Kalkınma stratejilerinin temel taşı yapay zeka
Türkiye, yapay zekâ stratejisini yayımlayan ülkeler arasında yerini aldı. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan, 5 yıllık dönemdeki yapay zekâ çalışmalarına yön verecek Türkiye’nin ilk ‘Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi’; Bilişim Vadisi’nde, 24 Ağustos tarihinde düzenlenen tanıtım toplantısıyla kamuoyuna tanıtıldı. Bilişim ekosisteminin buluştuğu toplantıya; Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank katıldı. Varank, yapay zekâ alanındaki hedefleri gerçekleştirmede nitelikli insan kaynağının önemine vurgu yaparak “2025’te yapay zekâ alanındaki istihdamın en az 50 bine ulaşmasını hedefliyoruz” dedi. Koç, ‘Müreffeh bir Türkiye için çevik ve sürdürülebilir yapay zekâ ekosistemiyle küresel ölçekte değer üretmek’ vizyonuyla ‘2021-2025 Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi’nin hazırlandığını kaydetti ve öncelikli olarak kamu yapay zekâ ekosistemi ve teknik altyapısı oluşturacaklarının altını çizdi.
Bakan Varank, yaptığı konuşmada, yapay zekâ teknolojilerinin uygulama alanlarının her geçen gün arttığını ifade ederek “Yapay zekâ teknolojilerinin küresel ekonomi üzerinde internet devriminden bile daha büyük bir etki oluşturacağı öngörülüyor. Zaten büyük bir hızla yaşanan dijitalleşme süreci, Covid-19 salgınının etkisiyle daha da hızlandı. Bu süreçte mecburen uygulanan sosyal mesafe kısıtları, iletişim ve yapay zekâ uygulamalarının kullanımını katbekat artırdı” dedi. Bakan Varank, yakın gelecekte yapay zekâya sahip teknolojilerin ekonomik ve sosyal hayatın vazgeçilmez bir parçası olacağının altını çizerek “2020’de dünya genelindeki yapay zekâ harcamalarının yaklaşık 50 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Önümüzdeki 5 yılda bu teknolojilerin pazar büyüklüğü en az 2 katına çıkacak. Yapay zekânın 2030’a kadar küresel ekonomiye 13-16 trilyon dolar katkı yapması ve yüzde 13 civarında bir büyüme sağlaması bekleniyor. Tabii bu teknolojiler hayatımıza daha yaygın bir şekilde girmesiyle bazı işlere ve hizmetlere duyulan ihtiyaçlar da giderek azalacak. Bu nedenle yapay zekâ ve robotik teknolojilerin yaygın bir işsizlik doğuracağı kaygısı bulunuyor. Bu eksik bakış açısı; kaybolan işlerin yerini yaratıcı ve bilgi gerektiren çok daha fazla işlerin alacağını göz ardı ediyor. Teknoloji ve endüstri tarihini incelediğimizde, kaybolan ve yeni ortaya çıkan işlerin sayısız örneklerinin olduğunu görüyoruz. Bu yüzden teknolojik değişime direnmek yerine onu benimsemek, özümsemek ve yönetmek tek akılcı yol. Çünkü bu yarışta geride kalan ülkeler mevcut ekonomik birikimlerini de kaybetme riskiyle karşı karşıyalar. Burada bize düşen, bu dönüşümün topluma en faydalı şekilde gerçekleşmesini sağlamak ve kimseyi geride bırakmamaktır” şeklinde konuştu.
