başlıklı sunumuyla yaptı. Engin Şayan, sunumunun ilk bölümünde gelecek 5 yılda bulut teknolojisinde hangi trendlerin etkili olacağını değerlendirirken, ikinci bölümde, bulut trendlerinin iş yapış şekillerine, BT ve farklı departmanlara etkisinden bahsetti. Engin Şayan, sunumunun son bölümünde bulut teknolojilerin nasıl uyarlanacağına ilişkin yaklaşımlar paylaştı. Covid etkisi, verinin bir CRM olarak ele alınması, gerçek zamanlı veri toplama ve işleme, bunlardan doğan yeni iş modelleri nedeniyle değer kazanması, müşteri alışkanlıklarının dijitalleşme yönündeki istekleri, teknolojinin gelişimi takibinde donanım maliyetlerinin ucuzlaması ile birlikte dijitalleşme de büyük ivme kazandı. Engin Şayan’a göre, bunun itici güçlerinden biri de bulut teknolojileri oldu. Gartner ve IDC’nin raporlarını örnek gösteren Engin Şayan, “Bulut dönüşüm pazarının hacminin 50 milyar dolar seviyesinden her sene yüzde 20 oranında artarak, 2023’te 89 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu pazar kapsamında; yönetim, uygulama, göç, danışmanlık, geliştirme servisleri geliyor. Gartner raporunda 2022’nin sonu itibariyle BT’nin harcamalarının yüzde 28’inin bulut üzerine olacağı öngörülüyor. Aynı senenin sonunda geleneksel veri merkezlerinin yüzde 80’inin kapatılıp buradaki iş güçlerinin buluta taşınacağına ilişkin tahmin var” beklentilerini de dile getirdi.
Farklı mimarileri ‘doğru’ entegre edebilmek gerek
IDC’nin gelecek 5 seneye ilişkin tahminleme raporuna bakıldığında, değişimlerin organizasyonlara yaratacağı maliyet ve karmaşa ön plana çıkıyor. “Bu noktada ilk olarak “Well-Connected Cloud” ön plana çıkıyor. Bulut teknolojilerinin yaygınlaşması ile birlikte şirketler hem on-frame, hem de public ve private cloud’ta uygulama ve servislerini koşmaya başladılar. Aynı anda farklı teknolojileri kullanmanın getirdiği zorluk farklı bir karmaşa doğuruyor. Bu noktada multi-cloud, hibrit-cloud çözümlerini yönetebilecek uygulamalar, teknolojiler önem kazanıyor” değerlendirmesini yapan Engin Şayan, ikinci bacağı “Data Privacy Impact” olarak tanımladı. Son yıllardaki KVKK, GDPR gibi kanunlardan dolayı gizlilik çok büyük önem kazanıyor. Bunun da bulut dönüşümüne hem olumlu, hem de olumsuz etkileri var. Üçüncü kısımda; “Modern Enterprise Applications” geliyor. Köklü uygulamaların yenilenmesi, modernize edilmesi, konteynır yapıların, mikro-servis mimarilerin getirilmesi gibi bulut odaklı inisiyatifler, Şayan’a göre, artarak devam edecek. Sonraki aşama; “Cloud Spending Optimization”. Şayan, “Bulutun giderlerinin kontrol altına alınması ile ilgili odak bulunuyor. Organizasyonların bu noktadaki harcamalarını takip edilmesi, tahmin edilmesi, görüntülenmesi, şeffaflaştırılması gibi noktalarda ihtiyaçları ön plana çıkacak” açıklamasını yaptı. Beşinci ve altıncı basamakta artık standart bulut çözümlerinin yanı sıra endüstri ve endüstrinin altındaki iş spesifik bulut çözümlerinin sunulduğu özel amaçlı bulutlar karşımıza çıkacak. Yedinci basamak kapsamında; SaaS pazarı şu anda Türkiye’de çok yaygın olmasa da Şayan’ın dikkat etiği gibi, globalde artan bir hızda büyümeye devam ediyor. Şayan’a göre, 2023 yılından itibaren SaaS pazarı daha aktif olarak şirketlerin değerlendirilmesi ve bünyelerine katmasının söz konusu olacağı bir dönem bekliyor. Sekizinci aşamada bulut dönüşümün hızı paralelinde, bunun organizasyona, ekiplere, operasyonel modellere etkisi konuşulacak. Dokuzuncu aşamada; 5G altyapısının hayata geçmesi, yeni teknolojilerin yaygınlaşmasıyla birlikte bulut dışında uç mimaride işlenen gerçek zamanlı verinin orada işlenerek buluta aktarılması gibi yeni iş modelleri ortaya çıkacak. Onuncu ve son basamakta veri odaklı bulut mimarileri ile mikro-servis gibi mimarilerde kodlamadan ziyade daha veri merkezli, olay tabanlı mimariler hayatımıza girecek.
