İstanbul, akıllı şehirler sıralamasında yükselecek!
İGDAŞ Bilgi Sistemleri Müdürü Arcun Tanju: “Akıllı şehircilik imkanlarını kullanarak İstanbul halkının olanaklarını artırmayı istiyoruz.”
Dünyada ofisler gittikçe küçülüyor, sanal ofislere doğru bir kayma oluyordu. “Şok bir tedavi ile mevcut olan bu teknoloji yayılmış oldu” yorumunu yapan İGDAŞ Bilgi Sistemleri Müdürü Arcun Tanju, İGDAŞ’da tüm İBB’de olduğu üzere pandemide çalışanları bir araya getirmeyecek bir düzen kurmaya çalıştıklarını belirtti. Gelinen noktayı, “Dijitalleşme sadece pandeminin bir parçası değil, yaptığınız her işin doğal bir parçası” sözleri ile tanımlayan Arcun Tanju, Dell sponsorluğunda gerçekleştirilen 30’ with CxO dijital yayınında BThaber editörü Handan Aybars’ın sorularını yanıtladı.
Stratejilerinizi, yatırım önceliklerinizi neye göre belirliyorsunuz?
İGDAŞ, bir gaz dağıtım şirketi; ama teknolojiyi damarlarında yaşayan bir şirket haline çoktan geldi. Sahadaki görevlerin yanı sıra arıza ihbarı gibi durumlarda mobil cihazlarınız üzerinden bunun tespitini yapıp çalışanlarınıza iletmeniz lazım. Saha çalışanlarının yönetilmesi, ofis çalışanlarının verimliliği, süreçlerin hızlandırılması, kağıt tüketiminde daha çevreci yaklaşım sergilenmesi noktalarında dijitalleşmeyi kullanabiliyorsunuz. İGDAŞ’ta da mümkün olduğunca tüm süreçlerimizi dijitale taşımak ve bu sayede maliyetten tasarruf etmek, hız kazanmak önceliğimiz. İGDAŞ olarak birçok binamız var. Yüzlerce personeli aynı binada tutamadığımızdan dolayı iç toplantılarımızda bir yerden bir yere gitmek yerine online toplantılar yapıyoruz. Ekran paylaşımı kapsamında aynı ekran üzerinde çalışmak hız kazandırıyor. Dijital dönüşüm, geri dönülmez bir yol ve biz de onun bir parçası olarak hayatımıza devam ediyoruz.
Teknoloji tedarikçisi iken büyük bir yerel yapıda olmak nasıl bir kariyer değişimi anlamı taşıdı, taşıyor?
Teknoloji tedarikçisi olduğunuzda bir BT şirketinde çalışıyor, kendinizi geliştiriyor, maaşınızı alıyorsunuz, hayatınız bu şekilde devam ediyor. Yerel yönetimin bir parçası olan bir kamu kuruluşunda çalıştığınızda ise şapkanız değişiyor. Birden bire İstanbul halkına hizmet eder konuma geliyorsunuz. Sadece İstanbul’a dair beklentiler içerisinde biri iken, oturduğunuz koltukta artık o beklentilerin gerçekleştirildiği yerdesiniz. İstanbul’da resmi rakamlara göre 16 milyon insan yaşıyor, İGDAŞ’ın da 6.5 milyon abonesi var. Hane sayısı itibariyle aşağı yukarı İstanbul’daki herkese dokunuyoruz. Burada aldığımız her karar İstanbul’daki herkesi etkiliyor. Bunun bilinci ve sorumluluğu ile hareket etmemiz lazım. Ayrıca İBB’nin bir iştiraki olarak yaptığınız her şey ile halkınıza bir hizmet götürebilmeniz gerekiyor. Örneğin; İstanbul’u akıllı şehir haline getirmeye çalışıyorsunuz. Tüm iştirakler bir araya geliyor. İstanbul’u akıllı bir şehre dönüştürebilmek için de çaba sarf etmemiz gerek. Bu, profesyonel bir işin yanı sıra bir nevi vatani görev olarak yapılan bir iş. Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan bir şehirden bahsediyoruz.
BiTekDer’in Yönetim Kurulu üyeliğiniz ışığında bilişim sektöründe karşılanması gereken ihtiyaçlar neler? Hangi kulvarda farkındalık yaratmak önemli ve gerekli?
Sektörde 30 yılı aşkın süre geçirmenin ardından artık birilerini yetiştirmek istiyorsunuz. Önemli bir beyin göçü problemimiz var. Bu durum bilişim sektöründe fazla. Zira tüm dünyada ihtiyaç var. Halbuki burada insanlara umut verebilecek bazı şeyleri yapmamız durumunda insanlara burada bulunmaktan fayda sağlayabileceğini, iyi bir hayata ulaşabileceğini hissettirebilirsek bu beyin göçünü durdurma şansımız olur. Türkiye’de dışa bağımlılığı azaltmamız lazım. Bilişim konuları buna büyük bir aday. Bilgiye kolayca ulaşabiliyoruz. Sadece bu konuda istekli olan insanlara doğru kaynakları verirseniz insanlar gelişiyor ve doğru kaynakları üretir hale geliyorlar. Bu, gençlerin gelişmesi, sektörün bilgi düzeyini, tecrübesini artırması ile mümkün. Bunun için BiTekDer ideal bir yer. Mümkün olduğunca çok üyeyi derneğe katıp. üyelerin kendi aralarında yardımlaşmaları beraberinde Türkiye’deki BT sektörünü daha iyi bir noktaya taşımayı arzu ediyorum. Kendi işinizi yaparsınız, yanında başkalarına da umut olması amacıyla STK çalışmaları beraberinde bulunduğunuz ortama sağladığınız faydayı artırabilirsiniz.