Stratejide iddialı ama hayata geçirilebilir hedefler belirledik
Varank, ‘Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi’ ile Türkiye’nin yapay zekâ alanında strateji yayımlayan sayılı ülkeler arasında yerini aldığını vurgulayarak ‘Sanayi ve Teknoloji Stratejisi’nde de yıkıcı teknolojilerin gelişimi için özel başlıklar belirlediklerini dile getirdi. Türkiye’yi kritik teknolojilerin pazarı değil, üreticisi konumuna yükseltecek kapsamlı politikaları bu anlayış çerçevesinde uyguladıklarını ifade eden Varank, ‘Yapay Zekâ Stratejisi’ ile de bunu daha ileri taşıyacak adımları atacaklarını kaydetti ve konuşmasını şöyle sürdürdü: “Stratejide iddialı ama hayata geçirilebilir hedefler belirledik. 2025’te yapay zekâ teknolojilerinin milli hasılamıza katkısını yüzde 5’e çıkarmayı hedefliyoruz. Bu hedefleri gerçekleştirebilmenin birinci şartı, yapay zekâ teknolojilerine yön verecek nitelikli insan kaynağına sahip olmaktan geçiyor. 2025’te bu alandaki istihdamın en az 50 bine ulaşmasını hedefliyoruz. Bu nedenle nitelikli insan kaynağının yetişmesi için çok önemli tedbirler belirledik. Bu konuda hâlihazırda birçok politika ve programı da uygulamaya devam ediyoruz. Stratejide belirlediğimiz tedbirlerle bu alandaki çabamızı daha da hızlandıracağız.” Yapay zekâ alanındaki hedeflere ulaşmanın bir diğer ön şartının Ar-Ge ve inovasyon kültürünün yaygınlaştırılmasıyla girişimciliğin geliştirilmesinden geçtiğini dile getiren Bakan Varank, Ar-Ge konusunda altyapı ve proje bazlı desteklerle özel sektörün yatırım yapmasını teşvik ettiklerini vurguladı ve TÜBİTAK, KOSGEB ve kalkınma ajansları aracılığıyla uyguladıkları programları hatırlattı. Girişim ekosistemimizin yakın zamanda çıkardığı ‘unicorn’larla tüm dünyanın dikkatini çekmeyi başardığının altını çizen Varank, “‘Yapay Zeka Stratejimiz’de belirlenen tedbirlerle desteklerimizi daha da etkinleştireceğiz ve bu alanda da yeni ‘unicorn’lar çıkaracağız” açıklamasını yaptı.
Stratejinin odağında; kaliteli veri, ileri beceriler ve teknik altyapı var
Koç, “Artık geri dönüş yok. Geleceğe hep birlikte ‘merhaba’ diyebiliriz” ifadesini kullanarak her şeyin dijitalleştiği yeni bir dünyaya koşar adımlarla ilerlendiğini, eğitimden sağlığa, üretimden iklim sorunlarına birçok alanda kullanılan yapay zekânın, dünyayı kökünden dönüştürdüğüne dikkat çekti. Bu dönüşümü yakalamanın yolunun, yapay zekâyı her alanda daha verimli kullanabilmekten geçtiğine dikkat çeken Koç, “İşte bu noktada, geleneksel teknolojilerin dijital bir duvara çarptığı günümüzde, ‘Müreffeh bir Türkiye için çevik ve sürdürülebilir yapay zekâ ekosistemiyle küresel ölçekte değer üretmek’ vizyonuyla ‘2021-2025 Ulusal Yapay Zekâ Stratejimiz’i hazırladık” dedi. 11. Kalkınma Planı ve Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programları doğrultusunda hazırladıkları stratejinin odağına, 3 temel yetkinlik alanını aldıklarını aktaran Koç, bunları; kaliteli veri, ileri beceriler, teknik altyapı olarak sıraladı. Geçen yüzyılda, kazananı belirleyenin üretim gücü ve buradan elde edilen katma değer olduğunu belirten Koç, fakat bugün gücün belirleyicisinin sahip olunan veri ve bu veriden değer üretme kabiliyeti olduğuna dikkat çekti ve konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye olarak, kaybedecek vaktimiz yok. Teknolojiyi takip eden değil, teknolojiye yön veren bir ülke olmalıyız. Bunu da özel sektörün dinamizmini, üniversitelerin bilimsel yaklaşımını ve sivil toplum kuruluşlarının kapsayıcı bakış açısını harmanlayarak başarabiliriz. Önümüzdeki 10 yıl içinde küresel büyümenin yüzde 14’ünü tek başına yapay zekânın sağlayacağı öngörülüyor. Dolayısıyla yapay zekâ, ülkeler için bir tercih olmaktan öte kalkınmanın vazgeçilmezidir. Biz de teknolojiyi tüketen değil, üreten bir ülke olmak amacıyla ‘Dijital Türkiye’ ve ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ vizyonlarımız doğrultusunda yoğun bir çalışmanın eseri olan ‘Ulusal Yapay Zeka Stratejimiz’i tamamladık.” Koç, stratejinin ana özelliğinin katılımcı ve kapsayıcı olması olduğunu, bu belgeyi hazırlarken kamu, üniversite, özel sektör ve STK’larla yoğun görüş alışverişinde bulunduklarını vurgulayarak ilgili tüm uluslararası organizasyonlardan ve farklı disiplinlerdeki uzmanların değerlendirmelerinden en verimli şekilde faydalandıklarını ifade etti.
