İşletmelerin tüm gelişmelerin ve eğilimlerin farkında ve bilincinde olmalı
Dünya nüfusunun neredeyse yarısı interneti günlük yaşamının bir parçası haline getirmiş durumda iken iş dünyasının ‘dijitalleşme’ eğilimini görmezden gelme şansı yok. Yine dünya nüfusunun neredeyse yüzde 40’I mobil cihazlar kullanmakta, iki milyarın üzerinde insan gününün önemli kısmını sosyal medyada geçirmekte. Sadece Türkiye’de 40 milyon civarında aktif Facebook hesabı bulunuyor. Araştırmalar günde ortalama 4,9 saatimizi kişisel bilgisayarlar üzerinden, 1,9 saatimizi mobil cihazlar aracılığıyla internette geçirdiğimizi ortaya koymakta. Günde ortalama 2,32 saatimizi sosyal medyada geçirmekteyiz. Hali hazırda dünyadaki veri hacminin 2.8 ZetaByte (1 trilyon gigabyte) büyüklüğüne erdiği tahmin edilmekte. Dijital dünyanın 2020’ye kadar her iki senede bir iki katı büyüklüğe ulaşacağı tahmin edilmekte.
Bizde 4.5G, dünyada 5G teknolojisine geçişin anlamı, onbinlerce kullanıcıyı destekleyen onlarca Mb/s veri hızıyla, veriye neredeyse gerçek zamanlı erişimin mümkün hale gelmesi. 2030 yılında insanlığın yüzde 75’inin, yaklaşık 6.3 milyar kişinin birbiriyle bağlantılı ve mobil yaşama geçmiş olacağı öngörülmekte. ABI Research’e göre, 100 milyon kablosuz giyilebilen tıbbî cihaz ünitesi bulunmakta; yıllık bazda 80 milyon giyilebilen spor ekipmanı satılmakta. İnsanlığın tüm verilerine mobil cihazlardan gerçek zamanlı erişme konusu hemen köşemizde. İşletmeler açısından verilerin miktarı ve karmaşıklığı sıkıntılara yol açarken, bilgiyi elde eden ve bilgiden fayda ve verim elde edebilen ise kazanacak.
Her şeyden önce işletmelerin tüm bu gelişmelerin ve eğilimlerin farkında ve bilincinde olması gerek. Kendi işlerinin nasıl evrileceğini, müşteri gereksinim ve deneyiminin nereye doğru dönüştüğünü hissedebilmeleri gerekmekte. Dijitalleşmeyi iyi özümsemeleri şart. Bu da müşterilerinin neyi isteyip, neyi istemeyeceğini iyi anlamaları ile mümkün. Araştırmaları, müşterilerini empatik olarak dinlemeleri ve iyice anlamaları gerekli. Ona göre de çözümler geliştirmeliler. Dijitalleşmede kritik unsur ‘müşteri deneyimi’. Üstelik de daha yolcuğunun başından müşterilerinin dijitalleşme tasarımlarına katılımlarını sağlayarak, geliştirme, prototip ve test aşamalarında hep müşterileriyle bağlantılarını sürdürmeleri lâzım. Sanırım asıl devrim de burada yatmakta. İşin teknik ve teknolojik çözüm üretme, ürğn ve hizmet geliştirmeden ziyade ‘Müşteri’ katılımını sağlamayı başarmakta. Zira müşteri katılımından da önce çalışan katılımları devreye girecek.
Dijitalleşme bir işletmenin topyekûn iş yapış biçimini, kültürünü, alışkanlıklarını, süreçlerini ele alması ve yeniden tasarlaması anlamı taşımakta. Müşteri-odaklı dijital stratejilerini netleştirmeli; ardından iş modeli ve süreçlerini dijitalleştirmeli; çalışan ve müşteri deneyimini sürekli gözetmeli ve disiplinli bir dijital strateji icraati gerçekleştirmeli. Odak ‘insan’ olacak şekilde.