Dönüşüm, işin zor kısmı
Engin Şayan’ın bu detaylı bilgilendirmesinin ardından “Dijital Dönüşümde Bulut Teknolojilerinin Yeri” başlıklı panel katılımcılarla buluştu. BThaber Yayın Koordinatörü Ayhan Sevgi’nin yönettiği panelin katılımcıları ise Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu Bilişim Teknolojileri Direktörü ve Dijital Lideri Alp Güldür, Farmasi Dijital Dönüşüm Müdürü İsmet Çakıroğlu, SAP Bulut ERP Lideri Mine Ecevit ve Felece Genel Müdürü Oğuz Kaya oldu.
Dijital dönüşümün önemli sac ayaklarından ikisini ERP ve bulut olarak tanımlayan panelistler, bu alandaki gelişmeleri paylaştı. Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu olarak dijital dönüşüm çalışmalarını anlatan Alp Güldür, şu bilgileri verdi:
“2018’de Eczacıbaşı Holding Dijital Dönüşüm Ofisi altında bir çalışma başlattık. Bulutun getirdiği avantajları, uyguladıkça görüyorsunuz. Müşteri deneyimini gördükçe bunları uygulamaya geçirmeye daha motive oluyorsunuz. Dijital dönüşüm yolculuğumuzda bulut teknolojileri önemli bir yere sahip. Özellikle müşteri deneyimine dokunan noktalarda 5 bulut uygulamasını hayata geçirdik. Bu noktada merkez ile Office 365, Teams gibi hayata geçirdiğimiz uygulamalar oldu. Success Factor’u bulut uygulaması olarak hayata geçirdik. Bunların hepsi kendi içerisinde hayata geçiyor; ama bunların kendi içerisindeki akışları, harmonizasyonunda da çalışmalarımız devam ediyor.”