‘Kurumsal yetkinlik’, ‘yönetişim’ ve ‘stratejik uyum’ büyük önem taşıyor
‘Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi’nin kalkınma hedeflerinin temel taşlarından biri olacağına dikkat çeken Koç, dokümanın bir diğer özelliğinin de üst düzey yapay zekâ politika ve stratejileriyle eşgüdüm içerisinde hazırlanması olduğunu vurguladı. Koç, şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanlığı Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulunun hazırlamakta olduğu ‘Yapay Zekâ Teknoloji Yol Haritası’ da stratejimizin ana hatlarından oluşuyor. Sağlıklı bir yapay zekâ ekosistemi geliştirmenin yolu; kaliteli verinin, teknik altyapının ve ileri becerilerin doğru kullanılmasından geçiyor. Bu da ancak kurumsal kapasiteyi, koordinasyonu ve iş birliğini öncelemekle mümkün oluyor. Buradan hareketle belgemizin odağına ‘kurumsal yetkinlik’, ‘yönetişim’ ve ‘stratejik uyum’ maddelerini aldık. Yapay zekâ, deneyen, öğrenen ve kendisini sürekli olarak güncelleyen bir olgudur. Buradan hareketle stratejimizin temel özelliklerinden biri de keşfedici bir yaklaşıma sahip olmasıdır. Yapay zekânın sosyoekonomik getirileri, yeni küresel rekabet alanları doğurmuş, yapay zekânın küresel etki alanını genişletmiştir. Biz de yapay zekâyı etkili ve verimli kullanarak küresel rekabet gücümüzü artırmak durumundayız.”
Yapay zekâ; verimliliği artırmanın ve iş süreçlerini iyileştirmenin anahtarı
Koç, yapay zekâ teknolojilerinin istihdam piyasasında önemli değişikliklere sebep olduğunu, iş gücü piyasasında fiziksel becerilere olan ihtiyaç azalırken, teknolojik yetkinlikler ve duygusal becerilerin ön plana çıktığına işaret ederek sektörel uzmanlığa ve kullanım senaryolarına olan ihtiyacın arttığına dikkat çekti. Koç, konuşmasında şu detayları aktardı: “Bu dönüşüm baskısı, işletmelerin karar alma mekanizmalarını ve iş süreçlerini veriye dayalı şekilde iyileştirmesini gerektiriyor. Bu anlamda yapay zekâyı, verimliliği artırmanın ve iş süreçlerini iyileştirmenin anahtarı olarak görüyoruz. OECD, AB, G20 ve UNESCO tarafından, yapay zekâ çalışmalarına yön verebilmek üzere etik ilkeler geliştirilmekte. Türkiye olarak bu kuruluşların hazırladığı ‘Güvenilir ve Sorumlu Yapay Zekâ’ değer ve ilkelerinin paydaşıyız. ‘Ulusal Yapay Zekâ Stratejimiz’in temelinde de bu anlayış yatıyor. Dokümanımızın vizyonunu ‘Müreffeh bir Türkiye için çevik ve sürdürülebilir yapay zekâ ekosistemiyle küresel ölçekte değer üretmek’ olarak belirlediğimizi söylemiştik. Bu vizyonu hayata geçirmek üzere 6 stratejik önceliğimiz altında 24 amaç ve 119 tedbir var.”