İstanbul’da iş bitmiyor değil mi?
Profesyonel anlamda iş ile ilgili yapılacakların sonu yok. İBB’nin iştiraklerinden ve Teknoloji Masası’nın üyelerinden biri olarak İstanbul’u akıllı şehirler sıralamasında yukarı çıkarmak en çok yapmak istediğimiz şeylerden biri. İGDAŞ’ın dijital dönüşümünü iyi bir noktaya getirmek isterken diğer iştiraklerle yaptığımız projeler takibinde akıllı şehircilik imkanlarını kullanarak İstanbul halkının olanaklarını artırmayı istiyoruz. Bu durum, güvenlik, enerji dönüşümü gibi alanlarda kendini gösterebilir. Akıllı şehircilik, ucu açık ve büyük bir konu. Tüm dünyada da gündemde olan bu yarışın içerisine girmiş durumdayız ve orada İstanbul’u yukarı taşımayı istiyoruz. Tüm iştirakler belirli açıdan tüm İstanbul’a dokunuyor. Muazzam bir veri ile karşı karşıyayız. Verileri bir araya getirip hizmet anlamında bir şeyler ortaya çıkarabilirsek, şu anda mümkün olmayan pek çok hizmet ileride hayata geçmiş hale gelecek. Bunun üzerinde çalışıyoruz ve somut bir şeyler ortaya çıkarmak için tüm güçlerimizi birleştirdik. Örneğin; enerji dönüşümü konusu. Şu anda karbona bağlı bir sistemimiz var. Bunu dönüştürebilmek mümkün. Bilinçlendirme çalışmalarında da güç yerel yönetimlerde. Yaklaşık 80 bin çalışanımız var. Bulduğumuz her fırsatı bir bilinçlendirme fırsatı olarak kullanıp bilinç seviyesini yükselterek, gereken hizmetleri açtığımız takdirde insanlar zaten buna yönelecektir. İnsanlar kendi istekleri dahilinde daha temiz bir dünyada yaşama eğiliminde olacaklar. Yeter ki bilinç düzeyleri yükseltilebilsin. Bu altyapıyı kurup her fırsatta halkımıza ulaştıracak faaliyetlerde bulunacağız.
Yerel yönetimlerde nasıl bir bilişim altyapısı olmalı? İstanbul’dan yola çıkarsak daha neler yapılmalı?
Alternatif iletişim ağlarının kurulması önem taşıyor. İstanbul, deprem gerçeği ile yaşıyor. İstanbul’da bir depremden sonra ciddi iletişim ihtiyacı doğacaktır. Nerede ne gibi imkanlar var ve bunları nasıl bir araya kavuşturabileceğimiz noktasında ekstra bir altyapı daha kurmanız gerekiyor. Bunun için de bir çalışmamız var. Uydu telefonları ve telsiz altyapısı kurduk. Acil bir durumda bunu devreye alarak İstanbul halkına hizmet eder duruma geldik. Tüm İstanbulluların kullanabileceği bir yapıdan bahsetmiyoruz; ama afet noktalarında kullanılabilecek çok önemli bir altyapı kuruldu.
Kalan boş vakitlerinizde nelere zaman ayırmayı tercih ediyorsunuz?
Spor ile ilgiliyim. Eskiden lisanslı basketbolcuydum. Hayatımın önemli bir kısmını basketbol oynayarak geçirdim. Sonrasında rüzgar sörfü tutkum oldu. Uzun yıllar tüm tatillerimi rüzgar sörfü yaparak geçirdim. Spor hayatımın bir parçası. Duruma “Boş vaktimde spor yapıyorum” şeklinde bakmıyorum. Her gün yemek yemek gibi haftanın 4-5 günü spor yapmak da hayatımın bir parçası. Müzik de küçük yaşlardan beri hobi olarak ilgilendiğim bir alan. Üniversite yıllarında ise alevlendikten sonra vazgeçemeyeceğim bir hale geldi. 2015’de çalışma hayatına biraz ara verip caz konusunda yüksek lisans yaptım. Türkiye’de caz ile ilgili bir yüksek lisans programı açıldı ve ben de oranın ilk öğrencilerinden, ilk mezunlarından biri oldum. Trompet çalıyorum. İş temposunda buna çok az zaman ayırabiliyorum; ancak hala öğrencilerim, yurtdışından, mesela Letonya’dan öğrencilerim var. Onlarla online olarak derslerimi sürdürebiliyorum.
Spor, müzik ve bilişim. Tüm bunlar anlamlı bir şekilde hayatınızın vazgeçilmezleri. Bunları çeşitlendirmek konusunda aklınızda fikirler var mı?
Bilişim alanında katkımı sürdürerek ortaya bir şeyler konmasını sağlamak, bu ülkeden yurtdışına bir şey ihraç edilmesini sağlamak isterim. STK yaklaşımlarımda da bu noktada devam edecek. Yaptığım çalışmalarda amacım kendimden önce ülkeye bir şeyler yapmak. Önümdeki 12 seneyi bu tür çalışmalarla geçirmek istiyorum. Spor da hayatımın bir parçası.