Felece Genel Müdürü Oğuz Kaya, pandemi döneminde her ölçekteki şirketin bulut ilgisinin arttığını dikkat çekerek, “Pandemi, dijital dönüşüm hızında bir katalizör etkisi yarattı” vurgusunu yaptı. Oğuz Kaya’ya göre, özellikle hazır süreçler firmalara büyük fayda sağlıyor. “Kendi iş süreçlerimiz, müşterilerimiz kendi iş süreçleri farklı olabiliyor. Dünyada bu alandaki kazanımları kendi bünyemize dahil ettikçe, burada katma değer sağlayan noktalar izleyebiliyoruz” saptamasını paylaşan Oğuz Kaya’nın belirttiği gibi, siber güvenlikte de bulutun sağladığı faydalar çerçevesinde güvenli bir ortamda verileri konumlandırabilmek mümkün. “Verilerimizi, ortamlarımızı daha güvenli yerlerde, bulut teknolojilerinde tutmamız bize ciddi anlamda katma değer sağlıyor. On-frame sistemlerde harcanması gereken eforlar biraz daha fazla ve riskli olabiliyor” diyen Oğuz Kaya, şöyle devam etti:
Yetkin İK için Eskişehir
“Dijital dönüşüme olan yatırım hızlı bir şekilde ilerlerken, pandemi ile birlikte rekabette avantajlı hale gelmek için daha hızlı, güvenilir, çevik süreçleri yönetmek hızlandı. Teknoloji firması olmanın doğası gereği pek çok sektöre dokunuyoruz. Felece içerisinde uzman bir ekibimiz var. Bu ekipte birçok sektöre neler katabileceğimize bakıyoruz. Pandemi ile birlikte müşteriler daha sabırsız. Firmalar yurtdışına açılıyor, nihai müşteriler daha farklı yerlerde çalışmaya başladı. Felece’nin kadrosunda bordrolu çalışan 350’nin üzerinde, freelance’ler ile birlikte yaklaşık 600 insan kaynağını yönetiyoruz. Bu kaynağı dönüşümlü olarak takip etmek zorundayız. Yeni teknolojiler, farklı uygulama, çözüm, servislerini bilmenizi gerektiriyor. Biz de şirket içerisinde sürekli eğitim aldırarak kaynağa dönüştürüyoruz. Anadolu’da bir yetiştirme programı oluşturduk. Lokasyon olarak Eskişehir’i tercih ettik. Hem Eskişehir Teknik Üniversitesi, hem de Osmangazi Üniversitesi ile stratejik bir anlaşma imzaladık. Yaklaşık 6 aydır orada bir ofisimiz, 30 kişilik çalışan bir ekibimiz var. Pandemi döneminde Runner-Up dediğimiz bir program oluşturduk. Hem öğrenci, hem de mezunları bünyemize katıyoruz. Burayı 100 kişiye ulaştırma adına gerekli stratejik anlaşmaları geçtiğimiz ay yaptık. Burada edindiğimiz bilgileri Felece bünyesinde ürünleştiriyor, Ar-Ge yatırımları yapıyoruz. Eskişehir’deki Teknopark, bu anlamda Türkiye’deki ilk Teknopark. Oturmuş bir yapı var. Bu sayede farklı kaynaklara da ulaşabiliyoruz. Bu konudaki ürün portföyümüzü bulut, SAP platformlarında artırmaya devam ediyoruz. Felece’nin büyüme stratejisini Türkiye’deki akıllı, farklı projelerde, sektörlerde kullanmak üzere know-how’ımızı bünyemizdeki kurumsal hafızada tutup tüm sektörlerdeki know-how’lardan faydalanmasını sağlamak istiyoruz. Bulut ile birlikte proje implamentasyon sürelerini daha da kısaltıyoruz. Sadece uygulamaların cloud’a taşınması değil, süreçlerimizin dijitalleşmesi ile ilgili çalışmalar yapmamız, süreçlerin dijital ortama geçmesinin ardından platform değişikliğinin gündem olması gerekiyor. Bu noktada Agile proje yönetimi oldukça kritik ve uzun bir süredir Agile metodolojisi ile yönetiyoruz. Felece içerisindeki cloud stratejisini, global kapsamda müşterilerimize sunmak adına Londra’da bir ofis açtık. Bu ofiste hem satış pazarlama faaliyetlerimizi sürdürüyoruz, hem de SAP UK gibi farklı iş ortakları ile irtibatlarımızı artırdık. KVKK, GDPR kapsamında müşterilerin rızalarını da yönetmemiz gerekiyor. Bu anlamda baktığımız coğrafyanın gerektirdiklerine göre oradaki yapı, know-how, hukuki süreçlerimizi paralel olarak yönetmemiz gerekiyor. Ülkelerin mevzuatları, vergi oranları çok farklı. Öğrenerek ilerliyoruz ve global ölçekli iş ortaklarımız, kaynak havuzumuzla irtibat halinde süreci ilerletiyoruz.”