Yapay zekâ odaklı girişim sermayesi fonları etkinleştirilecek
Strateji hakkında bilgi vermeye devam eden Koç, şunları kaydetti: “Birinci önceliğimiz; beşeri sermayemiz. Yapay zekâ uzmanları yetiştirmek ve bu alanda istihdamı artırmak. Öncelikle araştırmacı ve uygulayıcı istihdamı destekleyeceğiz. Yapay zekâ alanında yeni mezun sayısı artacak. Yükseköğretim öncesi gençlere yönelik tematik programları yaygınlaştıracağız. İkinci önceliğimiz; araştırma, girişimcilik ve yenilikçiliği desteklemek. Yapay zekâ odaklı girişim sermayesi fonlarını etkinleştirecek, ileri düzey Ar-Ge faaliyetlerinin yürütülebileceği kümelenme ve mükemmeliyet merkezleri kuracağız. Üçüncü öncelik olarak; kaliteli veriye ve teknik altyapıya erişim imkanlarını genişleteceğiz. Güvenli veri paylaşımı konusunda idari, hukuki ve teknik çalışmalar yürütülecek, yapay zekâ çalışmaları için gerekli teknik altyapılara erişim kolaylaştırılacak. Dördüncü önceliğimiz; sosyoekonomik uyumu hızlandıracak düzenlemeleri yapmak. Sosyoekonomik dönüşüme uyum sağlamak için idari ve hukuki düzenlemeler yapacak, bu dönüşümün dinamiklerini takip etmek için istatistikler üreteceğiz. Beşinci önceliğimiz; uluslararası düzeyde iş birliklerini güçlendirmek. Uluslararası düzeyde yürütülen güvenilir ve sorumlu yapay zekâ çalışmalarına aktif şekilde katılacak, ülkemizde uluslararası projelerin başlatılması yönünde faaliyetler yürütecek, uluslararası kuruluşlarla olan iş birlikleri destekleyeceğiz. Altıncı önceliğimiz ise; yapısal ve iş gücü dönüşümünü hızlandırmak. Kamu yapay zekâ ekosistemi ve teknik altyapısı oluşturacağız. Öncelikle kamudan başlıyoruz. Aynı zamanda güvenilir yapay zekâ damgası oluşturulup test edeceğiz. Yapay zekâ ile ortaya çıkan yeni mesleklere yönelik eğitim ve sertifikasyon programları yürütülecek.”
Eylemlerin hayata geçirilmesi ancak iş ve güç birliğiyle mümkün olabilir
“Bu dokümanın paydaşları, kamu, STK’lar, özel sektör, üniversitelerdir” ifadesini kullanan Koç, “Ortaya koyduğumuz tedbir ve eylemlerin etkin şekilde hayata geçirilmesi ancak iş ve güç birliğiyle mümkün olabilir. Belgenin uygulama süreci, Cumhurbaşkanı Yardımcımızın başkanlık edeceği ‘Yönlendirme Kurulu’ tarafından koordine edilecek. Ayrıca, yapay zekâ ekosistemi danışma grubu ve eylem koordinasyon grubu kuracak, idari ve teknik koordinasyonu sağlamak üzere geniş katılımlı çalışma grupları oluşturacağız. Ülkemizin politika öncelikleri doğrultusunda ‘Ulusal Yapay Zekâ Stratejimiz’le iddialı makro hedefler ortaya koyduk. Bu alandaki lisansüstü mezun sayımız en az 10 bin kişiye çıkacak. Uluslararası yapay zekâ endekslerinde de ilk 20 ülke arasına gireceğiz. Bunu da 84 milyon olarak hep birlikte başaracağız” değerlendirmesini yaptı. Strateji belgesi; 40 kamu kurumu, 26 akademisyen, 38 özel sektör kuruluşu, 4 sivil toplum kuruluşu, 2 meslek örgütü ve 4 uluslararası organizasyon ile yapılan çalışmalarla hazırlandı. Ekonomik ve sosyal yaşamda yapay zekâ ile ortaya çıkan paradigma değişiminin şekillendirdiği küresel eğilimler analiz edildi. Nisan ayında paydaşların görüşüne açılan taslak metin, daha sonra nihai haline aldı.