Ismarlama yenilik
AB’ye üyelik, bir ara gündemin değişmez maddesiydi. Şimdilerde neredeyse unuttuk. Genişlemeden sorumlu komiserleri Azerbaycan’la Moğolistan’la görüşüyor da, raporlarında bizden eser yok. Ama, AB’de yapılanları, iyi ve kötü sonuç verenleri incelemek, bunlardan dersler almak, kötü sonuç verenlerden kaçınmak, iyi sonuç verenlerden esinlenmek için bir engel yok.
AB’liler bakmışlar, durgunluk alabildiğine, ekonomiye bir hareket getirmek için “talep odaklı yenilik” diye bir kavram oluşturmuşlar. Buna göre, “yenilikler”, tasarımcıların ürünlerde sergileyecekleri yaratıcılıklar, tüketici tarafından gelen taleplere göre şekillendirilecek. Bir de çağrı açmışlar: sözü edilen mekanizmayı en verimli şekilde çalıştıracak yol haritalarını önerme çağrısı. Bu çağrıya gelen çalışmalara bakarak, politikalarını oluşturacaklar. İçimden, “adamlar o kadar durgunlaşmışlar ki politikaları bile hazırlayamayıp, bunlara esas olacak fikirler için çağrı açıyorlar” diye geçirdim. Ama hayır. Demokrasilerde, toplumların yönetilmesine yarayan politikalar bile, bir kişi, bir grup (elitler) ya da “yetkili birim”, hattâ parlamento tarafından değil, topluma sorarak belirleniyor. Bizim de bu noktaya gelmemiz için bir plana ihtiyacımız var diye düşündüm. Ama o kadar da kötü değiliz. Türkiye’de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Programı’nın, bir alt bileşeni olan Girişimcilik ve Yenilik Programı, bu çağrıyı üstlenmiş durumda. AB fonlarından 950 bin avro ayırmışlar. Bu para 6 ilâ 10 öneri arasında paylaştırılacak.
Yıllarca slogan edinmiştim: “Ürünlerinizi rakiplerin ürünlerine göre şekillendirirseniz, rakiplerinizin takipçisi olursunuz; müşterileri dinlerseniz (bu çağrı ile bunu amaçlıyorlar) o zaman liderin peşinde koşan grupta yer alabilirsiniz; ama lider olmak için, kullanıcı 4 sene sonra ne ister onu kestirip, onu yapacaksınız. Doğru kestirim sizi lider yapar, yanlış kestirim sizi tarihe gömer”. Anlaşılan AB, risk almayıp, liderin peşinde koşan grupta olmak istiyor.