Farmasi Dijital Dönüşüm Müdürü İsmet Çakıroğlu, “Bulut gelşimini, Türkiye’deki tatil anlayışımızın gelişimine benzer olarak görüyorum. İlk zamanlar kooperatifler vardı. Herkesin mal sahibi olduğu bir on-preme gibiydi. Kooperatifler, pansiyonlara ve sonrasında otellere çevrildi. Bulut da on-preme’dan IaaS, PaaS’a evrildi” örneğini verdi. İsmet Çakıroğlu’na göre, bundan sonra da ‘All-Inclusive As a Service’ yapısına dönüşüm olacak ve tüm ihtiyaçları bulut sağlayıcıları verecek. Milyonlarca girişimcileri olduğunu, bu girişimcilerin siparişlerini e-ticaret siteleri üzerinden verdiğini belirten Çakıroğlu, ekledi: “Bu derece yoğun işlemlerin olduğu ortamlarda bulut teknolojilerini kullanmamız kaçınılmaz oluyor. Hız, süreklilik açısından baktığınızda müşterilerinize kesintisiz hizmet sunmak zorundasınız. Bulut sistemlerinin ölçeklenebilir ve esnek olması, bizim için tercih sebeplerinin başında.”
Bulut tercih olmaktan çıktı, gereklilik olarak güç kazandı
Kurumların işlerini geliştirmeye yönelen faktörlere baktığımızda üç temel başlık ortaya çıkıyor ve Mine Ecevit bunları; verimliliği artırmak, rekabet ve kârlılık olarak sıraladı. 2022’ye kadar kurumların yüzde 75’i yapılandırılmamış verilerin faaliyet noktasını iyileştirmede, uzak-hibrit çalışanları daha iyi desteklemek ve kaynak verimliliğini optimize etmek için çözümlere odaklanıyor. Tüm bunları en hızlı, esnek şekilde ortaya koyabilmek için bulut tabanlı teknolojilerin iş sürekliliğinin kaçınılmaz bir parçası olacağının görüldüğünü vurgulayan Mine Ecevit, şöyle devam etti:
“Artık yeni kavramlardan biri geleceğin kurumu olabilmek. İnovasyonla beslenen, dinamik, yenilikçi hizmetler sunabilen, otomasyonu kurumun her sürecine dahil edebilen ve otomasyonda mükemmeliyeti kovalayan şirketlerin bunu yakalayabileceğine şahit olacağız. Geleceğin kurumları kavramı, teknolojiyi yakalamaktan ziyade rekabeti yakalamak, daha karlı ve verimli bir yapıya dönüşebilmek için kurumların çok daha önde olmalarını gerektirecek bir kavram olarak hayatlarımızda yerini almış durumda. Artık şirketler daha ölçeklenebilir olmak, daha fazla esneklik sağlamak ve iş sürekliliğini geliştirebilmek, maliyetlerini azaltabilmek adına bulut teknolojilerine yöneliyorlar. Bu noktada TÜBİSAD’ın yaptığı Dijital Dönüşüm Endeksi, şirketlerin önümüzdeki 1-2 sene içerisinde en çok bulut teknolojisine yöneleceklerini gösteriyor. İkinci ve üçüncü sıralarda ise yapay zeka ve dijital dönüşüm geliyor. Bulut teknolojisinin, tüm sektörlerdeki şirketler için en çok etkiye sahip olacak alan olduğunu görebilmek mümkün. Biz de SAP olarak müşterilerimizin bu dönüşümüne ortaklık edebilmek adına 2021 Ocak ayında “Rise” konseptini ortaya çıkardık. SAP olarak bu yolculukta IaaS, PaaS, SaaS değil, Business Transformation As a Service sağlayabileceğimiz bir yapıya geldik. Müşterilerimizin bu dönüşümü sağlayabilmesi adına gerekli birtakım hizmetleri, araçları bir paket halinde sunuyoruz.”