Kadınlarımız _ Beyaz Köşe
Bundan 20-25 yıl öncesinde bir kadın için “kadın” demek kaba sayılırdı. Bayan kelimesi daha uygun görülürdü, ya da hanımefendi. Şimdilerde bir kadına “bayan” demek ayıp sayılıyor, bir keresinde “sensin bayan” diyen kadın gördüm. Bir konuşmada ağzımdan kaçacak korkusu artık benim gibi düşünenlerde travma haline dönmüştür eminim.
Kadim! kaynak haline gelen internette şunu buldum:
“BAY kelimesi özbeöz Türkçe kelimedir. Hiç bozulmadan gelmiştir. ZENGİN demektir.
Atatürk, Bilge Kağan’ın bu sözünden hareketle, 1910’dan 1922’ye kadar 12 yıl aralıksız savaşıp fakir ve bitap düşen Türk halkına, soyadı kanununu hediye ederken, halkın üstünde tahakküm kuran daha önceden zengin ve seçkin olan tüm hacıları, efendileri, hanedanları, kendini halkın üstünde tanımlayan soyluları bir kalemde darmadağın etmiş, fakir Türk halkını ‘BAY’ kılmıştır.
Erkeklere BAY kadınlara BAYAN diye hitap edilmesini en uygun hitap tarzı olarak benimsetmiştir.”
Geçenlerde bir sohbette “Fuat Bey ve 2 hanımefendi” diye bir laf ettim. Adam Fuat da kadınların adı yok mu diye tepki gördüm. Artık bunun da suyu çıktı sanırım, ya da ben anlayamıyorum bu kadar yozlaştırmayı, samimiyetten uzaklaştırmayı.
Nereden nereye geldik…
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
Kelimelerle daha ne kadar güzel anlatılabilir ki Nazım üstadın yazdığından.
Kadın erkek demeden anamızdan başlayan hepimizin hayatına etki eden kadınlar olmuştur eminim.
Elbette yokluklara ve zorluklara rağmen hayatta hem dik yürümüş, kendini bir profesör edasıyla yetiştirmiş, çevresinde çok sevilen, eğitimimi ve tabi ki hayatımı borçlu olduğum Yüksel Hemşire anamı bir kenara koyuyorum.
Sonrasında ben Muazzez İlmiye Çığ Hanımefendi ile tanışıp, birkaç dakikalık sohbet imkanı buldum. Bu kadar kısa süre bile olsa onunla yan yana olmanın keyfini ve gururunu hissediyorum.
Anadolu’da gezerken öyle annelerle tanıştım ki, isimlerini soramadım bile onları dinlemenin keyfini yaşarken. Derin, anlamlı ve zaman zaman sert zaman zaman da sıcacık bakışları insanın diline kilit getiriyordu adeta.
Bizim sektörden Profesör Leyla Keser Hocayı tanıdım mesela. Ne zorluklarla enstitü açtığını, bu konuda ne mücadeleler verdiğini, halen de ülke için, bilişim için neler yaptığını biliyorum.
TÜBİSAD gibi en büyük derneklerimizden birinin başkanlığını yapan Erman Karaca’yı tanıyorsunuzdur eminim. Başarıları ve her zamanki şahane giyim tarzı ile gönüllerde ayrı yeri var.
Didem Duru var en sevdiklerimden, koca Cisco’nun ülke müdürü. Gülen yüzü dış görünümüne de yansımış. Hem çok akıllı hem başarılı.
Hükümet gibi kadın diyebileceğim Dell Türkiye Genel Müdürü Işıl Hasdemir var. (Umarım hükümet gibi kadın demek de ayrımcılık değildir, yoksa Işıl Hanım beni yakar, kendisi bu konularda çok hassas) Ben onun duruşunu, gücünü ve başarılarını söylüyorum elbette.
Teknolojiyi uçurmuş Buryan Turan var. Yaptıklarını anlatsın, ağzınız açık kalır. Özlem Kestioğlu var, Vodafone Türkiye çizgisini değiştiren. Figen Kılıç ise bir efsane. Yıllarca kamuda başarıyla görev aldı ama mütevazılığı gram değişmedi. Hala dolu dolu, sohbetine doyum olmaz.
Sertaç Yerlikaya, Esra Başer, Gönül Kamalı, Zehra Öney, Ebru Kılıç Eker, Banu Tesal, Meltem Yeğen gibi onlarca çok değerli kadın tanıdım ben.
Kurumsal iletişimlerimden izin almadığım için ismini veremediğim birçok CIO, CDO var, yönetici kadınlarımız var. (Bu kurumsal iletişimcilerden çektiğimizi de başka yazımda anlatmaya çalışırım artık).
Bizim ekip var mesela. İsmine Toptop diyorum. Neslihan, Özlem ve Tuba. Şirketi benden çok sahiplenip, hiç durmadan fedakarlıkla çalışan kadınlar. Gelinen nokta bu kadınların aklı, azmi ve dürüst yoğun çalışmaları sayesinde.
Bir de son olarak Ayça Hanım’ı tanıdım. BThaber.com.tr ‘de bir köşe yazısını da bulacaksınız. Nissan, BMW, Land Rover, Rover, Peugeot markalarında satış sonrasından, satınalma, planlama, CRM, kalite, insan kaynakları gibi pek çok farklı birimde 27 yıllık bir sektör deneyimine sahip Ayça Furth.
Furth halen Stellantis Türkiye’de, Opel, Peugeot, Citroen, DS markalarının satış ve pazarlama dışındaki operasyonlarına liderlik edip CCO “Chief Corporate Officer” sorumluluğunu yönetiyor.
Ayça Furth 27 yıldır kazandığı tecrübe tasarımı, kişisel markalaşma dizaynı ve akredite koçu olarak bir konuşmaya başlasa oturur kalırsınız.
Ne çok kadın var daha buraya sığdıramadığım ya da yayımlandıktan sonra ah ya onu nasıl unuttum diyeceğim. Sonraki yazılarda onları da konuşuruz, deneyimlerini başarılarını paylaşırız.
Bir de dönüp bakıyoruz günümüz Türkiye’sine, öldürülen, dayak yiyen ve işkence gören kadınları. Şikayette bulunmasına rağmen kocalarına uzaklaştırma kararı alamayan kadınlar, darp raporu olduğu halde kocasının aynı gün serbest bırakıldığı kadınlar, ailesinin “geri dönemezsin dayaklara katlanacaksın” denilen kadınlar, evine bakmayan kocaları yüzünden 3 kuruş kazandığı ile çocuklarını doyurmaya, onları okutmaya çalışan kadınlar.
Yazdım…